5-11 Şubat 1959 tarihleri arasında Zürih’te  Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı EvangelosAverof  arasında gerçekleşen  görüşmelerin ardından 11 Şubat 1959’da imzalanan Zürih Antlaşmasının hemen akabinde 19 Şubat 1959Londra Antlaşmalarını Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes, Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis ve İngiltere Dışişleri Bakanı HaroldMacmillan; Kıbrıs Türk Halkı adına Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve  Kıbrıs Rum Halkı adına  Başpiskopos Makarios imzalamışlardı.
19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarını imzalamasının ardından 6 Mart 1959’da Kıbrıs’a dönüşünde konu antlaşmaları imzaladığı için  kendisini tenkit edenlere Makarios: “Bu Antlaşmalar Enosis’e sıçrama tahtası olacak” demişti. Yine ilerleyen günlerde 13 Aralık 1959’da  Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak seçildiği günde de verdiği beyanatında Makarios: “Sekiz asırdan   beri ilk defa  adanın idaresi Yunanlıların  eline geçmiştir” demişti.
Yine o günde 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarını imzaladığı için kendini tenkit edenlere Yunan Meclisinde Dışişleri Bakanı Averof: “Beyler düşününüz bir kere Enosis’e İngiliz Sömürge Yönetiminden mi yoksa Kıbrıs Cumhuriyeti’nden daha kolay gidilir?” derken  Yunanistan’ın da değişmez hedefinin Enosis olduğu çok açık ve net olarak ifade ediliyordu..
Makarios’un tek amacı vardı, o da Enosis’i gerçekleştirmekti. Nitekim 28 Temmuz 1960’da Makarios:  “Anlaşmalar nihai hedefimiz değildir. Onlar bugüne aittir, geleceğe değil. Kıbrıs Rumlarının mücadelesi devam edecek. Antlaşmaların bize uygun olan ve olmayan tarafı vardır. Uygun olanlardan faydalanacağız, uygun olmayanlardan kurtulmaya  çalışacağız.” Demişti.
16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmalarının imzalandığı günde, Garanti Antlaşmaları çerçevesindeMağusa Limanından  650 kişilik Türk Askeri Alayı ve  950 kişilik Yunan Askeri Alayı Mağusa limanından adaya çıkarken Kıbrıs Türk Halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Neticede 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edildiği günde Makarios: “EOKA mücadelesinin amacı ve hedefi  bağımsızlık değildi. Yabancı güçler ulusal hedefe ulaşmamızı engelledi. Bu bize üzüntü vermemeli, yeni mevziler kazanılmıştır.. Kıbrıs Rumları  bu mevzilerden, nihai zafere yürümeye devam edecektir.” Demişti.
Rum-Yunan ikilisinin tek hedefi vardı. Enosis’in gerçekleşmesini sağlamak!.. Nitekim, 15 Şubat 1959’da Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda ZürihAntlaşmalarını imzalayan Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof: “Kaybolmuş Fırsatlar” isimli kitabında “Yunan milletinin Enosis arzusu, Yunanistan’ın Bağımsızlık Savaşı Kadar eskidir” diyordu.
Hayatı boyunca Enosis’in gerçekleşmesi  için mücadele eden Makarios’unen büyük emeli “Megali İdea”  tarihine  adını “Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlayan Lider”  olarak geçirmekti.Akritas Planı,  Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için hazırlanan bir komploydu.Akritas Planının üç hedefi vardı: “1960 Antlaşmalarından kurtularak,   self-determinasyon  ve Enosis’e giden  yolu açmak, anayasanın uygulanabilir olmadığı izlenimini yaratarak değiştirilmesi için zemin hazırlamak ve böylece  Kıbrıs Türk halkına  tanınan hakları ortadan kaldırarak Kıbrıs Türk halkını  siyasi  hiçbir değeri olamayan bir ‘azınlık’ statüsüne indirgemek
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları Kıbrıs’ın ve  Kıbrıs Türk Halkının kaderinde  bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs Türk Halkının toplu imhasını  hedefleyen Akritas Planı böyle bir günde hayata geçirildi. Rum-Yunan ikilisinin tek amacı vardı; Megali İdea hayalleri çerçevesinde  Enosis’i gerçekleştirmek; tıpkı Girit örneğinde olduğu gibi  Kıbrıs Türk Halkını yok etmek ve de  Kıbrıs’ı bir Yunan adası yapmaktı, Kıbrıs Helen  Cumhuriyeti’ni ilan etmekti.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile  uygulamaya konulan Akritas Planı ile  Kıbrıs Türk Halkının Kıbrıs’tan atılması, Girit misali yok edilmesi hedefleniyordu..  21 Aralık 1963’te tarihe ‘Kanlı Noel’ olarak geçecek olan soykırım  hareketi başlatılıyordu.. Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırıları ve katliamları sonucu   Kıbrıs Türk Halkı yaşadıkları yerleşim birimlerini  terk ederek, iletişim imkanlarından   yoksun bir şekilde Adanın %3 lük bir bölümünde yaşamak durumunda kalırken  devlet organlarından ve de  ortaklık devleti olarak kabul ettiği Kıbrıs Cumhuriyetinden dışlanmıştır.
