Kürsüye her çıkışında, söylediklerinin bir kısmını anlamak için zorlanmış olsak ta kendimizden geçercesine dinlediğimiz, her ifadesinden büyük anlamlar elde ettiğimiz derin düşünce adamı, akademisyen, Sosyal Bilimler düşünürü, eski Türk toplumu , Şamanlık ve Osmanlı devlet örgütlenmesi üzerine yaptığı büyük çalışmalarla tanınan, YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ Rektörü Prof Dr Ümit Hassan ı kaybettik.
“Hassan” soy adından, İngiliz sömürge dönemlerindeki alışkanlıklarımızla onu önce yabancı kökenli biri sandık. Değildi, soyadı ’Has’ sın sanısını ifade ediyordu!
Çeşitli vesilelerle her karşılaştığımızda bende derin izler bırakan bir derin adamdı Ümit hoca.
Atilla Türk hocaya olan yakınlığı, bir bilim adamı olmanın da üstünde insanlara olan yaklaşımı muazzamdı.
Coşku ve sevgi dolu bir insandı. Yılını hatırlayamadım, bir akşam YDÜ Büyük kütüphanesinde Mustafa Doğrusözle birlikte bir etkinliğe katılmıştım. Etkinlik çıkışında Ümit hocayla karşılaştık.
Çok derin bir sohbete daldık. Ağırlıklı olarak Doğrusöz Yunustan başladı, Mevlana nın derinliklerine daldı, deyişler, şiir demetleri sohbetin tuzu, biberi oldu. Sohbet ne kadar sürdü hatırlamıyorum, ayrılık vakti geldi el sıkışmak için Mustafa elini uzattı. Ümit hoca ‘büyük şair’ dedi ve hiç beklemediğimiz bir davranışla ani bir hareketle aldı Mustafa nın elini öptü ve anlına koydu.
Kala, kaldık. Mustafa çok şaşırdı döndü ve bana ’aman Allahım şimdi ben ne yaparım, ben bu yükün altından nasıl kalkarım’ dedi.
Bizden yaşça da az da olsa büyük olan, hepsinde önemlisi ilmin alimi konumundaki  Ümit hoca, o güzel insan etrafındakilerle sohbet ederek arabasına doğru ilerliyordu.
Mustafa ya ‘ Gidelim, sen de onun elini öp’ dedim. ‘Haklısın’ dedi. Koşar adım arabasına binmek üzere olan hocaya yaklaştık. Doğrusöz Ümit hocaya ‘ yeniden vedalaşalım’ dedi elini uzattı. Bu kez Mustafa Doğrusöz aldı Ümit  Hocanın elini öptü.
Hoca niyeti anlamıştı ikimizi birden kucakladı “siz bu toplumun değerlerisiniz’ dedi, baktım hocanın gözlerinde yaş vardı, bindi arabasına ve gitti.
Ümit hocanın gözlerinin buğulanmasına bir kez de YDÜ Hastanesinde şahit olmuştum.
Oğlumdan, Atilla Türk hocanın hasta olduğunu ve hastaneye kaldırıldığını duydum. Hemen ziyaretine gittim. Atilla hoca her zamanki gibi davranmaya çalışıyordu ama solgundu, halsizdi. Bir süre sohbet ettikten sonra yanından ayrıldım, bulunduğumuz katın asansörüne geldiğimde Ümit Hassan hocamızla karşılaştım,  Atilla hocayı ziyarete gelmişti. Hocaya sokuldum, ‘hocam Atilla hocanın durumu ne, ne teşhisi koydular, onu bitkin gördüm ^dedim.
Ümit hoca gözlerimin içine baktı ve gözlerindeki yaşı saklama gereği duymadan bana ‘ Atilla kanser hocam, hem de son evrelerde’ dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm.
Çok sürmedi Atilla Türk hocamızı kaybettik.
Özelde Yakın Doğu Üniversitesine, genelde KKTC eğitimine büyük katkı koyan ve bilim dünyasına çok şeyler kazandıran bu iki insanı rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun.