AB Liderler Zirvesinden Türkiye’ye  karşı yaptırım çıkmamış. Doğu Akdeniz konusunda diyalog ve çok taraflı bir konferans çağrısı da yapılmış. AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye ile yapıcı diyalog istediklerini, buna karşılık tüm seçeneklerin masada olduğunu ancak kullanmak istemediklerini ifade etmiş. Devam ediyorum, AB üyesi ülkelerin liderleri, Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin yapıcı ve olumlu bir çaba göstermesi halinde, Türkiye-AB pozitif gündemini başlatmak üzere mutabık kalmışlar...  Geldik en büyük inciye... AB üyelerinin egemen haklarına aykırı düşecek eylemlerden kaçınmanın mutlak gereklilik olduğu savunulan bildiride, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi ile dayanışma vurgusu da yinelenmiş...
AB Liderler Zivesinden çıkan bu noktalara olumlu bakmaya çalıştım, olmadı... AB’nin bu açıklamalarını incelediğiniz zaman tek olumlu gözüken konu Türkiye’ye karşı yaptırım kararı çıkmamış olması. Bunun dışındaki diğer konuları etüd ederken diplomasinin çok ince ve zarif manevralarını tüm açıklığıyla gördüm. AB’nin çok devletli çarpık ve karmaşık diplomasisinin içinde öyle acayip tuzaklar var ki sormayın... Neyse, ben siz sayın okurlarıma bu açıklamanın Türkçe’sini ve bu açıklamaların esas ne dediğini anlatmaya başlıyorum; “Türkiye’ye yaptırım uygulayabilirdik, bu seçenek ortada duruyor ancak uygulamadık. Türkiye, uslu uslu oturursa herşey yoluna girecek. Türkiye uslu durursa, Türkiye-AB pozitif gündemini başlatabiliriz.”  Bundan daha komik bir açıklama duydunuz mu? AB, hiç bir zaman Türkiye’nin olumlu yaklaşımlarına rağmen Türkiye ile pozitif bir gündem yaratamamış. AB’nin bu politikası devam ediyor...
Geldik incilerin incisine; “AB üyelerinin egemen haklarına aykırı davranmaktan vazgeçin. (Yani tabii ki Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kastediyorlar...  Peki KKTC ve KKTC Halkının egemen hakları ne olacak?...) AB, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi ile dayanışma vurgusu da yapmış. AB Liderler zirvesinden çıkan sonucun ana hatları bunlar. AB’den Türkiye ve KKTC’ye yönelik olumlu, pozitif bir yaklaşım beklemek, uzaylılardan pandemiyi 5 dakikada yok etmesini beklemek gibi bir şey... Türkiye ve KKTC, AB ile iyi ilişkiler içinde olmaya yıllarca gayret göstermişler. Sonuç sıfır sıfır  elde hiç. Bu bakımdan AB’nin, Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını kabul etmek ve aynı zamanda KKTC’nin tanınmasına ilişkin adım atmasını beklemek boşuna... KKTC’nin ayrı bir devlet olarak tanınması hayal olmaktan çoktan çıkmış. Türkiye Dışişleri Bakanının, iki ayrı devlet çözümünün olası görüşmelerde masada olacağını açıklamış olması  bunu açık ve çok net bir biçimde göstermektedir.
AB’nin değişmeyen politikasını bir kez daha hatırlatmakta yarar var. AB, üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni her konuda sonuna kadar desteklemeye devam edecektir. Varsın destek vermeye devam etsin... KKTC’ye gelince; AB, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuzey bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk azınlık toplumu” safsatalarından vazgeçmedikçe AB ile olan o berbat ilişkiler daha da berbatlaşacaktır. İşte gerçekler bunlar...