AKP ile MHP; 2020 Ekimi’nde Kıbrıs’ta “darbe” düzenlerken, bunu elbette Ersin Tatar’ın kara gözleri ve kara kaşları hatırına yapmamıştı…

Proje; Bay Tatar’ın ve etrafındakilerin hayal dünyalarına sığmayacak kadar derin ve çetrefilliydi, geleceğe dönüktü…

“İki devlet” diye tutturmalarının hiçbir “içeriği” yoktu ama “niyet” apaçık biçimde sırıtıyordu…

O da, Kıbrıs’ı “çözümsüz” bırakmaktı… Statükonun sür-git devamını sağlamaktı…

Politikada, Kıbrıs’ın “etinden ve sütünden” beslenmekti…

Şimdilik; bunu başardılar…

Masa yok, görüşme yok;Kıbrıs, uluslararası toplumun gündeminden düşmüş…

Burada yaşananlar kimsenin umurunda değil…

Tıpkı 1990’lardaki“konjektür”e geri döndük…

Her tarafın duvarlarla çevrili olduğu, biz bize bir daracık yaşamın içine hapsolmuş, kendi yağında kavrulan, dünyadan kopuk bir ahali…

Bu “ahali”ye dışarıdan binler, onbinler eklendi ve AKP ile MHP buradaki iç siyasetin kontrolünü tamamen ele geçirdi…

Muhalefet ise, yorgun argın ve sessiz…

“Örgütlü toplum” uyuşmuş, kimsenin gık’ı çıkmıyor…

Tatar ve etrafındakiler, Anadolu’da “gazi”lere, Londra’larda “gurbetçi”lere “ilkokul düzeyindeki” hayat bilgisi kıvamında “milliyetçi” nutuklar atıyor…

Anadolu’da kasaba kahvesinde biri çıkıp “Biz oralarda savaşırken sen neredeydin de şimdi gelip bize bayrak dersi veriyorsun?” dese, söyleyecek laf bulamayacak…

Ya da Londra’da bir gurbetçi “Biz oralarda sürünürken, sen burada keyif sürüyordun. Şimdi ne hakla bize milliyetçilik dersi vermeye geldin” dese yüzündeki renk değişecek…

Yüzündeki renk değişir mi, değişmez mi çok emin değilim doğrusu…

AKP ile MHP’nin “elinde” bizdeki siyasetçilerin suratını renkten renge dönüştüren bir “kimyasal” vardır mutlaka…

UBP’lilerin çoğunda bu siyasi “botoks”u görmek mümkün…

Örneğin Ankara’nın tercihi sonucu koltuğa oturtulan birileri “barikatlarda geçişleri kolaylaştıracağız” diye ansızın “normal” olduğunu sandığı bir açıklama yapıyor…

Komite kuruyor, ziyaretler yapıyor, proje hazırlatıyor, parasını da buluyor…

Ama “ansızın” bir el, olaya el koyuyor…

“İki toplum bireylerinin daha fazla ilişki kurması”nı sağlayacak böyle bir adım anında engelleniyor…

Barikatları rahatlatma konusunda Komite Başkanı yapılan Resmiye Eroğlu da, tv ekranlarında susuyor, karşısında oturan yandaş gazeteci ise, bu konuyu gündeme taşımaktan bile korkuyor…

Tatar ise, Rumların kuzeyde alışveriş yapmasına destek verir gibi davranıyor ama söylediklerinin tam tersine “barikatlarda Rumlara eziyet etmeyi” de sürdürüyor…

Neden mi?

AKP ve MHP öyle istediği için…

Tatar’a kalsa aslında barikatların bir gün bile açık kalmasını istemez…

Geçmişte, henüz Başbakan bile olmamış iken, Rum tarafından alış verişe karşı olduğunu sürekli söylerdi.

Ama, “Türk-Rum gerginliğini” oluşturma çabalarında bugünlerde hızını artırdı Sayın Tatar…

“Kayıplar Komitesi”ne bir akrabasını atayarak orada “süreci tıkadı.Rum tarafı da Tatar’ın “ayrılıkçı” siyasetini “bizi dünyaya rezil etmek” amacıyla kullanıyor…

“Mal Tazmin Komisyonu”nda da Başkan’ı değiştirerek orasını da “pasifize” etti.

Kısacası; AKP ve MHP’nin hoyrat milliyetçipolitikalarını bircik bircik uyguluyor…

En son marifeti ise Anastasiades ile Akıncı’nın başlattığı, iki toplumun öğrencilerini zaman zaman biraraya getiren,binlerce öğrencinin karşı taraftaki çocuklarla iletişim kurmayı öğrendiği, barış kültürüne hizmet etmeyi amaçlayan “Imagine” projesini yasaklaması oldu…

Neymiş?

“İki devletlilik ve egemen eşitliğe dayalı siyaset açısından sakıncalı hususlar içeriyormuş…”

Çocuklar, ara bölgede ailelerinin özel izniyle biraraya geliyor, kendisine “düşman” diye tanıtılan karşı toplumdan yaşıtlarıyla diyalog kuruyor, birlikte oyunlar oynuyor, resim çiziyor, barışı sevmeyi öğreniyor…

Düşmanlığı kafasından atmayı, şiddete karşı olmayı, hoşgörüyü, ayırımcılığa, ırkçılığa karşı insanı sevmeyi öğreniyor…

Ve böylesine evrensel bir barış kültürü projesi, Bay Tatar’ı rahatsız ediyor…

BM Güvenlik Konseyi kararlarında “takdirle” anılan bir proje, ilkel, kafatasçı birilerine batıyor ve Tatar da “tetiği” çekerek, bağnazlığın dik alasını sergiliyor…

Oysa; Eğitim Bakanlığı bu çocukların öğretmenleri ile birlikte deneyimsel faaliyetlerinden an be an haberdardı…

Ama yok, hayır…

Bu; “iki devlet”e aykırı…

Müslüman olmayan birileri ile iletişim kurmak, birlikte oyun oynamak çok tehlikeli…

Barış kültürü zehirli bir böcek gibi…

Nasıl çocuklar istiyor bu “kafatasçı”lar?

Şiddeti hoşgörüye tercih eden…

Rum’u ve herhangi bir “yabancı”yı düşman belleyen…

Kindar, ırkçı nesiller istiyorlar…

Tabii, BM yetkilileri şaşkına döndü. İki taraf arasında mekik dokuyorlar. “Yapmayın, etmeyin” diyorlar…

Ama Tatar Yönetimi, zaten BM ile de tıpkı AB gibi kavgalı…

BM askerlerini buradan kovmak için “ayrı anlaşma” talep ediyor…

Bunca “rezillikle” değil devlet, “ahali” olarak bile kimse bize saygı duymayacak…

Gidiş, ne yazıktır ki oraya doğrudur…