11 Kasım günü Rum tarafında yer alan KKTC’nin Kuruluşunu kınama etkinliklerinde konuşan ve de “İşgal ordularının varlığı” kalkmalıdır diyen Ansatasiadis: “… Herhangi bir çözüm için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkıldığını görme niyetimiz yoktur.. Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşamak için garantilere ihtiyacımız yoktur…” dedi.
Yakın geçmişte Güney Kıbrıs’ta yer alan bir etkinlikte konuşan GKRY Başkanı Nikos Anastasiadis: “..Hedefimiz, Türkiye ile Türk askerinden kurtulmak ve vatanı birleştirmektir. Kıbrıslı Türkler Türk askerinin uzaklaştırılması ve vatanın yeniden birleşmesi için çalışmalıdır..” dedi.
GKRY Başkanı Nikos Anastasiadis; “Barış şartlarını yaratacak, Kıbrıs Helenizm’ini ve devletin işlevselliğini güvenceye alacak” BİR ‘B Planı’ndan bahsetti…
Kıbrıs Türk halkı, KKTC’nin 34’ncü kuruluş yıldönümünü büyük bir coşku ve heyecanla kutlarken; Güney Kıbrıs’ta da Rumların ‘kınama’ etkinlikleri yer alıyordu. Rumların düzenlediği bu etkinliklerde KKTC ve Türkiye’ye yönelik çok ağır ve çok ciddi çirkin hareketler yer aldı. Söz konusu bu etkinliklerde Rumlar adeta kudurmuşlar gibi ellerinden gelse, sınırları aşacaklar ve KKTC topraklarına doğru yürüyeceklerdi!…
15 Temmuz günü Rum öğrenci örgütlerinden POFEN ve PSEM, KKTC’nin kuruluşunu kınamak amacıyla Lefkoşa’da Okullar Bölgesi’ne yürüyüş yaptı. Ellerinde Yunan bayrakları ve çirkin ifadeler içeren pankartlar taşıyan Rum öğrenciler “Türk askeri gitmeli, Türkler dışarı”, “Kıbrıs Helen’dir”, “Türkler; Helen toprağında öleceksiniz” ve “Türkler Moğol katiller” diye sloganlar attılar. Rum basınına göre bu organizasyonun ardında DİSİ Gençlik Kolları NEDİSİ vardır…
Fileleftheros gazetesinin haberine göre AKEL destekli ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız Başkan adayı Stavros Malas ile DİKO’nun Başkan adayı Nikolas Papadopulos’un yaptıkları açıklamalarla KKTC’nin kuruluşunu kınadıklarını dile getiren Malas, Kıbrıs’ın Kuzey’inde “Sahte Devlet” ilan edilmesinin kabul edilebilir olmadığını ve bu oluşumun “Yasadışı, kışkırtıcı ve 1974 oldu-bittilerinin legal hale getirilmesine yönelik bir eylem” olduğunu iddia etti. Ne söylediğini bilmeyen Malas; “Kıbrıs’ın tek devlet ve Kıbrıslıların tek halk olduğuna” vurgu yaptı.
Diğer yandan yayınladığı mesajında DİSİ; Adada BM parametreleri çerçevesinde dengeli ve işlevsel bir uzlaşı gerektiğini dikkat çekerek “ülkeyi Türk işgalinden kurtarmak için çaba göstermeye devam edilmesi gerektiğini vurguladı..
Kıbrıs’ta siyasi çözüm şartlarını her fırsatta dile getiren Anastasiadis “..Hedefimiz Türkiye ile Türk askerinden kurtulmaktır..” derken; Crans Montana Konferansını ve görüşme sürecini değerlendiren raporunda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres: “Kıbrıs’a askeri müdahale hakkı veren garanti sistemi sürdürülemez” diyerek çok açık bir şekilde Rum-Yunan ikilisinin yanında yer almıştır.
BM Parametreleri KKTC’ni ortadan kaldıracak parametreler iken KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı “Türk tarafı BM parametrelerini çöpe atma yanlışına düşmeyecek” diyerek tarihi bir yanlışa doğru adım atıyor. Kıbrıs Türk halkının ve anavatanımız Türkiye’nin bu yanlışa dur deme zamanı gelmiştir!...
Kıbrıs’ta adil ve kalıcı barış ancak mevcut gerçekler temelinde gerçekleşebilir. Ada’da dini, dili, kültürü ve ırkı tamamen farklı olan iki ayrı halk vardır; bağımsız ve egemen iki devlet vardır.
Rum tarafı “Görüşme sürecinde yapmış olduğu tüm teklifleri geri çektiğini” açıklarken; KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı daha neyi bekliyor!...
KKTC ve anavatanımız Türkiye, çözüm arayışlarına mahkum değildir.. Kıbrıs sorununa çözüm arama oyunlarına Türk tarafı olarak son vermeliyiz. KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti olarak Kıbrıs sorununun doğal çözümüne odaklanmalıyız.
Kıbrıs’ta doğal çözümün temeli 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile atılmıştır. 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk halkı , self-determinasyon hakkını kullanarak bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni ilan etmiştir… KKTC’nin diplomatik olarak tanınması için daha fazla zaman kaybetmeden gerekli girişimler başlatılmalıdır..
Kıbrıs Türk ve Rum halkları arasında adil ve kalıcı bir çözüm ancak bağımsız ve egemen iki devletin varlığının kabulü ve her iki devletin varlığının tanınması ile mümkündür…