Rum-Yunan ikilisinin  tarihin derinliklerinden gelen  Megali İdea hayalleri nedeniyle Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı  olan Türk ve Rum halkları  1571 yılından beri bir arada yaşamayı becerememişlerdir.  Rum halkı her fırsatta  adanın  Yunanistan’a ilhakını isterken    Kıbrıs Türk halkı da   dün olduğu gibi bugün  de  değişmeyen bir azim ve  kararlılıkla  buna karşı çıkmaktadır.

1 Aralık 1949’da Rum Ortodoks Kilisesi 15 Ocak 1950’de  Enosis Plebisiti yapma kararı  aldığı günlerde  Rum ve Türk toplumları arasında farklı bir heyecan, endişe ve telaş vardı.  Kıbrıs, ilk kez böyle bir olayla karşı karşıya kalıyordu. Rum halkı sağcısı ile solcusu ile  birlik ve beraberlik içinde  hareket ederek Enosis’e giden yolda bir hizmet yarışı içerisindeydiler!..

6 Aralık 1949 tarihli   Halkın Sesi Gazetesi manşetten yayınladığı haberinde  “Kıbrıs Türk Toplumu , kendileri için ölüm olan ilhak, muhtariyet ve Enosis  plebisitini şiddetle protesto eder denilirken  Kıbrıs Türk toplumundan 11 Aralık 1949 Pazar günü yapılacak mitinge  katılmaları isteniyordu.

15 bin Kıbrıs Türkünün katıldığı ve de Lefkoşa’dan    Av. Fadıl Korkut, Dr. Fazıl Küçük, Larnaka’dan  Dr. Orhan  Müderrisoğlu, Baf’tan   Av.  Ali Dana, Limasol’dan  Dt. Nazif Denizer ve Mağusa’dan Faiz Kaymak’ın Rumların  plebisit ve  ilhak    girişimlerini  protesto eden konuşmaların yapıldığı    11 Aralık  1949  Ayasofya Mitingi’nde; 15 Ocak 1950’de Kiliselerde yapılacak  Enosis Plebisitini kınarken alınan kararlarda: “Adamızın  Yunanistan’a  ilhak edilmesi hakkındaki arzularını şiddetle protesto ederiz. İngiltere, kendiliğinden adadan  çekilecekse , adanın  eski sahibi, en yakın komşusu ve adayı en iyi müdafaa  edecek tek  Ortadoğu devleti olan Türkiye’ye iade edilmesini talep ederiz” denilmekteydi. Kaynak: 12 Aralık 1949 tarihli Halkın Sesi Gazetesi

18 Ekim 1950’de Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskopos olarak  seçilmesinin ardından  yapmış olduğu  konuşmada: “…İsa’nın  huzurunda yemin ediyorum ki , tek hedefim Kıbrıs’ın  Yunanistan’a  bağlanmasıdır ve  bu hedefe   ulaşmak için  yaşamım boyunca mücadele edeceğim” diyen Makarios, ömrü  boyunca “Kıbrıs Helen Adasıdır ve bu Ada’da Türklere yer  yoktur” demiştir.

Bu arada 1950’li yıllarda yayınlanan Rumca gazeteler , “Plebisitin Yunanistan’la birleşmekle  eş anlamlı olduğunu ve bunu, 1906 yılında Girit için uygulanan   yönteme uygun olarak Kıbrıs Rum Temsilcilerinin  Yunan Parlamentosu’na  gönderilmesini izleyeceğini yazıyordu.

EOKA’nın kurulması   için  ilk gizli görüşmeler 2 Temmuz 1952’de Atina’da  Makarios başkanlığında yapılmasının ardından   7 Mart 1953’te de “İhtilal Konseyi” kurulmuş ve bu Konseyin  kurucuları Enosis için şu gizli   yemini etmişlerdi: “Enosis davası hakkında bildiklerimi ve bundan böyle bileceklerimi işkence atında ve canım pahasına  bile olsa bir sır olarak  gizli tutmaya  Tanrı huzurunda  yemin ederim.  Bana verilen tüm  emirlere sonsuza kadar itaat edeceğim”.

1954 yılının  ilk aylarında Yunanistan Hükümetinin bilgisi dahilinde Kıbrıs’a gizli silah sevkiyatı başlarken    Grivas  da   9 Nisan 1954’te gizlice adaya çıktı. Bir süre sonra ise  Yunanistan Dışişleri Bakanı Stefanopulos’un  Makarios’a  direktifi  ve Makarios’un da Grivas’ı yanına çağırarak eyleme geçmesinin   emrini bizzat  vermesi   ile  1 Nisan 1955’te  EOKA ilk bombalarını Patlatarak  resmen eyleme  geçiyordu.

O günde  EOKA lideri Grivas, Diğenis kod adıyla  yayınladığı bildiride, amaçlarının  Enosis’i gerçekleştirmek olduğunu ilan ediyordu….  EOKA’nın amacı önce  İngilizleri adadan atmak, ardından da toptan   bir imha  hareketi ile Kıbrıs Türk halkını   yok ederek  adayı Yunanistan’a  bağlamaktı. Ancak çok kısa bir süre sonra İngilizlerin adadan ayrılmasını dahi beklemeden  21 Haziran 1955’ten itibaren EOKA  saldırılarını Türklere  de yöneltmeye başlarlar.

EOKA terörünün başlamasıyla , Kıbrıs Türk  halkına karşı Rum saldırılarının  adanın her tarafında  yoğunlaşması üzerine  Türk gençliği gizli direniş örgütleri kurmaya başlar.  EOKA’nın yarattığı terör ortamında  Kıbrıs Türk gençliği  Kıtemb, Kara Çete, 9 Eylül Cephesi, Volkan gibi  direniş örgütlerinin   varlığı hissedilir.  Bu örgütlere ait bildiriler yayınlanır. Neticede Rauf R. Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından 16-17 Kasım 1957 akşamı kurulan   ve ilk bildirileri  tüm adaya  26-27 Kasım 1957’de dağıtılan Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının örgütlenmesi Ocak 1958’de Türk Silahlı Kuvvetlerine devredilir ve de  ilk Bayraktarımız Yrb. Ali Riza Vuruşkan’ın  göreve başladığı  1 Ağustos 1958 tarihi,  günümüzde  TMT’nin   kurulduğu gün olarak kabul edilir.

TMT, EOKA’nın yarattığı terör ortamında , EOKA’ya karşı bir alternatif olarak doğdu ve “Kıbrıs’ta Ben De Varım Ve Var Olmaya Devam Edeceğim” diyen Kıbrıs Türk halkının  yer altındaki sesi olarak çalışmaya başlar…

TMT’nin  1 Ağustos 1958’de başlayan  direnişi düzenli bir ordu disipliniyle  20 Temmuz  1974 Barış Harekatına kadar sürecek ve de kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri ile omuz omuza çarpışacak güce erişecekti… DEVAM EDECEK…