25.11.2024 tarihli Diyalog Gazetesinde sayfa 5’te yer alan hab.re göre GKRY Lideri Hristodulidis’in “İki Bölgeli, İki Toplumlu Siyasi Eşitliğe Dayalı Federasyon” tezini destekler göründüğü dile getirilmektedir, ancak Hristodulidis’in gerçek tavrının bu olmadığı çok açık ve nettir.
Konu habere göre; GKRY Başkanı Nikos Hristodulidis, BM’e, uluslararası muhataplarına ve Rum Ulusal Konseyi’ne iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliği olan Federasyonu kabul ettiğini söylerken aslında bunu kast etmediği ve de herkese duymak istediğini söylediğine dikkat çekildi!..
..Alithia Gazetesine göre, sosyal medya fenomeni, paylaşımı ile “Federasyoncu” ve “Federasyon Karşıtı” takipçilerine Hristodulidis’in, kendisini Rum başkanlık Sarayı’nda kabul ederek Kıbrıs sorunu hakkında bilgilendirdiği ve Federasyon çözümünü kabul eder mi endişelerini tamamen dağıttığı” bilgisini verdi..
..Hristodulidis’in BM Güvenlik Konseyi kararlarında ifade edildiği şekliyle siyasi eşitliği olan federasyona dair aleni sözleri için “Politikada taktik de vardır” ifadesini kullanan fenomen, Hristodulidis ile “Türkler Kıbrıs’ın Tamamını Kontrol Etmek İstiyor” görüşünde birleştiklerini belirtti..
..Gazete, adını vermediği fenomenin bu paylaşımı ile “Hristodulidis’in kamuoyuna yaptığı açıklamalarda başka, Federasyon karşıtı muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde başka konuştuğunu” ima ettiğini belirtti..
Hristodulidis’in özel görüşmelerinde federasyon karşıtı siyasi dostlarına ve çalışma arkadaşlarına; BM’e uluslararası muhataplarına, Ulusal Konseye ve kamuoyuna iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliği olan federasyonu kabul ettiğini söylerken aslında bunu kast etmediğini anlattığına işaret eden gazete şunlara dikkat çekti:
..Herkes, EDEK’in Hükümette kalmasının, DİKO ve ELAM’ın da uzlaşılmış çözüm zeminini, yani iki bölgeli, iki toplumlu BM kararlarında belirtildiği şekliyle siyasi eşitliği olan Federasyon çözümünü ileri götürdüğünü söyleyen Başkan’ın Kıbrıs sorunundaki icraatlarına sarsılmaz destek verme sebebini merak ediyor..
.. Siyasi eşitlik şöyle dursun, sadece Federasyona bile karşı olan ve Federasyon çözümünün Taksimden de beter olduğuna inanan EDEK ve ELAM, Guterres Çerçevesi’ni işitmekten bile öfkelenen ve Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki icraatlarına tamamen karşı çıkan, Crans Montana’ya dönmeye tahammülü olmayan ve doğru içerikli çözüm isteyen DİKO Hristodulidis’in Anastasiadis politikasını benimseyip sürdürmesini, Crans Montana’ya dönüşü yani Guterres Çerçevesini izlemekle yetiniyor.
Gerçek şu ki; dün olduğu gibi bugün de Rum liderliği Megali-İdea hayalleri ile yaşamaya devam ediyor ve de “Garanti Anlaşmaları İptal Edilmeli, Türk Askeri Adadan Gitmeli” diyor başka bir şey demiyor.
Nitekim yakın geçmişte Kasım 2024’te Güney Kıbrıs’ta yapılan kamuoyu araştırmasında Rum halkının %80’den fazlası Garanti Anlaşmalarına ‘Hayır’ dedi.
Her şeyden önce şu bir gerçek ki; Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayallerinden kaynaklanan bir sorundur. Kıbrıs sorunu günümüzde var olan gerçekler çerçevesinde siyasi çözümün gerçekleşmesi Kıbrıs’ta hem Türklerin hem de Rumların yararına olacağı aşikardır.
Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde var olan bir sorundur. Gerilere dönüp bakacak olursak; Rumların Kıbrıs’ta; Yunanistan’ın desteğinde kurulan EOKA tedhiş örgütünün 1 Nisan 1955’te faaliyete geçmesinin ardından Kıbrıs Türk Halkı; ‘VOLKAN’, ‘9 Eylül Cephesi’ gibi örgütlerin başarılı olamamasının Rauf R. Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi’nin girişimleriyle 1957 yılı sonunda “Türk Mukavemet Teşkilatı” TMT oluşturulmuştur.
