Eskiler kendi zamanlarındaki ekonomik zorluklara rağmen neler başardıklarını anlatmayı seviyorlar.

Verilen örneklere karşı aksini iddaa etmesi oldukça güç. Maaşıyla genç yaşta kendi evini, arabasını alan üzerine de aile kuran bir nesille yarışmak zor.

Önceki nesillerin ekonomik refaha erişme hızları ile şimdikilerin ekonomik durumu kıyas kaldırmıyor.

Yapılabilecek işler sınırlı… Ya aldığı maaşın yarısını benzine vererek tayin edildiği yerde devlet memuru olacak yada özel sektördeki maaşını kira ve elektriğe harcayıp ayı kredi kartlarıyla geçirecek..

Çok önemli sorular cevap bekliyor.

Gençler tembel mi? Neden yeni nesil çalışanların ekonomik refahı yok? İşsizliğin getirdiği sosyal sorunlar ile nasıl mücadele edilecek? En önemlisi: Çözüm olunca herşey düzelecek mi?

KKTC’de gençlerin yeri

Devlet’in yayınladığı istatistiklere göre KKTC’de genç işsizlik oranı %19,6.  Bu rakam iyimser bir tahmin. İçerisinde çalışacak bir iş bulamadığı için göç eden, eğitime devam eden yada kayıt dışı çalışan gençler yok.

KKTC’de işsiz nüfusa 2020’ye kadar senede 3,500 genç daha katılacak.

Madalyonun diğer yüzünde dar gelirli çalışanlar var. Karı-Koca çalışıp ayı çıkaramayanlar.

Neden 15-20 sene önceye göre hayat şartları bu kadar zorlaştı?

Geçim artık daha zor

Gençlerin refahını etkileyen 3 temel neden var: İş Yasaları’nın ağırlığı, gençlerin eğitimi alanları ile işlerin birbirine uymaması, ve devlet kaynaklarının gençlere ayrılmaması. 

Dünya’daki diğer benzerlerine ilaveten KKTC’nin hukuki durumu ve ambargolar işin cabası.

  1. İş Yasaları neden gençlerin refahından çalıyor?

Fransa cumhuriyet kültürü ve insan haklarında Avrupa’ya öncülük etmekte. Halkının refahını geliştirme gayesi ile yıllar içerisinde yaptığı atılımlar ile olgun demokrasi sıfatını hak etti.

İş yasalarındaki öncülüğü hala daha devam etmekte.

Ocak 2017 de ‘’ Bağlantıyı Kesme’’ hakkı Fransa’da yasalaştı. Bu yasa kapsamında çalışanların mesai saatleri dışında e-mail göndermesi şirketlere yasakladılar.

Kulağa şahane duyuluyor. Ancak ekonomik akıl ile incelendiğinde tablo çok farklı.

Serbest piyasanın her alanında olduğu gibi, birileri eğer çok ayrıcalıklı haklar elde etmişse, bu hakların maliyetini başkalarının ödemesi şart.

Bu kadar kapsamlı kanunların sahibi olmanın hesabı Fransız gençlerine çıktı.

Fransa’nın işçi haklarından faydalanmak için ‘’Kadrolu’’ olmanız gerekiyor. Kadrolu çalışanlar çok çeşitli özlük haklarından faydalanmakta ve işlerini herhangi bir şekilde kaybetmeleri pratikte imkansız hale gelmekte.

Fransızlar, çalışan ücretlerini kontrol altına almak için ‘’Kadrolu’’ işçi yerine ‘’Geçici’’ kontratları kullanmakta.

2016 yılı itibari ile Fransa’da yeni işe başlayan her 5 çalışandan 4’ü geçici bir kontratla çalışmakta.

Bu tablo bize çok tanıdık.

2010 Yılında resmiyet kazanan Kamu Çalışanları yasası kamuya yeni istihdam edilecek personelin maaşlarına büyük bir darbe vurdu.

Eski memurların hakları korunurken kaybeden devlet yada özel farketmeksizin yeni çalışanlar oldu.

KKTC hükümetleri de kadrolu personel maliyetini yüklenemediği için ‘’Geçici İşçi’’ istihdamı yolunu tercih etti.

Devlet memurları arasında yapılan anketlerde, memur olmak için bir numaralı tercih sebebi Devlet çalışanı olmanın getirdiği iş güvenliği de ‘’Geçici İşçi’’ statüsü ile ekarte edildi.

  1. Gençlerin eğitimleri ile iş sahalarının birbirine uymaması

Dünya Bankası’nın öngörüsüne göre bu sene ilkokula başlayan olan öğrencilerin %65’i bugün var olmayan işlerde çalışacak.

Her konuda politikacıların diline dolanan ‘’Master Plan’’ çok dolu gözüküp o kadar da boş olan bir söylem.

Bugün var olmayan meslekler için eğitim sistemi için ‘’Master Plan’’ mümkün değil.

Üniversite mezunları arasında işsizlik oranının daha yüksek olmasının sebebi de bu. Genç insanlar eğitimlerine uygun meslek bulamıyorlar diğer tarafta işverenler yurtdışından çalışan getirmeyi tercih ediyorlar.

