1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak kuruluşunu kabullenemeyen Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planınıuygulamaya koyarken hedefi 24 saat içerisinde Kıbrıs Türk Halkını etkisiz hale getirerek Enosis’e giden yolu açmaktı. Ancak, Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk Halkının Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşen direnişi ile karşılaşacaktı..
15 Ocak 1964’te Londra’da Marlbourg House’ta gerçekleşen ve başarısızlıkla sonuçlanan konferansın ardından Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi’ne taşınması sonrası alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Adaya BM Barış Gücü Askerinin gelmesine karşın Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk Halkına karşı gerçekleştirmeye başladıkları silahlı saldırılar ve toplu katliamlar Enosis’i gerçekleştirme adına tüm adaya yayılacaktı…
Nitekim; 26 Mayıs 1965’te Karpaz’da yapmış olduğu konuşmada Makarios: “Ya Kıbrıs’ın bütünü Yunanistan’la birleşir ya da soykırım gerçekleşir. Ulusal özlemlerin doyurulmasına giden yol, zorluklarla dolu olabilir, ama hedefimize -yani Enosis’e- ulaşacağız, ölü ya da diri..” demişti. Kaynak: https://stratejisinde.files.wordpress.com/2016/01/eoka-katliamlar-ve-kibristarihi.pdf
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı bir cumhuriyetti ve de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek sahibi Rumlar değildi. Ama ne yazık ki; o günde Uluslararası Antlaşmalara karşın BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Kıbrıs Türk Halkı eşit ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanır ve yargısız bir infaz gerçekleştirilirken 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti tümüyle Enosis’e giden yolda mücadele veren Rumlara teslim edilecekti..
Kıbrıs Türk Halkı ne suç işledi ki; BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile Kıbrıs Türk halkını yargısız infaz etti?... BM Güvenlik Konseyi’ne soruyoruz!.. Kıbrıs Türk Halkı ; Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarına karşı kendini savunduğu için mi Kıbrıs Türk halkını yargısız infaz etme yolunu seçtiniz?
O günde Rum-Yunan ikilisi Megali İdea hedeflerine ulaşmak için silahlı saldırılarını ve katliamlarını ada geneline yayarken Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek büyük mücadeleler veren Kıbrıs Türk Halkı; Girit misali yok olmaktan kurtulacaktı..
Dün olduğu gibi bugün de Enosis hayali ile yaşayan Rum liderliği BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı ile ödüllendirilirken; tek suçu kendini Enosis’e karşı müdafaaya yönelen Kıbrıs Türk Halkı ebediyen cezalandırılırken, Megali İdea hayalleri çerçevesinde 1963-1974 yılları arasında Rum-Yunan ikilisinin 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk Halkına yönelik işledikleri cinayetler, gerçekleştirmiş oldukları toplu katliamlar cezasız kalacaktı..
15 Temmuz 1974 sabahında ; Yunan Cuntası desteğinde Kıbrıs’taki Yunan Alayı, Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlemiş oldukları darbenin esas hedefi Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen NikosSampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen Devleti’ni ilan edecekti..
1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk Halkı verdiği Varoluş ve Özgürlük Mücadelesinde Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek yediden yetmişe, kadınıyla erkeğiyle, Rum hakimiyetine girmemek için, Batı Trakya Türk Halkı gibi ‘azınlık’ statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek için, hele Girit örneğinde olduğu gibi çok trajik bir sonla baş başa kalmamak için büyük bir azim ve kararlılık içinde direnişini Lefkoşa’da, Beşparmak dağlarında, Snt. Hilarion’daMağusa’da, Limasol’da,Baf’ta, Larnaka’da, Lefke’de, Erenköy’de diğer kent ve köylerde direnerek 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğunu yaşadı..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından BM denetiminde ve gözetiminde iki bölgelilik oluşur ve yaklaşık 65 bin Türk Güney’den Kuzey’e geçerken 120 bin Rum da Kuzey’den Güney’e geçiyordu.. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilanının ardından yine BM Güvenlik Konseyi aldığı 12 Mart 1975 tarih ve 367 sayılı kararı ile KTFD’nin ilanını, “Adanın Taksimini” amaçlayan bir girişim olarak değerlendiriyordu..
BM Genel Kurulunun aldığı 367(1975) sayılı kararıyla Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve bağlantısızlığına saygı gösterilmesi ve adanın Taksimine ya da diğer bir ülke ile bütünleşmesine karşı çıkılırken adanın tüm yabancı askerlerden arındırılmasını istiyordu..
