Dün olduğu gibi bugün de Rum-Yunan ikilisi tarihin derinliklerinden gelen Megali-İdea hayalleri çerçevesinde hayat bulan Enosis hedeflerini gerçekleştirmeyi hedefliyorlar.
Gerilere dönüp bakacak olursak; Kıbrıs Türk halkının Rum-Yunan ikilisinin Enosis’i gerçekleştirme adına verdikleri mücadeleye, bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ile hele bir dur demesinin ardından 5 Şubat-11 Şubat 1959 tarihleri arasında Zürih’te yapılan toplantı sonrası bir anlaşma parafe edilmiştir.
Bu gelişmenin ardından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes ve Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof Londra’da bir araya geldiler. Gerçekleşen görüşmelerin ardından 19 Şubat 1959 Londra Antlaşması imzalandı.
16 Ağustos 1960 tarihinde imzalanan Lefkoşa Antlaşmaları ile adaya 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve 650 kişilik Türk Askeri Alayı adaya ayak basarken Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu..
1960 Anlaşmaları, Türkiye Dışişleri Bakanlığı çevrelerinde bir zafer olarak gösterilmişti. Çünkü Bu anlaşmalarla ada, İngiliz egemenliğinden çıkarılması yanında Yunanistan’a bağlanması da önlenmiştir. Yine o günde Cumhuriyet Gazetesinin başyazarı Nadir Nadi, 22 Şubat 1959 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki makalesinde , konu anlaşmaları Türk-Yunan dostluğunun ve dünya barışının mutlu gelişmeleri olarak nitelendirmişti.
Zürih ve Londra anlaşmalarına göre; Kıbrıs Devleti Başkanlık rejimiyle yönetilecek bir cumhuriyetti. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Rum, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk olacaktır. Yürütme yetkisi; Başkan ve Başkan Yardımcılarına aitti. Bakanlar Kurulu 7 Rum ve 3 Türk üyeden oluşacak ve de Dışişleri, Maliye ve Savunma Bakanlıklarından birisi mutlaka bir Türk Bakana verilecekti. Başkan ve Başkan Yardımcısı kendi toplumuna ait bakanları ayrı ayrı seçer denilmekteydi. Yasama yetkisi Temsilciler Meclisine aittir ve Temsilciler Meclisinin %70’i Rum, %30’u Türk üyelerden oluşuyordu. Cemaat Meclislerinin yetki alanı dışında kalan tüm konularda, bu meclis yetkilidir. Mecliste, kararlar hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınır, anca önemli konularda Türk üyelerin ayrı oy çoğunluğu gerekli olacaktır. Yine her iki toplumun kendi iç işlerine bakacak birer Cemaat Meclisi olacaktır. Cemaat Meclisleri, Türk ve Rum toplumlarının kendi üyeleri arasından seçilcekti..
Cumhuriyet ordusu %60 Rum , %40 Türk ve memur kadroları %70 Rum, %30 Türk olmak üzere her iki toplum fertlerinden oluşacaktır. İç güvenliği, polis ve jandarma sağlayacaktır. Beş büyük şehirde Türk halkına ayrı Belediyeler kurma hakkı tanınıyordu. Resmi dil, Türkçe ve Rumca olacaktı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tarafsız renk ve biçime sahip bir bayrağı olacaktı.
Ancak, hedefleri Enosis’e giden yolu açmak olan Rum Liderliğinin tutumları nedeniyle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti uzun ömürlü olmayacak ve de Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılacaktı.
Bu acımasız Rum-Yunan silahlı saldırıları sonunda 18667 Kıbrıs Türkü yaşadığı 103 köyü terk etmek zorunda kalmıştı. BM raporlarına göre 1964 yılında Lefkoşa’da 39, Girne’de 7, Baf’ta 49, Larnaka’da 21 ve Mağusa’da 21 köy zarar görmüştür. Yine 21 Aralık 1963’te başlayan ve 1964’e kadar devam eden Rum silahlı saldırıları sonucu 364 Türk öldürülmüştür.
11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarına ve katliamlarına uğradı. 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlediği darbenin ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson Kıbrıs Helen Devletini ilan etmesinin ardından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit, Garantör devletlerden biri olan İngiltere’ye kadar gidecek ve birlikte hareket etmek isteyecek ancak İngiliz Yönetimi bunu kabul etmeyecekti.
