Kıbrıs sorunu; Rum-Yunan ikilisinin tarihin derinliklerinden gelen Megali idea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis isteklerinden kaynaklanan bir sorundur, Rum-Yunan ikilisinin iddia ettiği gibi 20 Temmuz 1974’te başlayan bir sorun değildir.
Rum-Yunan ikilisinin Enosis’i gerçekleştirme adına Kıbrıs’ta yıllarca devam eden silahlı saldırıları karşısında adeta seyirci durumunda olan, keza 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B’nin ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlenen darbenin hedefi çok açık ve net olarak Enosis’in gerçekleştirilmesi sağlamak iken, Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson’un 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devleti’ni ilan etmiş olmasına karşın; sesini yükseltmeyen BM Güvenlik Konseyi; Anavatanımız Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı düzenlediği günde 353 sayılı kararı alacaktı..
BM Güvenlik Konseyi aldığı konu kararında: 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararını hatırlatması yanında tüm yabancı askerlerin (uluslararası antlaşmaların izin verdikleri dışında) personelin adayı terk etmesini istemiş ve de tüm BM’e üye ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunmuştur.
20 Temmuz 1974 Cumartesi günü başlayan Barış Harekatı’nın I. Bölümü 22 Temmuz Pazartesi sabahı yürürlüğe giren Ateş-Kes Antlaşmasıyla genel olarak tamamlanırken , çatışmalar yer yer devam edecekti..
O günde Girne’ye çıkan askeri birliklerle Boğaz Bölgesi ve Hamitköy Ovası’na indirilen paraşütçüler ve askeri birlikler Rum-Yunan direnişini ezerek Beşparmak Dağları’nda buluşmuşlardı.. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın I. Aşaması tamamlanırken Lefkoşa ile Girne arasında bir üçgen bölge Türk Askeri Birliklerinin denetimi altına giriyordu.. O günde Girne kıyılarında karaya çıkan Türk Askeri Batı’da Lapta’da başlayan hat Doğu’da Karakum Bölgesine bağlanırken diğer yandan Beşparmak Dağlarını aşarak Lefkoşa’nın Türk bölgesine ulaşıyordu..
BM Güvenlik Konseyi’nin girişimleriyle 25 Temmuz 1974’te başlayan I. Cenevre Konferansı 5 gün devam etti. O günde Rum Delegasyonu Başkanı Glafkos Klerides ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros’un tutumları nedeniyle uyuşmazlık devam ediyordu.. Yunan heyetine göre 15 Temmuz 1974 darbesinin sorumlusu Cunta Yönetimi idi ve o da iktidardan gitmiş ve sorun da çözülmüştü!.. Neticede , 30 Temmuz’da Cenevre Antlaşması imzalanırken üç ülkenin Dışişleri Bakanı Kıbrıs’ta Türk ve Rum olmak üzere Otonom Yönetimin mevcudiyetini kabul etmişlerdi.
Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesiyle Cenevre’de beş gün devam eden toplantılar neticesinde Cenevre Deklarasyonu yayınlandı. Yapılan anlaşmayla Rum-Yunan ablukası altında bulunan Türk bölgeleri serbest bırakılacak ve bu bölgeler BM Kıbrıs Barış Gücü (UNFICYP) tarafından korunacaktı..
2. Cenevre Konferansı’nın görüşüleceği 8 Ağustos 1974 tarihine kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekirken, çekilmediği gibi Türk bölgelerine silahlı saldırılar devam edecekti.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının I. Aşamasının sonunda başlayan I.Cenevre Konferansının Rum-Yunan ikilisinin tutumları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından; T.C Dışişleri Bakanı Turan Güneş başkanlığındaki Türk heyeti, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros başkanlığındaki Yunanistan heyeti, James Callaghan başkanlığındaki İngiliz heyeti ile Kıbrıs Türk tarafını Başkanı Rauf R. Denktaş ve heyeti ve de Rum halkını temsilen Glafkos Klerides başkanlığındaki heyetler konferansta hazır bulunan 5 Delegasyonu oluşturuyordu. 8 Ağustos Perşembe günü başlayan görüşmeler 14 Ağustos Çarşamba sabahına kadar devam edecek ancak Rum-Yunan ikilisinin tutumları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacaktı.
O günde görüşmelerde Rum liderliğinin, Türk tarafının sunduğu bütün barışçı önerileri reddetmesi ve zaman kazanarak yeni saldırılar için askeri hazırlıklarını yoğunlaştırması ve saldırılar düzenlemesi üzerine görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağına kanaat getiren Türk yetkililer, harekatın yeniden başlamasına karar verecekti..
Cenevre Konferansının 2. Yarısında da beklenen başarının alınamaması üzerine o günde Başbakan Bülent Ecevit’i arayan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın Turan Güneş: Barış Harekatının ikinci safhasının başlamasını sağlayacak parolayı söyledi: “Ayşe Tatile Çıksın” ..
14 Ağustos günü sabah saatlerinde 28. Ve 29. Tümenler Mağusa ve Boğaz Deniz üssünü ele geçirmek için doğuya doğru taarruza geçtiler. 39 Tümen Rumlar için hayati önem taşıyan İngiliz Tepe ve Kara Tepe’ye saldırıyorlardı. 39. Tümen saldırının ilk gününde 11.30 sularında İngiliz Tepe ve Kara Tepeyi ele geçirdi. Kaynak: http://www.tarihi olaylar.com/sozluk
Diğer taraftan 28. Tümen ise saat 12.00 sularında Mia Milia’yı ele geçirdi. Saatler 15.00’i gösterdiğinde 28. Tümen Timbu Havalanını, 39. Tümen ise Değirmenlik’i ele geçirir. Rumlar 14 Ağustos tarihinde Türk ordusu bütün mezalime karşı koyarak Paşaköy ve Serdarlı’da vatandaşlarıyla kucaklaştı. Türk Tankları o geceyi Vadili tepesinde geçirdi.
Neticede Türk ordusu 14 ve 15 Ağustos tarihlerinde Doğu’da ve Batı’da ilerleyerek 16 Ağustos’ta Mağusa, Lefkoşa ve Güzelyurt Lefke hattının Kuzeyindeki bölgelerin tümünü ele geçiriyordu.
16 Ağustos’ta ateşkes ilan edildiğinde, Türk Askeri Kuvvetleri bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarını oluşturan bölgeyi bir diğer değişle Adanın %35’lik bölümü ele geçirilerek Kıbrıs Türk Halkının güvenliği sağlanırken Kıbrıs; artık Kuzey’de Türk bölgesi, Güney’de Rum bölgesi olmak üzere Kıbrıs iki bölgeye ayrılmış olacaktı..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı gerçekleşmemiş olsaydı, Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk Halkını kanla yoğurdukları Kıbrıs topraklarına gömecekler ve de Kıbrıs Türk Halkı Girit misali yok olacaktı.. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, Kıbrıs Türk Halkının hürriyetine kavuştuğu, ilk defa kendi sınırları içinde güven içinde, kendi kendini Yönetme hakkına sahip olduğu, Liman ve Hava Alanları ile dış dünyaya Anavatanımız Türkiye üzerinden bağlanarak çok iyi bir açılım sağladığı tarihtir. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkı 1955-1958 ve de 1963-1974 yılları arasında küçük bölgelere sıkıştırılarak silahlı saldırılara ve katliamlara uğramasının ardından bedeli ödenemeyecek kadar çok değerli hürriyete ulaşmanın mutluluğunu yaşadı..
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi.. BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim gözetiminde başlayan Viyana görüşmelerinin 3. Turunda, 30 Temmuz-2 Ağustos 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf R. Denktaş ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında imzalanan Nüfus Mübadele Antlaşması çerçevesinde o günde Güney’de kalan 65 000 Türk Kuzey’e ve Kuzey’de kalan 120 000 Rum Güney’e tamamen kendi istekleri çerçevesinde geçerken Kıbrıs’ta iki bölgelilik de oluşuyordu.
Yıllarca devam eden toplumlararası görüşme sürecinde Rum Liderliğinin Megali İdea hayalleri nedeniyle olumlu bir sonuca varılamaması bir yana BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı kararında “1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin bütün ada topraklarındaki egemenliğine vurgu yapılarak tüm göçmenlerin evlerine dönmesi” isteniyordu.
