Geçen hafta yayınlanan yazımda, Rumların yeni oyunları ile KKTC’ye baskılar uygulanması konusuna değinmiştim. Bu baskılardan iki örnek sunuyorum. İngiltere Dışişleri Bakanı Johnson, “Kıbrıs’ta kararlılık ve siyasi istekle tarihi bir anlaşmaya varılabileceğine inanıyorum.” dedi. Johnson şöyle devam etti. “Kıbrıs’la ilgili bir çözüm bulmak için, özellikle de birleşmiş bir Kıbrıs’ın  güvenlik geleceğiyle ilgili kaydedilen ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyorum.” Johnson, sanki “Garantiler” ve “Güvenlik” konularında Rumların istediği bir çerçeveye yanaşıldığını ima etmek istiyor. Böyle bir şey yok... TC Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın, “Türkiye’nin olmadığı bir garantörlüğü asla beklemeyin. Türk askeri ilanihaye Kıbrıs’tadır.” açıklaması  durumu çok net bir biçimde ortaya koymaktadır. Anastasiadis ise hayal kurmaya devam ediyor. Rum lider, “Güvenlikle ilgili, yeni kabul edilebilir şekiller üzerinde çalışmaların gerektiğini” dile getirdi. Sn. Erdoğan son noktayı koydu. Rum lider ise halâ güvenlikle ilgili “yeni çalışmalardan” söz ediyor.

Baskılara ilişkin ikinci örneğe gelelim: Finlandiya Dışişleri Bakanı Timo Soini, “Kıbrıs’ta netice alabilmek için bir dakika bile kaybetmemeliyiz. Beklentiler yükseldi. Hal böyleyken, süreci yanlış şekilde sonlandırmamalıyız.” dedi. Şuraya bakın Allah aşkına... İngiltere, hade neyse. Ne de olsa garantör ülke... Peki cehennemim ucundaki Finlandiya “Cenevre görüşmelerine müdahale hakkını nereden buluyor?... Bunlar, hep Rumların istediklerini elde etmek için  “baskılar” yaratma çabalarının bir sonucudur. Rum dostu Finlandiya son örnek... Tabii ki KKTC bu tür baskıları ciddiye almaz. Kendi yoluna devam eder.

Bu arada KKTC  Başbakanı Sn. Özgürgün Kıbrıs Türk tarafının harita sunmasını “stratejik  hata” olarak değerlendirdi. Özgürgün, “Sn. Akıncı’da açıkladı. Eğer anlaşma olursa olur. Olmazsa KKTC yoluna devam eder demişti. Biz bu noktadayız. En doğru çözüm bu ve bu böyle olmalı.” dedi. Gerçekten de Türkiye’nin garantisini hiçbir şekilde kabul etmeyen ve Türk askerinin tamamının çekilmesinde ısrarlı olan Rumlara karşı Cenevre müzakerelerinde nasıl bir politika izlenmeli sorusuna yanıt bulmaya çalışmak anlamsız.

Baskılara değinen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sn. Metin Feyzioğlu, bakın konuyu nasıl özetlemiş: “Cenevre müzakereleri Türkiye’nin, Türk milletinin ve Kıbrıs Türkünün  geleceğiyle ilgilidir. Cenevre’de eşi görülmemiş bir baskıyla karşı karşıyayız. Biz KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti iki devletiz ama tek milletiz. Türkiye’nin güvenliği KKTC’ye, KKTC’nin güvenliği de Türkiye’ye bağlıdır. Milletin dikkatinin bu konuya çekilmesi lazım. Kıbrıs’ın yanında olduğumuzu hepimizin ifade etmesi gerekiyor.” Baskılara tepki yönünden güzel bir örnek...