20 Temmuz’dan 5 gün önce Yunan Cuntası desteğindeki  Yunanlı Subayların komutasındaki   RMMO’nun ve  Grivas komutasındaki EOKA-B militanlarının  adada gerçekleşen 15 Temmuz 1974 darbesi ve gerçekler ortada iken  20 Temmuz 1974 Barış Harekatını  işgal diye niteleyen Rumlara ne demeli?
O günde  Makarios’a yapılan darbenin ardından  Makarios’un yerine Nikos Sampson getirilmedi mi? Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson  darbenin başarılı olması üzerine “Burası  Kıbrıs ELEN  Cumhuriyeti, darbe başarıyla  gerçekleştirildi” dememiş miydi? 
Makarios , Enosis istemiyor muydu? İstemez olur mu?. Makarios hayatını Enosis’e adamış bir Rum lideriydi. Enosis , Makarios’un ruhuna işlemişti ama gelinen noktada Enosis’in  şiddet yolu ile gerçekleşebileceği inancını  kaybetmiş ve zamana oynamayı tercih etmişti. Makarios, kendini Enosis’e adayan bir adamdı ama  Yunan Cuntası nazarında  suçlu  duruma düşmüştü. Enosis’i gerçekleştirmek en büyük arzusuydu, Makarios , tarihe Enosis’i gerçekleştiren adam olarak geçmek istiyordu ama bir taraftan zamana oynamayı tercih ederken diğer yandan da  siyasi yönden Rusya’ya  yanaştığı için  cezalandırılmasını düşünen bir Yunan Cuntası  vardı!...
Yunan Cuntası’nın düzenlediği kanlı saldırıları önlemek diğer garantör  devlet olan İngiltere ve Türkiye’nin   görevi idi. Ancak T.C  Başbakanı merhum Bülent Ecevit Londra’ya kadar gidip Başbakan Wilson ve Dışişleri Bakanı  Callaghan ile  görüşerek iki garantör devlet olarak birlikte müdahale etme teklifine olumlu yanıt alamamış ve Türkiye tek başına kalmıştı.  
Türkiye ne yaptı?. Anlaşmalar çerçevesinde  sorumluluklarını  yerine getirerek  darbecileri etkisiz hale  getirdi. “Türkiye, Kıbrıs’ı işgal etti diyorlar”. Türkiye Kıbrıs’ı  işgal etmek isteseydi rahat ederdi ama  bunu yapmadığı gibi verdiği mesajda merhum Başbakan Bülent Ecevit: “İnsanlığa ve barışa hizmet için Kıbrıs’a gidiyoruz” diyordu.
20 Temmuz Barış Harekatı ile  birlikte Yunanistan’a demokrasi geldi. Yunanistan, Cunta İdaresinden kurtuldu. Bu gerçekler dikkate alındığı zaman  en az Kıbrıs Türk halkı kadar Rumlar da Yunanlıların  da  anavatanımız Türkiye’ye  şükran borcu vardır. 
Günümüzde Rum liderliği gerçekleri  saptırmamalı, gerçekleri saklamakla  büyük hatalar yapılıyor.  Rum  gençliği aile de başlayan, okullarda , kiliselerde devam eden    bir Türk düşmanlığı  ile aşılanmaktadır.  Rum liderliği genç Rum beyinlerini yanlışa yönlendiriyorlar. Rum liderliği gerçekleri kendi gençlerinden  saklayarak büyük hata yapıyor. 
Rum liderliği adanın bölünmüşlüğünden   Türkiye’yi  sorumlu tutuyorlar ve  adanın  bütünleşmesini istiyorlar.  Kıbrıs Türk ve Rum halklarının   bir arada ayni devlet çatısı altında yaşaması mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkının Rumlara güveni kalmamıştır, Rumlar bu birleşmeyi daha çoookk hayal ederler…
Günümüzde Rum liderliği ve de Rum halkı gençlerine hiç olmadan 40-50  yıl sonra olsun gerçekleri açıklamalıdırlar ve de  1974 öncesi  Kıbrıs Türk halkına  reva görülen  silahlı saldırıları ve yaptıkları katliamları gizlemekten vazgeçmelidirler.   Ancak görüyoruz ki günümüzde  15 Temmuz 1974’ün yıl dönümünde bile gündem  15 Temmuz darbesinin  hedefleri konuşulmuyor ve  20 Temmuz 1974  Barış Harekatını Türk istilası olarak göstermeye devam ediyorlar.
Rum liderliği gerçekleri çarpıtırken hala daha  Kıbrıs’ın bir Yunan Adası olduğunu dile getiriyorlar.  Bugünlere gelinmesinin  suçlusu  olarak 20 Temmuz 1974’de  gelen  Türk istilasıdır diyorlar. 
Bu gerçekler  Kıbrıs Rum halkından ve de özellikle genç nesillerden saklanmaktadır. Tersini düşünecek olsak  bizim gençlerimiz Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acı gerçekleri çok mu biliyor? Rumlarla  olmayacak bir çözüm adına kitaplarımızı bile değişirdik. Bizim kitaplarımızda geçmişte gerçekler vardı, hiçbir zaman da düşmanlık aşılayan bir kitabımız olmadı. Ya Rum okullarında esen düşmanlık rüzgarlarını bir bilseniz!...
15 Temmuz 1974 darbesi olmasaydı, Kıbrıs Türk halkının imhası hedefleyen Iphestos Planı devreye konulmamış olsaydı 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı da olmayacaktı. O günde Türk Silahlı Kuvvetleri  Kıbrıs’taki gelişmelere müdahale etmek durumunda kalmıştı. 
Rum liderliği  ne düşünürse düşünsün, ne derse desin, kendi halkını kandırmak isteyebilir, hatta  ancak   Kıbrıs’taki tarihi gerçekleri ortadan kaldıramaz. Kıbrıs Türk halkı olarak da bu gerçekleri bilmek ve geleceğimiz  ona göre tayin etmek durumundayız…
Kıbrıs Türk halkı olarak  yolumuzu  çizmeliyiz. Önümüzde iki yol vardır!.. Ya  titreyip kendimize gelmek ve de  KKTC’ne  sahip çıkmak , bağımsız ve egemen devletimizin tanınmasını sağlamak ya da yolumuzu şaşırarak  Birleşik Kıbrıs peşinde koşarak  Girit misali  yok olmaktır…