1963-1974 yılları arasında Rumlar mevzilerinden Kıbrıs Türk halkına karşı çok büyük askeri güç kullanarak silahlı saldırılarda bulunması bir yana mevzilerinden Rum radyosunda yayınlanan  “Bekledim De Gelmedin” şarkısını yüksek sesle  hemen karşı taraftaki mevzilerinde bulunan Mücahitlerimize  sık sık dinletiyorlardı..  Rumlar   bu şarkılarla Kıbrıs Türk Halkının moralinin  bozulmasını beklerken  Kıbrıs Türk Mücahidi  de onlara misilleme olarak  Bayrak Radyosu’ndan “Bu Kadar Yürekten Çağırma Beni, Bir Gece Ansızın Gelebilirim” şarkısını dinletiyordu..
Bu şarkılar Kıbrıs Türk halkını birbirine daha da bağlar ve de Kıbrıs Türk Halkının  direnişini arttırırken;  Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca  adanın dört bir yanında; Lefkoşa’da, Beşparmak dağlarında,  Mağusa’da, Limasol’da, Baf’ta, Larnaka’da, Lefke’de , Erenköy’de diğer kent ve köylerde   Direndi!..  Direndi!. İstiklal Marşını Okuyabilmek İçin, Direndi!. Ay Yıldızlı Bayrağı İçin,  Direndi!.. Atatürk İlke ve Devrimleri doğrultusunda ilerleyebilmek için.
Neticede, 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim o günde Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devletini ilan  ederken, darbeden sağ kurtulan ve de İngilizler vasıtasıyla adadan çıkmayı başaran  ve BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Makarios;  Kıbrıs’ın Yunan Cuntasının  işgali altında olduğunu dile getiriyordu..
O günde diğer garantör devlet İngiltere ile birlikte hareket etmeyi hedefleyen T.C Başbakanı Bülent Ecevit Londra’dan eli boş dönmesinin ardından gerçekleştirilen 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile iki bölgelilik oluşmuştur. Bu gelişmenin ardından 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiştir.
31 Temmuz-2 Ağustos 1975 tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim gözetiminde KTFD Başkanı Rauf R. Denktaş ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Galafkos Klerides arasında yapılan görüşmelerin ardından 2 Ağustos 1975’te Nüfus Mübadele Antlaşması imzalanırken bu anlaşma çerçevesinde BM denetiminde ve gözetiminde  Güney’de bulunan 65 bin Türk’ünKuzey’e ve Kuzey’de bulunan 120 bin Rum’un Güney’e geçmesiyleKıbrıs’ta iki bölgelilik resmileşmiştir.Kıbrıs’ta iki bölgeliliğin  oluşmasının ardından Kıbrıs’a  barış ve huzur gelmiştir.
Kıbrıs Türk ve Rum liderliğinin BM Genel Sekreteri gözetiminde yıllarca gerçekleştirdiği  toplumlararası görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine 15 Kasım 1983’te    bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Rum-Yunan ikilisi, BM ve diğer büyük güçler çok iyi bilmelidirler ki, Kıbrıs Türk Halkı bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak azminde ve kararındadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…