Yıllar önce sanırım Cemal Bulutoğlu’nun Lefkoşa Belediye Başkanı olduğu dönemlerde AB’nin ilgili birimlerinin Lefkoşa imarıyla ilgili ciddi uyarıları olmuştu.

Yeşil alanları korumak ve ağırlıklı kılmak adına inşaatların apartman şeklinde olmasına önem verilmesi ve yaygın inşaat biçimine itibar edilmemesi talep ediliyordu.

Buna uyuldu mu?

Uyulmadı, dileyen dilediği yere malikanesini oturttu, mütevazi evciğini kondurttu!

Pek iyi de biz toplum yapısı olarak apartman yaşamına adapte olabilecek bir yapıya sahip miyiz?

Ne yazık ki buna, aile apartmanlarını ayrı tutarak olumlu cevap verebileceğimizi sanmıyorum.

Lefkoşa da apartman yaşamı 1970 in hemen öncesinde aile apartmanı anlayışında başladı.

Mısırlıoğlu apartmanı, Muharrem apartmanı, Harman apartmanı gibi.

Bunların ardından ticari anlayışla apartman inşaatları başladı.

O yıllarda  müşterek apartman yaşamıyla ilgili olarak dışarıya pek duyurulmayan sorunlar yaşanmıyor muydu? Elbette yaşanıyordu ama kültür meselesi sorunlar çevrenin bunu kaldıramayacak olmasından, hatta rezil olmak korkusundan sorunlar çabucak çözülüyordu.

Apartmancılığın,  apartman yap- satcılığın tadı o kadar tatlı geldi ki asırlar kadar uzun zamanlardan beri artık bu iş bir sektör haline geldi.

Sektör haline geldi ama kanunlarımızın yeterli olmamasından, kontrol mekanizmalarının hantallığından birçok aparmanda yaşam çekilemez haldedir.

Zira apartman yaşamında gerekli olan kültür, paylaşımcılık gelişmemiştir!

Bundan dolayıdır ki işlerin tıkırında gittiği, temizliğin sorun haline gelmediği apartman sayısı KKTC genelinde maalesef parmakla sayılacak haldedir.

Bu nedenlerdendir ki mali durumunu düzlüğe çıkaran daire sahipleri ya dairesini satıp, ya da önüne gelene kiralayıp müstakil evlere akın etmektedir.

Farklı kültürlerden gelen, farklı eğitim düzeyine sahip insanların bir arada yaşamasının zorluklarının olacağı bilinen bir şey.

Bunu, sadece satışlardan elde edeceği kara bakarak, alıcının durumunu dikkate almaksızın daire satan kimselerin, müteahhitlerin çözebileceklerini beklemek hayalden de öte bir şey.

Bozulan asansörün tamirine omuz silken alt kat sakini mi ararsın, kırılan camlar için yapılacak masrafa, ya da yapılacak bir genel boya işine katılmayan duyarsız mı istersin?

Ya müşterek kullanılan merdivenin temizliğini es geçeni mi!

Ülkede yeşilin çok daha fazlasını arzu edenlerin, apartman yaşamını tavsiye edenlerin önce apartman kültürünün yaygınlaşmasını, müşterek hayatın daha çekilir hale getirilmesini sağlamaları lazım.

Her ne kadar apartman yaşamı bir kültür işi ise de bu konuda insanları tek tek değerlendirmelerden geçirmek uzun ve meşakkatli bir yol olacağından gelişmiş ülkelerden örnek alınarak yola çıkılmalıdır.

Apartman yaşamına sıkı kurallar getirilmeli, yasalar yanında tüzükler hayata geçirilmeli, caydırıcı cezalar gelmeli, ilgili birimler tarafından işlerin yolunda gidip, gitmediği sık bir şekilde denetlenmeli, hepsinden önemlisi her apartmanın bir yöneticisi olması, kapıcısı olması zorunlu hale sokulmalıdır. Apartmanlar sorma gir hanı olmaktan artık çıkarılmalıdır.

Yoksa, merdivenlerde çocuk kakası, kedi, köpek pisliği, poşetlerde mutfak artıkları olan bir apartman yaşamı kimselerin ilgisini çekmez.