Türk Mukavemet Teşkilatı ‘TMT’ etrafında bütünleşen Kıbrıs Türk halkı, 1 Ağustos 1957’de anavatanımız Türkiye’nin desteğinde Rum-Yunan ikilisine hele bir dur diyecekti.
TMT’nin ilk önemli girişimi tarihe 27-28 Ocak 1958 olayları olarak tarihe geçen mitinglerdir. İngiliz Sömürge Yönetimine ve Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde yer alan girişimlerine karşı gerçekleştirilen 27 Ocak 1958’de Lefkoşa’da Kıbrıs Türk halkının gerçekleştirdiği ve İngiliz Askerlerinin sert karşılık vermesi ile ölümler ve yaralanmalar olmuştur..
..Ertesi günü 28 Ocak’ta başta Lefkoşa olmak üzere; Mağusa, Larnaka, Limasol ve Baf şehirlerinde yüksek katılımla gerçekleşen mitingler düzenlenmişti. Ada genelinde çıkan bu olaylarda, İngilizlerin sert müdahaleleri sonrası bir çok Kıbrıslı Türk hayatını kaybetmiş ve Ada’da sıkı yönetim ilan edilmişti..
..O günde yaşananlar konusunda Rauf R. Denktaş; “Ocak 1958 hadiseleri bizi halka, halkı bize tanıtmak için bir fırsat teşkil etti. 7 şehit pahasına dünyaya ilk defa “Türk Gibi Yaşamak” azmimizi işittiriyorduk. Örfi İdarede müthiş bir sıkıntı ve yoksulluk içinde kalan halkımız; evlatlarını toprağa veren kardeşlerimizi “Vatan Sağ Olsun Eninde Sonunda Mehmetçik Gelecek Ya” diyor ve bütün zulüm ve yoksulluklar Türk’e yaraşır vakarla sineye çekiliyordu.. Kaynak: Rauf R. Denktaş, Hatıralar, C 10, 1. Baskı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2000, s.132
Bu gelişmelerin ardından 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Anlaşmaları ile 650 kişilik Türk Askeri Alayı ve de 950 kişilik Yunan Askeri Alayı adaya ayak basarken Kıbrıs Cumhuriyeti ilan ediliyordu. Bu gelişmelerle birlikte Kıbrıs Türk halkı 82 yıllık bir ayrılıktan sonra Türk askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Nitekim rahmetli Hüseyin dedem Türk askerinin adadan ayrılışını ve 16 Ağustos 1960’te yeniden gelişinin mutluluğunu yaşayanlardandı!..
Netice itibarı ile Rum-Yunan ikilisi konu 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunu kabullenemeyecek ve de Kıbrıs Cumhuriyetini Enosis’e giden yolda bir basamak olarak görecekti. Nitekim, Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunda var olan haklarımızı kabullenemeyen Makarios Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında değişiklikler yapmak isteyecek ve de bu maksatla Makarios Ankara’ya kadar gidecek ancak eli boş dönecekti.
Bu gelişmelerin ardından Makarios 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılacak ve de Kıbrıs Türk halkına karşı Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları ada genelinde 11 yıl boyunca devam etti.
Neticede ilerleyen yıllarda Makarios ile ters düşen Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe düzenledi. Darbeden sağ kurtulan Makarios adadan gizlice çıkmayı başararak ABD’ye kadar gitti ve Yunanistan’ın hedeflerini dile getirdi. Bu gelişmelere anavatanımız Türkiye’nin sessiz kalması asla ve asla söz konusu olamazdı.
Nitekim Rum-Yunan silahlı saldırılarına karşı anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirdiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Kıbrıs’a barış ve huzur geldi. Yıllarca devam eden görüşme süreçlerinde olumlu bir sonuca ulaşılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Dün olduğu gibi bugün de Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayalleri içinde yaşamaya devam ediyorlar!..Günümüzde Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs’ta var olan iki devlet gerçeğini kabullenmelidir. Dünden bugüne yaşananlar varken, Rum-Yunan ikilisi Megali-İdea hayali ile yaşarken Kıbrıs Türk halkı asla ve asla Rumlarla Federasyon çatısı altında bir araya gelemez ve de gelmeyecektir. Kıbrıs Türk Halkı Garanti Anlaşmalarından asla ve asla vazgeçmeyecektir.
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için; Kıbrıs’ta var olan iki devlet gerçeğini Rum-Yunan ikilisi kabul etmek durumundadır.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı, bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini anavatanımız Türkiye’nin desteğinde yaşatılmasını ve tanınmasını sağlamak azminde ve kararındadır. Rum-Yunan ikilisi kabullenemese de Türk Askeri ebediyete kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kalmaya devam edecektir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..