Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını sağlamak amacıyla daha 1952’de Yunanistan’da kurulan ve 1 Nisan 1955’te Alb. Grivas’ın liderliğinde Lefkoşa’da sabahın erken saatlerinde bombalarını patlatarak İngilizler ve Türklere karşı faaliyete geçen EOKA tedhiş örgütüne karşı; Kıbrıs Türk Halkını korumak ve savunma amacıyla Kıbrıs Türk gençliği arasında gizli direniş örgütleri kurulmaya başlıyordu..
Bu dönemde KITEMB (Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği), 9 Eylül cephesi, Kara Çete ve Volkan (Var Olmak Lazımsa Kan Akıtmamak Niye) gibi direniş örgütlerinin varlığı hissedilir.. Bu örgütlerin EOKA terör örgütü ile başa çıkamayacağının anlaşılması üzerine; Kıbrıs Türk Halkının Rumlara ve İngilizlere karşı haklarını ve ulusal varlığını savunmak ve ulusal kimliğini; can ve mal güvenliğini korumak, Enosis’e ve bu hedef doğrultusunda yapılan teröre karşı durmak, Kıbrıs Türk Halkına karşı yapılacak saldırılara karşı durmak; Kıbrıs Türk Halkının birliğini ve bütünlüğünü sağlamak, Anavatanımız Türkiye ile sıcak ilişkileri ve Kıbrıs Türk Halkının Anavatanına bağlılığını sürdürmeyi, mevcut direniş örgütlerini bir çatı altına getirmeyi hedefleyen ve tüm yerleşim birimlerindeki kuruluşunu 1 Ağustos 1958’de tamamlayan ve de EOKA tedhiş örgütüne karşı alternatif olarak doğmuş olan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT); “Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim” diyen Kıbrıs Türk Halkının yer altındaki sesi oldu..
Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının öncelikli hedefi 6 saat içerisinde Lefkoşa’yı ve 24 saat içerisinde ada genelinde Kıbrıs Türk Halkını teslim almak ve Helen Devletini ilan ederek Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı..
Ancak, Rum liderliğinin birkaç günden fazla sürmeyeceğini hesapladığı Türk direnişi yıllarca sürecekti.. Kıbrıs Türk Halkı Varoluş ve Özgürlük Mücadelesinde; Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek yediden yetmişe, kadını ile, erkeği ile Rum hakimiyetine girmemek, Batı Trakya Türkleri gibi azınlık statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek; hele Girit örneğinde olduğu gibi çok trajik bir sonla baş başa kalmamak için büyük bir azim ve kararlılık içinde direnişini kahramanca sürdürdü.
Tarihe Kanlı-Noel olarak geçen vahşi Rum saldırıları karşısında Kıbrıs Türk Halkı; efsanevi TMT etrafında bütünleşerek, bütün yokluk ve imkansızlıklara rağmen, inançla ve imanla Anavatanına güvenerek ve kahramanca direnerek 1974’lere geldi..
Rum-Yunan ortak cephesine karşı Kıbrıs Türk Halkı kutsal mücadelesini sürdürerek, Ata yadigarı bu toprakları düşmana çiğnetmedi. Lefkoşa’da, Mağusa’da, Limasol’da, Larnaka’da Baf’ta, Lefke’de, Snt. Hilarion’da , Erenköy’de , Beşparmak dağlarında diğer kent ve köylerde düşmana karşı ; Ay Yıldızlı Bayrağı Altında Hür Yaşamak İçin, Direndi, İstiklal Marşını Okumak İçin, Direndi, Atatürk İlke ve Devrimleri Doğrultusunda Yürüyebilmek İçin Direndi! ..
Ancak, Enosis’i bir an önce gerçekleştirilmesi sağlamak isteyen Yunan Cuntası ve EOKA-B kararlıydı!.. 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B tarafından Makarios’a karşı düzenlenen darbenin esas amacı Enosis’in gerçeklemesini bir an önce sağlamaktı. Nitekim darbeden sonra Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan etmişti..
O günde darbeden sağ olarak kurtulan ve İngilizler tarafından Adadan çıkması sağlanan Makarios; 18 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde yapmış olduğu konuşmada “..ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz ..” demişti.
15 Temmuz 1974 darbesi sonrası 1960 Garanti Antlaşmaları çerçevesinde diğer garantör devlet İngiltere ile birlikte hareket etmek amacıyla Başbakan Bülent Ecevit ,17 Temmuz günü İngiltere’ye kadar gitti. Ancak Bülent Ecevit’in eli boş dönecekti. İngiltere’nin olumsuz ve oyalayıcı tutumu karşısında Türkiye, Kıbrıs Türk Halkının güvenliğini ve geleceğini koruma altına almak için; Türk Ordusu Garanti Antlaşması’nın 4. Maddesine uygun olarak 20 Temmuz 1974’te Barış Harekatını düzenlemiştir.. 20-21-22 Temmuz 1974 tarihleri arasında gerçekleşen Barış Harekatı sonrası gerçekleşen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine 14-15-16 Ağustos 1974’te gerçekleşen Barış Harekatının 2. Aşaması ile bugünkü sınırlar çizilirken iki bölgelilik de oluşuyordu.