Yıllarca devam eden görüşme sürecinde adil ve kalıcı bir siyasi çözümü hedeflemeyen Rum-Yunan ikilisinin de girişimleriyle BM Genel Kurulunun aldığı 13 Mayıs 1983 tarihli kararına tepki gösteren Kıbrıs Türk Halkının bütün sivil kurum ve kuruluşları, 20 Mayıs 1983 tarihinde KTFDBaşkanı Rauf R. Denktaş’a bağımsızlık talep eden bir muhtıra vermişlerdir. KTFD Meclisi 17 Haziran 1983’te aldığı kararla Kıbrıs Türk Halkı self-determinasyon hakkının gözardı edilemeyeceğini vurgulamıştır.
15 Kasım 1983’te Rauf R. Denktaş; büyük bir coşku içinde olan Kıbrıs Türk Halkına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan ederken o günün halkımızdaki yeri ve heyecanı bir başkaydı.. Aslında BM Genel Kurulu’nun 13 Mayıs 1983 tarihli kararı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanına yol açan en önemli etkenlerden birisi olarak tarihe geçecekti..O günde KKTC’nin bağımsızlığına en fazla tepki gösteren Yunanistan yanında İngiltere olmuştur. Neticede BM Güvenlik Konseyi, 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararı ile KKTC’nin bağımsızlık ilanını “Hukuken Geçersiz” sayarak geri alınması, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 365 ve 367 sayılı kararlarının uygulanması istenir ve tarafların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini isterken bütün devletlerden Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devleti tanımamaları isteniyordu.
Anavatanımız Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasının ardından yine BM Güvenlik Konseyi 550 sayı ve 11 Mayıs 1984 tarihli kararı ile KKTC’nin bağımsızlık ilanının geri alınması isteniyordu…Gerçek şu ki; günümüzde KKTC, Anavatanımız Türkiye dışında hiçbir devlet tarafından tanınmamaktadır. Buna engel de büyük güçlerin olduğu çok iyi bilinmektedir.
BM Güvenlik Konseyi’ne düşen görev 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararıyla başlayan haksız kararlarını gözden geçirerek , 20 Temmuz 1974 tarih ve 353 sayılı kararını, 1 Kasım 1974 tarih ve 3212 sayılı BM Genel Kurul kararını, 12 Mart tarih ve 367 sayılı Güvenlik Konseyi kararını, KKTC’nin ilanı sonrası alınan 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı ve de 11 Mayıs 1984 tarih ve 550 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarını, sözüm ona Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması yönünde BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Ekim 1991 tarih ve 716 sayılı kararının iptali başta olmak üzere KKTC’nin kurulmasına giden yolda aldığı olumsuz tüm kararları iptal edilmelidir. BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasına engel olan tüm kararlarını iptal etmelidir ve KKTC’nin tanınmasına giden yolun açılması sağlanmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Kıbrıs’ta yaşanan gerçeklerin, Kıbrıs Türk Halkının Anavatanımız Türkiye ile birlikte yürütmüş olduğu mücadelenin, Kıbrıs Türk Halkının Anavatanına inanarak ve güvenerek yürütmüş olduğu direnişin, Kıbrıs Türk Halkının efsanevi Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek verdiği mücadelenin sonunda ulaşılan mutlu bir sondur.
Gelinen noktada Kıbrıs sorunu diye bir sorun varsa, o da Rum-Yunan ikilisinin tanınmadan kaynaklanan bir cüretle KKTC topraklarını da ele geçirmek ve Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ haklarıyla kendilerine yamalamak istemelerinden,Megali-İdea hayalleri içinde yaşamalarından kaynaklanmaktadır.. Gelinen noktada Rumlar, kendi lehlerine çözülmüş olduğuna inandığı davada çözümsüzlüğün; KKTC’nin varlığında ve Anavatanımız Türkiye’nin garantörlük haklarında görmektedir.. Bu asla kabul edilemez ve tartışma konusu da olamaz.
Kıbrıs’ta barışın ve huzurun güvencesi; güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanınmış bir KKTC’nin ve Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ile mümkündür..
Gelinen noktada büyük güçler Kıbrıs Türk Halkının self-determinasyon hakkını kullanarak bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmesini, KKTC’nin bir Ulus-Devlet olarak doğuşunu hazmedememiştir.. BM Güvenlik Konseyi KKTC’nin tanınmasına giden yolu açmalıdır.
Sonuç olarak; BM Güvenlik Konseyi; KKTC’nin kuruluşuna giden yolda başta 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı olmak üzere dünden bugüne aldığı tüm olumsuz kararları iptal edilmelidir. BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs’ta Bağımsız ve Egemen İki Devlet Gerçeğini Kabul Etmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasına giden yol açılmalıdır.
Kıbrıs Türk Halkına göre dünya ile bütünleşmek; özgür, bağımsız ve egemen bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile gerçekleştiği taktirde bir anlam ifade edecektir..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..