Bu gelişmenin ardından anavatanımız Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 Barış Harekatını başlattığı günde Yunan Cunta Yönetimi istifa eder ve de sivil bir yönetim kurulması için 1967’den beri Fransa’da sürgünde bulunan Yunan Başbakanı Karamanlis, Fransa’dan dönerek yeniden başbakanlık koltuğuna otururken 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Yunanistan’a demokrasiyi getiriyordu..
..Yine 15 Temmuz 1974 darbesi ile Rum tarafında başlayan katliamlar 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte dururken binlerce insanın da katledilmesi önleniyordu.
20 Temmuz 1974 sabahının erken saatlerinde Kıbrıs Barış Harekatı; Denizden çıkartma ve havadan indirme harekatı olarak başlamıştı. O günde 28. Ve 39.Tümenleri, Komando ve Hava İndirme Tugayları ve Deniz Piyade Alayının katıldığı 20 temmuz 1974 Barış Harekatı dünyanın bakışları arasında başlarken 11 yıldır tahkimat yapılan plajlar ve sarp Beşparmak dağlarına rağmen hızla gelişiyordu.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile doğan gerçekler bu adada Türk Halkı var oldukça ve anavatanımız Türkiye’nin varlığı sürdükçe , Enosis’in gerçekleşmeyeceği gerçeği dost ve düşman herkesin gözüne sokulmuştur.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile adada yaşayan Kıbrıs Türk halkı; 2 Ağustos 1975’te BM denetiminde ve gözetiminde Rauf R. Denktaş ve Glafkos Klerides arasında gerçekleşen görüşmelerin ardından imzalanan Viyana anlaşması ile 65 bin Türk Güney’den Kuzey’e ve 120 bin Rum Kuzey’den Güney’e geçerek iki bölgelilik oluşturuluyordu..
Bu gelişmelerin ardından 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Bu gelişmelerle Kıbrıs Türk halkı , ulusal bir halk olduğunu ve gerekirse bu hakkını bağımsız ve egemen bir devlet yönünde kullanabileceğini dünyaya duyurmuştur.
Gerilere dönüp bakacak olursak 20 Temmuz 1974 sabahı Girne kıyılarında başlayan Türk çıkarma harekatı, 11 yıldır yapılan tahkimata rağmen plajlar ve sarp Beşparmak Dağlarına Amfibi Deniz Piyade Alayı’na kıyı başını tutması, Komando ve Hava İndirme Tugaylarının düşman gerilerine inmesi ve 2. Gün çıkan 28. Ve 39. Tümenin ilerleme yollarını açarak taarruza devam etmeleri sonucu öğleye kadar Beşparmak Dağları zirvelerine ulaşıldı. Kaynak: Dr. Oğuz Kalelioğlu, Tarih Boyunca Türk-Yunan İlişkileri ve Megali-İdea , s.234 , Bilgi Yayınevi, 2009
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının 3. Günü Ateş-Kes Anlaşması imzalandı ve de taraflar arasında görüşmeler başladı. Ancak Rum-Yunan ikilisi rahat durmayacak ve de Türk köylerine saldırılarını başlatacaktı.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının 2. Aşaması 14 Ağustos’ta başlamasının ardından 16 Ağustos 1974’te zaferle sonuçlanırken, bu gelişmelerle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de sınırları çiziliyordu..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının 2. Aşamasında Doğu istikametinde Haspolat, Ercan Havaalanı bölgesi düşmandan temizlenirken, Serdarlı bölgesi de kurtarılıyordu. O günde Geçitkale, İskele ve Boğaz’daki Rum Deniz Üssü ele geçiyordu. Türk askeri Karpaz bölgesine doğru ilerlerken diğer yandan da Mağusa bölgesinde Rum Askeri Birlikleri bertaraf ediliyor ve de Mağusa özgürlüğüne kavuşuyordu..
..Diğer yandan Batı bölgesinde Lefke, Güzelyurt ve bölgedeki diğer Türk yerleşim birimleri kurtarılıyordu. Kahraman Mehmetçiklerimizin ve Mücahitlerimizin 50 yıl önce dikmiş olduğu ay yıldızlı bayraklarımız ilelebet dalgalanmaya devam edecektir.
Yıllarca devam eden müzakere süreçlerinden bir sonuç alınamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilelebet yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Sonuç olarak; nice canlar ve kanlarla çizilen mevcut sınırlarımızı korumak, Kıbrıs Türk halkı için şeref ve namus borcudur. Kıbrıs Türk halkı olarak dilimize, dinimize, Türk kimliğimize ve kültürümüze sahip çıkarak bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatmak azminde ve kararındadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..