Nitekim; Barış Harekatı’nın II. Aşaması sonrası 31 Temmuz-2 Ağustos 1975 tarihleri arasında Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim’ın gözetiminde Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ve Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında yapılan görüşmelerin sonunda imzalanan Nüfus Mübadele Antlaşması ile tamamen gönüllülük esasına dayanılarak 120 bin Rum Kuzey’den Güney’e geçerken 65 bin Türk de Güney’den Kuzey’e geçerek iki bölgelilik oluşturuluyordu…
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkı öncelikle can ve mal güvenliğine kavuştu, özgür ve bayrakları altında yaşama hakkını elde etti. Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.. Enosis tarihin karanlık sayfalarına gömüldü.. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Yunanistan’a demokrasiyi getirdi.. Kıbrıs Türk ve Rum halklarının yan yana barış içinde yaşama olanakları sağlanırken Makarios da Kıbrıs’a geri dönüyordu..1967’den beri devam eden Yunan Cunta Yönetimi sona ererken 7 yıldan beri sürgünde olan Başbakan Konstantin Karamanlis Yunanistan’a geri dönüyordu.
Sonuç olarak; Anavatanına yürekten bağlı, onun kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkının bağrından çıkan ve Kıbrıs Türk Destanının öncüsü olan Türk Mukavemet Teşkilatı; gücünü şanlı tarihinden , Gazi Mustafa kemal Atatürk’ten ve Kuvay-ı Milliye ruhundan almıştır..
EOKA’ya karşı bir tepki olarak kurulan ve bugün kuruluş tarihi 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen ve kutlanan TMT, gerçekleştirmiş olduğu efsane mukavemeti ile Kıbrıs Türk Halkının Rum-Yunan ikilisi tarafından topluca imhasını önlemiştir.. Verdiği amansız mücadelesinin sonunda TMT, Kıbrıs’ın İngiliz Sömürge Yönetiminden Yunanistan’a ilhakını önlemiş, Kıbrıs Türk Halkının onur ve şerefini çiğnetmemiş ve de Türklüğe Kıbrıs’ta bir vatan ve Bir devlet yaratmıştır..
Kıbrıs Türk Halkının TMT öncülüğünde yaratmış olduğu direniş ve kurtuluş destanı ve TMT ruhunu yeni nesillere aktarmak ve sonsuza dek yaşatmak en büyük görevimiz olmalıdır..
Ölümsüz Atatürk’ün İlke ve İnkılaplarına sıkı sıkıya bağlı, Yüce Türk Ulusunun kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkı Anavatanımız Türkiye ile birlikte verdiği milli mücadelesinin bir sonucu olarak self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Kıbrıs’ta yaşanan gerçeklerin, Kıbrıs Türk Halkının Anavatanımız Türkiye ile birlikte yürüttüğü mücadelenin, Kıbrıs Türk Halkının Anavatanına inanarak ve güvenerek verdiği direnişin, Kıbrıs Türk Halkının efsanevi TMT etrafında bütünleşerek verdiği mücadelenin bir sonucu olarak doğmuştur.
Maalesef günümüzde Rum-Yunan ikilisine destek veren bazı büyük güçler KKTC’nin ortadan kaldırılması yönünde birlikte hareket etmektedirler. Ne yazık ki söz konusu büyük güçler bizim dışımızda self-determinasyon hakkını kullanarak bir yığın ulus-devlet yaratırken KKTC’nin bir Ulus-Devlet olarak doğuşunu hazmedemediler..
Kıbrıs Türk Halkı dünden bugüne tarihten dersini almıştır. Rum-Yunan ikilisi ile bir arada yaşamak demek; yeniden acı, kan savaş ve gözyaşı demektir. Kıbrıs Türk ve Rum halkları bu coğrafyada ancak ve ancak yan yana barış ve huzur içinde, bağımsız ve egemen tamamen iki ayrı devlet içinde yan yana huzur içinde yaşayabilir.
Anavatanına yürekten bağlı , onun kopmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkı; İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde dahi Atatürk’ten feyz almış; onun ilke ve devrimlerini harfiyen uygulaması halinde elbet bir gün; bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşacağı inancını hiçbir zaman yitirmemiştir.
Ulu Önder Atatürk: “Milli Birliklerini Kaybeden Uluslar Başka Milletlerin Esiri Olmaya Mahkumdurlar” demişti. İşte bizler de milli benliğimizi, milli kimliğimizi, oluşturan unsurlara sahip çıktığımız ve bunları genç nesillere aktardığımız sürece, genç nesillere benimsettiğimiz sürece hiçbir şeyden korkmamamız gerekmektedir.
Kıbrıs konusu, Kıbrıs Türk Halkı için milli bir davadır. Kıbrıs Türk halkı olası bir siyasi çözümde; özgürlüğünden, egemenlik haklarından , güvenliğinden , anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden; temellerinde aziz şehitlerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’den asla vazgeçmeyecektir..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok yaşa…