Crans Montana Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanması dolayısıyla görüşme süreci farklı bir noktaya geldi. 7 Temmuz’daki basın toplantısında sayın Akıncı: “Kendi neslinin bu BM Parametreleri çerçevesinde son denemesinin başarısızlıkla sonuçlandığını vurgulamış ve sürecin tükendiğini” ilan etmiştir..
Sayın Akıncı 26 Nisan 2015’te KKTC’nin 4’ncü Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından 23 Mayıs’ta Anastasiadis ile birlikte Lefkoşa’da sınır bölgesinde her iki tarafta çarşıyı gezerek kahve içtiler, hatta Rum tarafında zivaniya da içtiler, halkla sohbet ettiler, her iki halka dostluk ve barış mesajları verdiler, insanlara anlaşma için umut verdiler. Ancak sayın Akıncı, Anastasiadis’in art niyetli olduğunu bilemezdi!. Nitekim 2 yıllık görüşme sürecinde Anastasiadis’in masadan defalarca kaçtığını ve “Arkadaşım Mustafa” dediği sayın Akıncı’yı ne kadar çok üzdüğünü bilmeyen yoktur!...
Bu noktada aklımıza KKTC 2’nci Cumhurbaşkanı sayın Mehmet Ali Talat geliyor!.. Sayın Talat, Hristofyas ile Kıbrıs sorununu 6 ay gibi kısa bir sürede çözeceğine yürekten inanmıştı. Ama sonunda ne dedi? “Rumlar ellerinden gelse Kıbrıs Türk halkının nefes almasına bile mani olacaklar. Ne yapayım yani gidip kendimi ‘Saray Önü’nde asayım mı” demek durumunda kalmıştı…
Göreve geldiği günden beri şımarıklıklarına devam eden Anastasiadis görüşme masasından çok kez kaçtı, kimseler inanmak istemedi!.. Bu kez BM ve de AB’nin de hazır olduğu bir ortamda masayı terk edip gitti!. Zaten ilk defası değildi!.. Bu kez BM Genel Sekreteri de şahit olmuştur..
Gelinen aşamada yaşanan gelişmelerle, Rum-Yunan ikilisinin olumsuz ve uzlaşmaz tutumları sonucu Crans Montana Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte; 1968 yılından beri devam eden sürecin noktalanmasıyla birlikte Kıbrıs Türk halkının önünde yeni alternatifler ve parametreler oluşmuştur!..
12 Temmuz Salı günü de Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin Basın Günü resepsiyonunda yaptığı konuşmada “İki kesimli iki toplumlu federal bir çözüm yönünde çalışmak için aday olduğunu ancak her ne pahasına olursa olsun bir anlaşmanın altına imza atacağını söylemediğini ifade eden sayın Akıncı, “böyle bir anlaşmaya imza atıp kuzeyde insanımızı belirsizliğe itemem” dedi.
Anastasiadis: “Türkiye garantörlükten vazgeçerek adadaki askeri varlığını tamamen çekmeyi kabul ederse, masaya döneriz” diyor.
Kıbrıs Türk halkı yeni maceralar peşinde koşamaz… Yeni bir macera aramaya son!.. Artık dünden bugüne yıllardan beri gelen sürece son noktanın konulma zamanı gelmiştir. Bu görev de bir şans eseri ısrarla çözüme odaklanan sayın Akıncı’ya kaldı. Rum liderliğinin yıllardan beri oynadığı oyun ve belirsizlik artık sonlandırılmalıdır. Yıllarını Kıbrıs’ta siyasi çözüme adamış olan sayın Akıncı artık bu perde kapandı, B Planı uygulanmaya konulacak KKTC’nin tanınma yolunun açılması için uğraş vereceğiz demek durumundadır!.. Gelişmeleri yaşayarak hep beraber göreceğiz!...
Her iki halkın liderinin Crans Montana’da takındığı tavır ortada . Crans Montana’da Rum liderliği “sıfır garanti, sıfır asker” dedi. En az 100 bin Rum’un verilecek KKTC topraklarına yerleştirilmesini istedi. Rum göçmeler evlerine dönmeli dedi. Güzelyurt ve Lefke bölgesini, diğer yandan Maronit köylerini, Değirmenlikten Karpaz’a kadar olan bölgeleri hep istedi, durdu.
Crans Montana Konferansının başarısızlıkla sonuçlanmasının arkasından KKTC’de BM parametreleri çerçevesinde yapılan görüşmelere son verildi, bundan sonra herkes yoluna söylemlerinin dile getirilmeye başlanması üzerine rahat duramayan Anastasiadis, Kıbrıs Türk halkına seslenerek “Türkiye ile olan ilişkilerinizi ve bağlarınızı koparınız” mesajı verdi ve de “Türkiye’nin mi yoksa Kıbrıs devletinin mi bir parçası olacaksınız, karanızı veriniz” dedi. Söyleyene değil, söyletene bak!...
Sonuç olarak ; Kıbrıs Türk halkı bugünlere kolay gelmedi, büyük mücadeleler vererek bugünlere geldi. Büyük fedakarlıklarla elde edilen kazanımları görüşme masasında vermek niyetinde değildir.
Kıbrıs Türk halkı olarak gelin , birlik ve beraberlik içinde hareket edelim. Basın-Yayın kuruluşları olarak halkımızı B Planımız olan KKTC’nin tanınması üzerinde birleştirici olalım. Bir ve beraber hareket edelim. Anavatanımız Türkiye ile birlikte B Planımızı uygulayalım. Kıbrıs’a 1974 Barış Harekatı ile birlikte gelen barış ve huzurun yeniden bozulmasına izin vermeyelim.
Kıbrıs’ta mevcut gerçekler vardır. Bu noktadan sonra geç de olsa KKTC’nin tanınması için yola çıkalım. Anavatanımız Türkiye’nin de desteğiyle devletimizi yeniden yapılandıralım . Her ne pahasına olursa olsun geri adım atmayalım ve de bir 50 yıl daha görüşme masasına oturup zaman kaybetmeyelim.
BM Genel Sekreteri Guterres’e düşen görev uzun yıllardan beri BM Parametreleri çerçevesinde süre gelen görüşme sürecine Rum-Yunan ikilisinin tutumları nedeniyle son verildiğini açıklamak ve de Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devletin birbirini tanımasına giden yolu açmak ve de bölgede adil ve kalıcı barışa ve siyasi çözüme hizmet etmektir….