I.Dünya Savaş sonrası İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918’de Mondoros Mütarekesini imzalamalarının ardından bu anlaşmaya dayanarak Anadolu’yu işgale başlıyordu.
Bu çerçevede  Yunan ordusu, İngiliz Donanması desteğinde 15 Mayıs 1919’da İzmir’e ayak basarken  Yunan ordusuna ilk kurşunu Gazeteci Hasan Tahsin sıkıyordu. O günde sıkılan kurşun sadece Yunan Ordusuna değil, ülkeyi parçalamaya gelen tüm emperyalist güçlere sıkılmıştı. Gerçek şu ki  Gazeteci Hasan Tahsin’in sıktığı bu kurşun Türk Kurtuluş Hareketini ateşlemişti!..
Mustafa Kemal Paşa’nın dava arkadaşlarıyla birlikte, 19 Mayıs 1919’da  Samsun’a ayak basmasıyla birlikte etkin bir direniş başlatmak üzere  çalışmalara başlamıştır.
Ne yazık ki, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline o günde yeterli tepkiyi göstermeyen  İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletlerinin merhamet ve insafına sığınmaktan başka çare bulmamıştır.
Mustafa Kemal Paşa,  Havza’ya geldiğinde verdiği emirlerle, halkın öncelikle işgaller karşısında uyarılması ve bilinçlendirilmesi  düşüncesiyle  Anadolu’nun her tarafında  mitingler tertip edilmesini istemiştir..
..İşgaller karşısında  Mustafa Kemal Paşa, 28 Mayıs 1918  tarihinde Valilere ve bağımsız mutasarrıflıklara, Erzurum’da 15. Kolordu, Ankara’da 20’nci Kolordu ve  Diyarbakır’da  13’ncü Kolordu Komutanlıkları ile Konya’da İkinci Ordu  (Yıldırım)  Kıt’aları Müfettişliğine gönderdiği genelgede;  İzmir’in ardından  Manisa ile Aydın’ın işgale uğramasının gelecekteki tehlikeyi daha açık olarak ortaya çıkardığını, buna karşı sürekli ve canlı tepkilerin gösterilmesi için mitingler yapılmasını, İstanbul Hükümeti başta olmak üzere yabancılara ve diğer gerekli yerlere telgraflar çekilmesini, birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesini tavsiye etmişti..
..Mustafa Kemal Paşa’nın bu talimatı üzerine her yerde gösteri toplantıları yapılmaya başlanmıştır.  29-31 Mayıs 1919 tarihlerinde ülkenin pek çok yerinde işgalleri protesto mitingleri gerçekleştirilmiştir. Öte yandan Mustafa Kemal Paşa, 30 Mayıs 1919 tarihinde Havza’da şehrin ileri gelenleri ve halkın katılımıyla işgallere karşı büyük bir protesto mitingi düzenlemiştir.  Mitingten sonra her türlü saldırının silahla önlenmesi için and içilmiştir..
..  Mustafa Kemal Paşa, 25 Mayıs-12 Haziran 1919 tarihleri arasında toplam 19 gün Havza’da kalmıştır. Hareketlerinde belirli bir düzen ve plan olan Mustafa Kemal, bu alanda çalışmalarında ilk hedef olarak halkın bilinçlenmesini sağlamak ve durum tespiti yapma konularına öncelik vermişti.
Havza Genelgesi; gerçekleştirilen çalışmalar açısından bir ilk olma özelliği taşımaktadır. O günde Samsun’da düzenlenmesi planlanan Genelge, Rum Çetelerinin Samsun’daki faaliyetlerinin boyutu büyük olduğundan dolayı 25 Mayıs 1919’da Havza’ya geçilmesinin ardından düzenlenmiştir. 28-29 Mayıs 1919 tarihinde gerçekleşen Kongrenin önemi de milli bilincin uyandırılması açısından ilk resmi tepki olmasından ileri gelmektedir.  Mustafa Kemal, Havza Genelgesi için hazırlatmış olduğu metinleri, ülkedeki en önemli mülki amirlere telgrafı ile göndermişti.