Kıbrıs Fatihi Bülent Ecevit’in , Türk milletini arkasına alarak gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, Adada barış ve huzurun güvencesi olmuştur. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından yıllarca devam eden görüşme sürecinden olumlu bir sonuca varılmaması üzerine 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi..
Sonuç olarak; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı; 15 Temmuz 1974’te Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri nedeniyle Kıbrıs’ın bir oldu bitti ile Yunanistan’a ilhak edilmek istenmesine karşı Anavatanımız Türkiye’nin 1960 Garanti Antlaşmalarının kendine verdiği haklarını kullanması sonunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin; Kıbrıs Türk Halkının top yekün imhasını önlemek, Kıbrıs Türk Halkının Girit misali yok edilmesi girişimlerine dur demekti.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı önlenmiştir. Kıbrıs Türk Halkının Girit misali yok olmasının önüne geçilmiştir. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı, Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve geleceğini güvence altına alan bir harekat olmuştur. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile KKTC’nin kuruluşuna giden yol açılırken, günümüzde Kıbrıs Türk Halkına kendi bayrakları altında hür ve bağımsız yaşama yolu açılmıştır..
KTFD Meclisi 15 Kasım 1983 günü saat 08.30’daki birleşiminde, tarihi bir karar alarak, bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Devleti’ni ilan kararını almış ve bunu deklare etmiştir.. O günde Rauf R. Denktaş yanında Ulusal Mücadelemizin Lideri Dr. Fazıl Küçük ve dava arkadaşları Osman Örek’i de yanına alarak KKTC Meclis binasının balkonundan halka yapmış olduğu konuşmasında Rauf R. Denktaş; hasbelkader benim de aralarında bulunduğum on binlerce Kıbrıs Türk’üne ve de dünya kamuoyuna Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan ediyordu..
Rauf R. Denktaş’ın KKTC’ni ilan haberi ertesi günü Anavatanımız Türkiye’de tüm gazeteler manşetten veriyordu. Örneğin Hürriyet Gazetesi “Gurur Günü”, Milliyet Gazetesi : “Kutlu Olsun”, Son Havadis Gazetesi: “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Selamlıyoruz”, Milli Gazete: “Çözüm İçin Zorunlu Karar”, Güneş Gazetesi: “Mutlu Son.. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kuruldu” diyordu…
Sonuç olarak; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı; Türk milletinin ulusal çıkarlarını, uluslararası antlaşmalara dayalı yasal haklarını, Kıbrıs Türk Halkının can ve mal güvenliğini korumak ve de adanın Yunanistan’la birleşmesini, diğer bir değişle Enosis’in gerçekleşmesini önlemek için Uluslararası Hukuktan kaynaklanan görev ve yükümlülüklerini yerine getirmek için yapılmıştır.
Atina Temyiz Mahkemesi, 21 Mart 1979 tarih ve 2658 sayılı kararıyla 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının yasallığını onaylamıştır. Söz konusu kararda: “Zürih ve Londra Antlaşmalarına göre, Kıbrıs’ta yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye, askeri müdahalesinin iki amaç taşıyacağını bunların adadaki Türk toplumunu korumak ve adayı Yunanistan’a bağlama amacını taşıyan “Enosis” politikasını engellemek olduğunu söylemiştir.
4 Temmuz 1999 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yer alan beyanatında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit: “.. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kendi bağımsızlığımızdan ne kadar vazgeçmezsek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığından da o kadar vazgeçemeyiz. Kimse hayale kapılmasın..” demişti..
Kıbrıs Türk Halkı, Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ruh, ilham ve güçle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne; bağımsızlığına, egemenliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmaya devam edecektir.. Tek çare; bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin tanınmasını sağlamaktır.
Bu vesileyle; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yrd. Necmeddin Erbakan’ı, Türk Genel Kurmay Başkanı ve komutanlarımızı, Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ü, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı ve dava arkadaşlarını, kahraman Mehmetçiklerimizi, Aziz Şehitlerimizi ve Gazilerimizi, TMT mensuplarını, Mücahit Halkımızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum..
Ne Mutlu 20 Temmuz 1974’ü Yaratanlara… Ne Mutlu 20 Temmuz 1974 Ruhunu Yaşatanlara.. Ne Mutlu Bağımsız ve Egemen Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Yaratanlara ve Yaşatanlara …
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…