Türkiyede

Türkiyede  1975li yıllardan beri tüm kalkınma planlarında nükleer enerji santralı kurulması yer almaktadır. Fakat Türkiyenin çağ atlamasını istemeyen ülkeler tarafından, lobicilik faaliyetleri ile ve gerekli bilgiye sahip olmayan içerdeki bazı çevreciler de yanıltılarak, nükleer enerji santrali kurulması engellenmektedir.

İsrailin nükleer silaha sahip olmasına, hiç tepki göstermeyenlerin,Türkiyenin nükleer enerji santrali kurmasına bile şiddetle karşı çıkması, bunu yaparken de hemen yanımızdaki Ürdün, İsrail ve Mısırın nükleer enerji santrali kurmasını görmezlikten gelmesi ibret vericidir.

Her şeyden önce her konuda uzmanların görüşlerinin dikkate alınması gerektiğine inanan bir kişi olarak, enerji ekonomisi uzmanı,İngiliz hükümetinin eski enerji bakanı Lord David Howellin görüşünü ortaya koymakta yarar görüyorum.

Lord Howell açıklamasında kısaca ‘Hızla artan elektrik tüketiminin giderek nükleer enerji ile kapatılması gerektiğini,başka çare bulunmadığını,alternatif enerji kaynaklarına yatırımların marjinal kalacağını, güneş ve rüzgarla açığın kapatılamayacağını uzmanlar, teknisyenler,herkes biliyor; bir enerji krizi ufukta görünüyor; siyasiler halka gerçeği açıklama cesaretini gösterebilmek için ışıkların sönmesini, endüstrinin durmasını ve öfkeli halkın hükümet binalarına yürümesini mi istiyor? demiştir.

Ayrıca,nükleer karşıtı çevrecilere, İngiliz bilim adamı ve çevrecilerin pirlerinden James Lovelockun açıklamasını da hatırlatmakta yarar görüyorum.

James Lovelock ,‘Ben bir Yeşilim ve hareket için eski dostlarıma yalvarıyorum,nükleer enerjiye inatla karşı çıkmaktan vazgeçsinler diyor

ABD, İngiltere, Fransa,Almanya,İspanya gibi AB ülkeleri yanında Çevre bilincinin en yüksek olduğu ülkelerden Finlandiyada nükleer enerji santrali vardır.Ayrıca, Japonyada 54,Korede 19 çalışan nükleer enerji santrali var. Yaşanan dönemde 10 büyük Pazar kabul edilen Meksika,Brezilya,Arjantin, Güney Afrika,Polonya,Türkiye,Hindistan,Endonezya,Çin, Kore arasında  nükleer enerjiye geçmemiş sadece Türkiye ve Endonezya kaldı.

              Nükleer enerji uzmanlarına göre,son teknolojik gelişmeler dolayısı ile, artık  Çernobil ve Fukuşima gibi bir kazanın tekrarlanma olasılığı yok gibidir.

Nükleer enerji karşıtlarının en çok üzerinde durduğu ve kamu oyununda endişelere sebep olan diğer bir sorun da nükleer atıklardır.Bilindiği gibi, atıklar yüksek düzeyde radyo aktif  olup, bu durumu uzun süre korumaktadır.Bu nedenle nükleer santrallerden çıkan atıklar 10-20 yıl, özel havuzlarda soğutulur.Daha sonra da, ya yeniden işlenir ya da dışarıda  santral dışında başka bir yerde depolanır.

İnsanlar atıkların taşınması esnasında ve depolandığı zaman, zararlı olacağını zanneder.Oysa uzmanlara göre, sorunun teknolojik olarak tamamen çözümü mümkündür ve korkulması için hiçbir neden yoktur.

Kısaca bir süre sonra geleneksel enerji kaynağı olan hidrokarbonlar tükendiği zaman insanlar mecburen nükleer enerjiye yönelmek zorunda kalacak, bu atık sorunu da normal bir işlem olarak görülecek.

Ben doğasal çevreciliği, vahşi kapitalizmin hızla bozduğu ve katlettiği insani değerlere dönüş ihtiyacını simgeleyen bir hareket kabul ettiğim için, sempati duymaktayım.Bu inancım nedeniyle de ülkemizde çevrenin korunması için yürütülmekte olan  mücadelenin fiilen  içindeyim.

Yalnız bir akademisyen olarak, daima bilimsel gerçeklerin dışına çıkmamaya,siyasi entrikalara ve şer odaklarının kirli oyunlarına alet olmamaya özen gösteriyorum. Bunun yanında 1963-74 mağduru olarak,Kıbrısta,Türkiye siz bir çevrenin bizim için hiçbir anlam taşımadığını ve zindandan farksız olduğunu yaşayarak gördüm.Bu nedenle, haksızca Türkiyenin suçlanmasına karşıyım.

Yaptığım literatür taramasında, Türkiyenin nükleer enerji teknolojisine sahip olmasının önlenmesi için, 1975li yıllardan beri akla hayale gelmeyen art niyetli lobicilik faaliyetleri ve kirli oyunlar düzenlendiğini öğrendim.

Nükleer enerjiyi sakıncalı göstermek amacı ile güvenlik sorunlarının öne sürülmesinin gerisinde samimi korkuları körükleyen entrikalar,çıkar hesapları, temelsiz nükleer fobisinin etkisi altında kalan insanların kullanılması için yapılanlar, mide bulandırıyor.

               Akkuyunun deprem riski altında bulunduğunu gösteren bir rapor hazırlayan Eartquake Forecast İnc firması  sahibi Karl Buckthoughtnu Yunanistanın  Phoenix nişanı ile ödüllendirilmesi, şer odakları tarafından döndürülen dolapları gösteren çarpıcı bir örnektir.

Zaten Türkiyenin en küçük yararına olacağını düşündükleri her şeyin karşısına çıkan Yunanistan, G.K Rum yönetimi,Ermenistan ve İsrailin, Türkiyenin nükleer santrale sahip olmasını önlemek için  lobicilik faaliyetleri yapmasından herkesin gerekli dersi alması gerekmiyor mu?

 

Günümüzde artık internette istenen bilgilere ulaşmak çok kolaydır.Bu nedenle Türkiyenin dünyanın önde gelen ekonomileri arasına girmesinde yaşamsal bir konu olan nükleer enerji hakkında, kulaktan dolma gerekçelerle tepki göstermek, dış şer odaklarının  oyununa gelerek engellemeğe çalışmak ve kısır  çekişmeler yerine, nükleer enerji uzmanlarının görüşlerinin  öğrenilmesi ve dikkate alınması gerektiği görüşündeyim.