Çevremizde çok sık gördüğümüz sorunlardan biri eğitime uygun  iş bulamamak. İç mimar bankacı yada bilgisayar öğretmeni resepsiyonist görmek çok olası.

İş olanaklarının hem nüfus hem de ambargolar neticesinde kısıtlı olduğu bir ülkede bu duruma çok şaşırmamak lazım. Ama kabullenmek zorunda da değiliz.

Eğitim aldığı alanda çalışmayanın 2 büyük kaybı var . İlki hayali kurduğu mesleği yapamadığı için yaşadığı motivasyon kaybı.  Diğeri ise eğitim süresinde harcadığı para ve zaman.

Madalyonun diğer yüzünde ise KKTC’de çalışan 40 bin’den fazla yabancı işçi var. Bu işçilerin bir çoğu üniversite eğitimi istemeyen mesleklerde çalışmakta.

Eğer gerçekten bu kadar büyük bir işçi açığımız varsa garson, kasiyer, inşaat işçisi gibi mesleklerin aylık maaşlarının doktorlardan fazla olması gerekiyor.

Ancak bu işleri yapanların neredeyse tamamı asgari ücretli çalışanlar.

Burada serbest piyasada olmaması gereken suni bir devlet teşviği var.

Devlet’in Genç İşsizlikteki Rolü

2010 sonrasında Devlet’in işveren olarak sunduğu maddi imkanlar ve yıllık olarak istihdam ettiği kişi sayısında ciddi düşüş yaşandı.

Geçtiğimiz 5 yılda devlete istihdam yıllık 300 kişi ile sınırlı kaldı. Bu dönemde devlet’te işe giren her 1 kişi için dışarda 10 kişi işsiz yaratıldı.

Buradan sonuç olarak devletin daha çok istihdam yapması fikrini çıkarmak ekonomik akla ters.

 Dünya Bankası’nın ekonomik modellerine göre yeni iş yaratmada devletlerin rolünü %10, özel sektörün ise %90 oranında olması öngörülüyor.

Bu oran yakalanamazsa devletler gittikçe yaşlanan nüfuslarına bakamayacak ve bütçe açığı verecekler.

KKTC’nin mevcut iş gücü yapısında 110 Bin toplam çalışan nüfustan 18,500’ü doğrudan memur ve işçi statüsünde devlete hizmet veriyor. Bu rakama Belediyeleri ve Kamu Kurumları’nı eklendiğimizde devlet istihdamı %20’ye gelmekte.

Devlet istihdam silahını, biraz da popülist bir yaklaşımla, sonuna kadar kullandı.

Devletin elindeki istihdamdan sonraki ikinci en büyük silahı özel sektörü teşvik etmek.

Ancak teşvik, teşvik fonlarının yandaşlara dağıtılması değildir.

KKTC’de esas teşvik devletin koyduğu bürokratik engellerin azaltılmasıdır.

KKTC’de iş kurma süresi ortalam 1-2 ayı almakta. Eğer bu süreyi gelişmiş ülke standardı olan 1-2 güne çekebilirseniz, özel sektörümüz kendiğinden %15 büyüyecektir.

Ayrıca bürokrasiyi azaltmanın devlete maddi bir külfeti de yok. Gidip herhangi bir yurtdışı kaynakdan finansman bulmanıza gerek de yok. 

Gençler çok tembel!

KKTC’deki gençliğin durumunu ‘’Açlık Oyunları’’ filmine benzetmemek mümkün değil.

Bir tarafta ülke idaresinin en tepesini besleyen hantal devlet ve bundan faydalanan soğuk savaş döneminden kalmış örgütler.

Diğer tarafta hapiste olma hissi uyandıran izolasyonlar.

Devlet ne yapabilir? 2017 Çözüm yılı olsun yada olmasın, yapılması gerekenler çok basit.

Esas sorun gençlerin işsizlik ve fakirlik sorununu görmezden gelmek.

Bu sorunun toplumsalm bir felaket yaratacağını siyasilerin gözüne sokmalıyız.

İşsiz yada dar gelirli olarak geçirilen yıllar hayatının ileri safhalarında çeşitli sorunlara yol açmakta.

ABD’de yapılan araştırmalara göre genç yaşlarında işsiz olanların hayatlarının ileri safhaların içki, sigara ve kumara bağımlılık artmakta, depresyon ve benzeri sağlık sorunları daha sık görülmekte, evlilikleri daha sık sonlanmakta.

KKTC’de şimdiden bu trendlerin tamamını görmekteyiz.

Diğer tarafta ülkelerin ekonomileri için de trajik sonuçlar doğuran işgücü israfı ise toplumun genel refahını düşürmekte.

Olası bir çözümde KKTC’nin şişmiş kamu maliyesini federal devlete yıkma hayalleri kuran Devlet Yöneticileri’nin herhangi bir B planı bulunmamakta.

Zaten Güney Kıbrıs %30’a varan genç işsizlik oranı ile Kuzey Kıbrıs’ı destekleyecek durumda da değil.

Kısa zamanda önlemler alınmazsa şimdiki gençlerin çocuklarına anlatmak isteyeceği bir hikayesi olmayacak…