10 Şubat 2017’de Rum Meclisinin ‘15 Ocak 1950 Enosis Plebisiti’ninRum Okullarında okutulması ve anılması yönünde aldığı kararın devam ettiği bir günde 5 Mart 2017’de Rum Meclis Başkanı Dimitris Şilluris “Enosis mücadelemizi devam ettireceğiz” demesine rağmen sayın Akıncı, “Rum Meclisi’nin aldığı kararı düzeltsinler hemen ertesi günü masaya dönmeye hazırım” demesi kanaatimizce çok iyi niyetle söylenen bir söz olsa gerek!... Rum-Yunan ikilisinin aklında, fikrinde Enosis varsa, Rum Meclisi kararı geri alsa ne yazar, almasa ne yazar!...
Şimdilerde Rumlar, Garanti Anlaşmalarının iptal edileceği, Türk askerinin adadan tamamen çıkacağı, tüm Rum göçmenlerin evlerine döneceği, tek egemenliğin, tek vatandaşlığın, tek uluslararası temsiliyetin olacağı, AB normlarının ve dört temel özgürlüğün sınırsız uygulanacağı, adı Birleşik Federal Kıbrıs, özde ise ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti içinde Kıbrıs Türk halkının ‘azınlık’ olarak yer alacağı, Enosis’e giden yolun açık olacağı siyasi bir çözümü hedefliyorlar..
BM Güvenlik Konseyi’nin 541 (1983) ve 550 (1984) sayılı kararları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti “Kıbrıs’ta tek meşru devlet ve hükümet” olarak tanındığı ve bu ünvanı elinde bulundurduğu sürece ve de AB üyeliği devam ettikçe, tanınmanın getirdiği kazanımları hanesine yazdıkça, Rumlar görüşmelere taktik gereği devam edeceklerdir. Ancak kesinlikle aceleleri de yoktur. Şu bir gerçek ki Rum liderliği görüşme masasına “meşru hükümet” olarak oturup “meşru hükümet” olarak kalktıkları sürece Türk tarafı ile uzlaşmaya ihtiyaçları yoktur.…
Yakın geçmişte tüm yaşananlara rağmen Kıbrıs Türk tarafında çözüm hemen şimdi, barış engellenemez diye yola çıkanlar oldukça, Kıbrıs Türk halkında bazı kesimler “uzlaşma, anlaşma, barış hemen şimdi ve bütünleşme” dedikçe Rum liderliğinin keyfine diyecek yoktur!...
10 Şubat 2017’de Rum temsilciler Meclisi’nin ‘Enosis’ yönünde aldığı kararın ardından yakın geçmişte Rum okullarında okutulacak ve kutlanacak günleri belirleme yetkisi Rum Meclis Eğitim Komitesi’nden alınarak Rum Eğitim Bakanlığı’na verilmesi konusunda 22 Mart günü Rum Meclisi’nde Parlamento Komisyonu tarafından bir karar alınmıştır. Alınan bu kararın ardından sıcağı sıcağına sayın Akıncı, Anastasiadis ile sosyal içerikli bir etkinlik çerçevesinde görüşmeye hazır olduğunu beyan etmişti. Nitekim BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide; liderlerin 2 Nisan’da Ledra Palace Otelde akşam yemeğinde bir araya geleceklerini açıkladı, ne diyebiliriz ki!...
Her nedense hiçbir başarı şansı olmayan müzakere süreci hala daha canlı tutulmak isteniyor. Hangi şartlarda masaya dönmek istiyoruz? Türk tarafı olarak görüşme masasına dönerken hedefimiz ne olacaktır? Kanaatimizce görüşme masasına dönme koşulları henüz oluşmuş değildir, mevcut çerçevede görüşme masasına oturmak büyük hataları da beraberinde getirecektir. Öncelikle masaya otururken eşitlik sağlanmalıdır. Görüşme masasına bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin Cumhurbaşkanı ve de ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı olarak oturulmalıdır.
Sonuç olarak;Tüm yaşananların ardından Anastasiadis’in “Azınlık çoğunlukla eşitlenemez” sözünün gölgesinde görüşmelere başlanması ne kadar doğru olabilir?Kıbrıs Türk halkı görüşmelere koptuğu yerden devam etmemelidir. Rum-Yunan ikilisinin stratejisi bilirken bu yola girilmez, girilmemelidir.
Rum okullarında okutulacak ve kutlanacak günlerin belirlenme yetkisinin Rum Eğitim Bakanlığına bırakılmasını öngören yasa tasarısı ile Rumların Enosis’ten vazgeçtiğini ve/veya Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinden vazgeçtiklerini veya bu hedeflerinde şaşma olacağına inanmamız ve kanmamız büyük bir hata olacaktır…
Daha fazla zaman kaybetmeden KKTC’nin tanınması için yola çıkmalıyız…