“01 Nisan bizler için ders olmalıdır. 1963 Aralık ayı olayları, kafamızda çakılı bir tarih olmalıdır. Unutulmayan ve ve unutulması imkansız ENOSİS gayelerinin önünde kurabileceğimiz barikatların gücümüzü ve kuvvetimizi bir noktada toplamakla mümkün olabileceğini takdir etmeliyiz” 1969.  

Dr. Fazıl KÜÇÜK 

Geride bıraktığımız 2024 yılında yaşadıklarımızı doğal olarak unutmak kolay olmasa gerek. Terör devletine dönüşen ve yaptıkları ile bunu gizlemeyen bir siyasi yapının dünyanın önünde tehdit unsuru olarak şüphesiz ki varlığını sürdüreceğinden kuşku duyulmaması gerekiyor. i-kinci Paylaşım Savaşı döneminde haksızlığa uğramış olsa bile karşılığı intikam almak olmamalıdır. Bu nedenle 2025 yılı günlerinde benzer kırımların yaşanmamasını insanlık alemi içtenlikle istiyor. Uluslararası kuruluşların yaşananlara karşı bildiri yayınlayıp protesto etmenin ötesine geçmeleri gerekiyor.  Bölgesel çatışma olarak kabul ettirilmeye çalışılan yaşananlar insanlık tarihinin kara bir lekesi olarak kayıtlara geçiyor.    

Dünya nefesini tutmuş 20 Ocak 2025 tarihinin gelmesini bekliyor. Anılan tarihte Amerika’nın yeni seçilmiş Başkanı olan Donald Trump’ın resmen görevine başlayacağı bekleniyor. Yapacakları dünyanın savaş süren bölgelerine vereceği mesaja tamam mı devam mı sorusunun da yanıtı olacaktır. Doğal olarak ülkesindeki savaş üreten fabrikalar için de gösterge olacaktır. Savaşa tamam dediği zaman ülkesindeki gençlerin işsiz kalacağı olası olacağından devam mesajını vermesi büyük bir olasılık olacaktır. Buna koşut ilk dönem başkanlığı sırasında yapmış oldukları yeni dönem içinde gösterge olacaktır. Ne yapmış ise benzerlerini yapacaktır.  

İsrail ile Filistinliler arasında yaşanmakta olan teröre varan çatışmaların benzeri Kıbrıs’ta da müzakere ve anlaşamama terörü olarak yaşanıyor. 1955 yılından günümüze dek geçen sürede silahlı çatışmanın gerisine düşerek yukarıda tanımlanan terör konusuna evriliyor. Son olarak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in görevlendirdiği Kişisel Özel Temsilcisinin çalışmalarının sonuçları bir türlü alınamıyor. Özel Temsilcinin göreve başlarken Kıbrıs Sorunu olmadığını ve bir konu olduğunu söylemiş olması beklentileri yükseltiyordu. 

Gelinen bu noktada her geçen gün Sorun ile Konu arasındaki sıkışıklığın ne kadar süre ile daha yaşanacağının sorgulanmasını gerekli kılıyor. Kıbrıs’ta yaşananların Sorun mu Konu mu olduğunun kararının bizzat Genel Sekreter tarafından verilmesi gerekiyor. Aynı şekilde müzakere ve anlaşamama terörünün ne zaman sonlanacağının da belirlenmesinin anahtarını elinde tutmakta olan Antonio Guterres’e düşüyor.  

KKTC’nin gözlemci üyeliğine şimdilik uygun görülen Türk Devletleri Teşkilatı’na da önemli ve yaşamsal görevlerin düştüğünün de unutulmaması gerekiyor. Karşılıklı olarak başlatılan ağırlıklı olarak Kültürel etkinliklerin siyasilerle birlikte halkların da birbirlerini tanımaları açısından önemli ve yaşamsal olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Türk Devletlerince kabul gören Gözlemci Üyeliğinin KKTC’nin tanınması için bir fırsat penceresi olacağının da unutulmaması gerekiyor. Bu noktada hepimize görev düşüyor.  

Yeni yılda da bu yönlü yapacağımız çalışmalarla açılan bu pencereyi iyi değerlendirmemiz gerekiyor mu ne… 

SEVGİ ile kalınız…