Kıbrıs’ın kaderidir... Ta İngiliz zamanında adada su sıkıntısı çekildiği biliniyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulunca bu konu gündeme gelmişti. Lakin Başpiskopos Makarios, şiddetle Türkiye’den su getirilmesine karşı çıkmış ve şöyle demişti:
“Ben halkıma Türk suyu içirmem!”
Hala Makarios’un içinde Türk düşmanlığı vardı. Halbuki 45 deniz mili öteden su getirilmesi en mantıklı ve en ucuzuydu.
Üzerinden epey zaman geçince, Makarios Kıbrıs’ın su sorununu çözmek için çareler aramaya başlamıştı. Ama Türkiye’den değil, ta Suriye’den.
Bizim Halkın Sesi gazetesi, sırf tarihi yeni nesillere hatırlatma adına “50 YIL ÖNCE” başlığıyla bir sayfa açtı ve özellikle Dr. Küçük’ün kaleme aldığı yazıları uzun zamandan beri yayınlamaya başladı. Bu köşede yayınlanacak yazıları yayınlamak için, araştırmacımız Ümit Şeyhun teker teker seçip bu sayfaya yerleştiriyor.
Hayli ilginçtir... Ben dahi hani Dr. Küçük’le bir zamanı dolu dolu yaşayan bir kişi olarak geçmişi unutmuş ve bu sayfada yeniden yayınlanan yazılar vasıtasıyla hatırlamaya başlamışım...
Dr. Küçük’ün tam elli yıl önce kaleme aldığı yazı, Anamur’dan su getirilmesine dairdi. Tarih, 4 Eylül 1973...
1973 Eylül’ü, Dr. Küçük’ün emekliye ayrılışının beşinci ayıydı. Lakin O, hala Kıbrıs Türkü’nün siyasi, ekonomik ve sosyal nabzını tutuyordu. Nitekim o yazısında Rum idaresinin Suriye’den su getirilmesi planlarına dağiniyor ve soruyor:
“Anamur’dan Su Getiriliyor mu?” diye.
Dr. Küçük o yazısında Rum kaynaklarından yararlanarak bazı bilgiler veriyor ve onlara karşılık, “Anamur’dan Kıbrıs’a Su Getiriliyor mu?” sorusunu soruyor ve Rumlara nazire olsun diye mesafe olarak Türkiye’den su getirilmesinin daha mantıklı olduğuna vurgu yapıyor.
Rum kaynaklarına göre Suriye o zaman, Makarios’un teklifini kabul etmiş. Suriye ile Kıbrıs arasındaki mesafe 74 mildir ve maliyeti de 25 milyon liradır. Şunu da belirtmek lazım ki, Kıbrıs lirası İngiliz sterlinininden daha değerliydi.
Rumların bu saçma projesi gerçekleşemedi ama Türkiye’den KKTC’ye su nakli, “ASRIN PROJESİ” olarak gerçekleşti ve biz, artık Türk suyuyla hayat buluyoruz. Bırakın Rumlar hala su sorununun çözümünü Türkiye dışında arasın.
Ne yazık ki Dr. Küçük Türk suyunu göremedi. En büyük ideali olan Türkiyeden su getirilmesi O hayatta iken olamadı. Eminim şayet hayatta olsaydı bu projeye çok sevinecekti. Çünkü damarlarındaki kan, Türkiye ve Atatürk sevgisi ile doluydu.
Dr. Küçük’ün en büyük arzularından biriydi Türkiye televizyonlarını izlemek. Bunun için Ankara’ya yazılar yazmıştık.
Bütün mesele vericideydi... Verici olmadan Türkiye’den Türk televizyonunu izlemek mümkün değildi. Bütün Girne ve Trodos dağlarını tutan EOKACI’lar o tepe ve dağlarda olduğu sürece kesinlikle bunun gerçekleşmesi mümkün değildi.
Dr. Küçük 1972’nin sonunda Ankara’ya yaptığı resmi ziyaretinde o zamanın Başbakanı Ferit Melen’e bahsetmiş ama, söylediğim nedenlerden bir cevap alamamıştı.
Kıbrıs Türkü Türk televizyonlarını izleme hasretiyle tutuşurken, Harekatta Kantara’daki vericiye kurulan Rum uçaksavar’ını Türk uçakları bombalayınca, verici yara almıştı. O bölgeler temizlenince artık Türk kanallarını izlemeye başlamıştık.
Yani Dr. Küçük Türk suyunu göremedi ama, Türk televizyonlarını gördü.
Bakınız bizim katettiğimiz uzun adımlara, bir de Ruma bakınız.
İşte mücadelenin ve sabrın meyveleridir bunlar.
Türkiye suyu geldi ve içme suyu sorunumuz ortadan kalktı. Şimdi de kırsal yörelerin sulanmasına ve kuru arazilerin sulu araziye dönme zamanı.
Ben de diyorum ki, Dr. Küçük’ün mezarındaki çiçekler, Türk suyuyla sulanmaktadır bundan sonra.
Sen rahat uyu Doktorum, yattığın yerde... Bütün ideallerin teker teker gerçekleşiyor.