Nevruz kutlamaları her ilkbaharın ilk ayında kutlanır.  Asırlardan beri kutlanan Nevruz kutlamaları ta Orta Asya’dan günümüze kadar gelmiş.    Türkiye, Azerbaycan ve Türk kanı taşıyan her insanın kutladığı bir bayramdır.

            Nevruz kutlamalarını hep televizyonlardan ve basından takip ederdik.  Yaklaşık sekis on yıl kadar önce Türk Devletleri’nin bana verdiği gazetecilik ödülünü almak için Eskişehir’e gitmiştim, devletin kararı ile.  Daha önce Eskişehir’in içinden geçmiştim ama bütün detayları ile o şehirde bulunmamıştım, ta ki o ödülü almak için Eskişehir’e gidene kadar.

            Önce Ankara’ya, oradan da hızlı trenle Eskişehir’e gitmiştim.  O hızlı trene de ilk kez binmiş ve şöyle düşünmüştüm.

            “Türkiye ne kadar büyümüş ve dünyada hayli yükselmiştir.”

            Evet...  O trene bindiğimde, içinden geçtiğimiz köy ve kasabalar, bana o sözü söyletiyordu.

            KKTC-TC işbirliğinde gerçekleşen o törende ödül alacak Türk devletlerinden daha da gazeteciler vardı.  O yıl  KKTC’den bu ödüle benimle Neriman Cahit uygun görülmüştük.

            Otel rezervasyonumuz da yapılmıştı.  Otelde çeşitli Türk devletlerinden gazeteciler ve sanatçılar vardı.

            Eskişehir’e gittiğimizde bize bir tebliğ yapılmıştı.

            “Nevruz kutlamaları bu yıl Eskişehir’de yapılacak.”

            O yıllar, pek çok Türk devleti Rusya’dan ayrılmış ve dünyaya açılmaya başlamıştı.  Hatta o yıllarda bütün müşterek etkinlikler o şehirde yapılıyordu.

            Ben ödülümü, Türk Devletleri Genel Sekreteri ve Eskişehir Vali’sinin elinden almıştım.  Bu nasıl olur? Diyebilirsiniz.  Gerçekte ödülü bana Eskişehir valisi vermiş, sonra aldığım ödülle Genel Sekreter birlikte resim çekmemizi istemişti.

            Nevruz kutlamaları günü gelip çatınca, hepimiz de bilirkişilerin öncülüğünde Eskişehir’in ana caddesinde yerimizi almaya başlamıştık.  Türk Devletlerinden gelen rengarenk giysileri ile gruplar ve folklör ekipleri muazzam görünüyordu.  Bizim KKTC’den de folklör ekibimiz katılmış ve onlarla da buluşmuştuk.

            Türk Devletleri’nin fotoğrafçısı bir bayan vardı.  O kadar güzel ve renklerle dolu resimler çekerdi ki, onun hazırladığı yıllık yayınlandığında “bu resimleri şu bayan mı çekti?” sorusunu sorarsınız.

            Nevruz kutlamaları gereğince ateşler yakılmış, kılıç kalkan oyunları oynanmış ve çeşitli milli oyunlar oynanmıştı.

            Bazı devlet temsilcisi sanatçıların bayraklarında Ergenekon kurtunun simgesi ve resmi vardı.  Malum Türk Devletlerinin doğuşu o Ergenekon’dan çıkan Asena adlı kurttu.

            Zaman sonra edebiyat dünyasına baktığımda, bazı kişilerin “Asena” soyadını aldığına tanık olmuştum.

            Eskişehir’de o etkinlik resim sergileri, paneller, sahne oyunları ve çeşitli ama ilgin kıyafetli sanatçılar ve orkestraları ile zenginleştirilmişti.

            O Eskişehir hatıraları hala belleğimdedir.

            Gerek Kıbrıs’ta, gerekse Türkiye’nin çeşitli illerinde kutlanan Nevruz kutlamaları, büyük Türk dünyasının bir bayramıdır ve Türklerin sembolü haline gelmiştir.

            Nevruz zamanı gelince Kıbrıs’a yerleşmiş Türkiyeli kardeşlerimiz, Girne Boğazı’nın piknik alanını gerçekten bayram yerine çevirirler.  Mangallar, odaklar yapılır, özel tatlılar ve kebaplar o günün anısı için pişer.  Öyle bir günde bulunmak hakikaten çok önemlidir.

            Nevruz kutlamaları yani...

            Nevrus ateşi şöyle tanımlarız.

            “Nevrus ateşi, eski Türk kültürünün simgesidir.”