Havza Genelgesi’nin önemini kanıtlayan etmenlerden biri de kongrenin halkın işgallere karşı direnişi başlatmak açısından bilinçli hale getirilmesini sağlayan ilk belge olmasıdır. İlk Teşkilat Reddi-i İlhak Cemiyeti yapıldı, Havza’da mitingler düzenlenerek işgallerin protesto edilmesi duyuruldu. İlk Miting, 30 Mayıs 1919’da Havza’da gerçekleştirildi.
Havza Genelgesi, kararları açısından milli bilincin uyandırılmasına yönelik olan maddeleri ile ön planda bulunmaktaydı. Havza Genelgesi ile halk, işgallere olan tepkisini mitingler ile göstermeye davet edilmiştir. Gösteriler esnasında yaşanabilecek taşkınlıklara ve istenmeyen sonuçlara karşın ise bu karar kapsamında mani olunmaya çalışılmıştır..
Yayınlanan  Havza Genelgesi; askeri ve sivil makamlara 28 Mayıs 1919 gecesi itibarı ile gönderilmiştir. Yetkililerden, halkın işgaller karşısında olan tepkilerini mitingler ile göstermeleri istenmiştir.  Bu kapsamda  gerçekleştirilen ilk miting ise 30 Mayıs 1919’da  Havza’da  gerçekleştirilmiştir. Havza Genelgesi’nde, İstanbul  Hükümeti’nden de diğer devletlerden de bu işgalleri onaylamadıklarını ve kınadıklarını belirten telgraflar çekilmesine ait maddeler bulunmaktadır..
Havza Genelgesi; Türk Milleti arasında bir örgütlenmenin başlaması açısından  önem arz etmektedir. Bu durum ve halkın örgütlenme çağrısına verdiği yanıtlar, İtilaf Devletleri açısından beklenmedik bir gelişme olarak nitelendirilmiştir.
23 Temmuz-07 Ağustos 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Erzurum Kongresinde “Vatan Bir Bütündür, Parçalanamaz, Manda ve Himaye Kabul Edilemez” denilirken 04-11 Eylül 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen Sivas Kongresinde bunun nasıl yapılacağı ve nasıl hareket edileceği konusunda kararlar alınmıştır.
27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de TBMM’ni kurdu. Böylece Türk yurdu ve yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyor ve de Türk Kurtuluş Savaşının merkezi Ankara oluyordu.
Nitekim, bu süreçte araka arkaya  kazanılan I. İnönü Zaferi ( 10 Ocak 1921), II. İnönü Zaferi (31 Mart 1921), Sakarya Meydan Muharebesi (13 Eylül 1921) ile Türk Yurdunun düşmandan temizlenmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. 26 Ağustos 1922’de gerçekleşen Büyük Taarruz, Türk İstiklal Harbinin son safhasında 30 Ağustos Meydan Muharebesi sonucu Yunan ordusunun önemli bir bölümü etkisiz hale getirilmiştir. Böylece kesin sonuç 5 gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan başarı ile uygulanmıştır.
9 Eylül 1922’de düşman Ege’de denize döküldü. 11 Ekim 1922’de  gerçekleşen Mudanya  Ateş Kes Antlaşmasından sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanırken Türk milletinin bağımsızlığı onaylanıyor ve de 30 Ekim  1918 Mondoros  Ateşkes  Antlaşması da geçerliliğini kaybediyordu.
Sonuç olarak; Lozan Barış Anlaşması ile yeni Türk Devleti ve Misak-ı Milli, düşmanlarımız tarafından resmen kabul edilirken; askeri zaferler  siyasi zaferlerle taçlandırılıyordu.
29 Ekim 1923’te çağdaş ve demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi ve de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün her vesileyle  dile getirdiği “Milli Egemenlik” fikri tam anlamıyla gerçekleşirken Türk milleti varlığını bütün dünyaya kabul ettiriyor ve Türk Devleti tam bağımsızlığına kavuşuyordu.
Türkiye Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..