Çin’de koca koca gökdelenler, dağları birbirine bağlayan köprüler, yollar.
Dubai’de Katar’da Suudi Arabistan’da koca koca gökdelenler, camiler, AVM’ler, görkemli saraylar.
Görkemli havaalanları…
Kore, Malezya ve Singapur’da da öyle.
Sanılıyor ki böyle görkemli binalar, yollar ve köprüler yapılırsa itibar ve zenginlik de ardından gelecek.
Halbuki bunlar ilk iktidar yıllarında böyle değildiler.
Yurtdışına gittikçe gördüklerini okuma konusunda belli ki bir arıza oluştu!
Zenginlik de itibar da yıllarca bilime dayalı eğitimden başlayarak rekabetçi ticaret koşullarını oluşturacak teknolojiye, üretime yapılan yatırım, dış sermayeyi ülkeye çekecek planlı düzenlemelerle oluşmuş. Bazılarında da Allah’ın lütfu doğal kaynakların değerlendirilmesinden oluşmuş.
Zenginlik oluştuğu için bu binalar sonradan yapılmış. Bu mantık silsilesini bir türlü sıraya koyamamışlar.
Şaşırmamak lazım çünkü faiz sebep enflasyon sonuç diyen kafanın ürünüdür bu yaklaşım!
Ayni mantıkla yağmur yağması için şemsiye açar ve açtırır bu kafa.
Her yağmur yağışında insanlar etrafta şemsiye ile dolaşıyor ya…
Yağmur yağdığı için şemsiye açıldığını anlatamazsın bu kafaya.
Mantık ayni mantık da bunu kim kime söyleyecek?
Bizim “Cambridge ‘linin” aldığı eğitim ve iş tecrübesine rağmen içine düştüğü çaresizliğine içerleyin de bunu anlatmasını bekleyerek kendinize haksızlık yapmayın.
Anlatmayı denese nereden başlayacağını bilemez. Yüzlerce yıllık Cambridge’in müfredatında yeri yoktur bu mantığın.
Bu da böyle bir dönemdir. Gelip geçecektir.
Bunun için gelip de “tanınmış itibarlı eşit egemen devlet” olmak için bina ve külliye yapmak ile işe başlanması gerektiğinin söylenmesine hiç şaşırmamak lazım.
Ev sahibine yakışır bir şekilde eve gelen misafire içinden “ya sabır” çekmekten başka da çare yoktur.
Bu yol varken en azından açılışta alkışlamayın.
Ayıp olur!
Bu kafa yapısı ile birlikte onu alkışlayanların gelecek nesillere aktarılmak üzere bırakacakları bakiye bu olmamalı.
TV kameralarına ve fotoğraflara yansıyan o alkışlayan ellerin bu döneme ait bırakacakları manevi miras bu olmamalı. Bu elimizdedir.
Kıbrıs Türkünün içinde fırtınalar kopmaktadır.
Ev sahibi olarak gittikçe sayısı azalan Kıbrıs Türkü tüm bu yaşananları Anadolu insanına mal etmeyecek olgunluk seviyesindedir. Hem adada hem de Anadolu’da giderek artan yoksulluğu görüp hediye edilen külliyeye gerek var mıydı diye de sormakta ve sessizce mahcubiyet duymaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini bir kez daha idrak edip düne göre bu iktidara değil ama Atatürk’e çok daha bağlanmıştır.
Nasıl bir yaşam tarzının askeri olduğunun bilinci aşılanarak partiler üstü bir şekilde pekişmiştir.
Külliye binası değil ama Külliyenin açılışı buna köprü olacaktır.
Not: Malum Zatın açılışa gelmeden Kıbrıs Türküne “sıkılamak” fiili üzerinden gönderdiği mesajdan esinlenerek açılışta yaşanacakları ve söylenecekleri bilmeden bu yazıyı yazmaya karar verdim.