“Halkımın haklarını korumak elbette ödevimdir.
Ancak diğer toplumun da haklarını gözetmek ve adil, dengeli bir çözüme ulaşmak gerekiyor” demiş Cumhurbaşkanımız...
“Halkımın haklarını korumak elbette ödevimdir. Ancak diğer toplumun da haklarını gözetmek ve adil, dengeli bir çözüme ulaşmak gerekiyor” demiş Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı. Takdire şayan sözlerdir bunlar, tam Nobellik! Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Barış Burcu da patronundan mı esinlendi ne, aynı doğrultuda bir yaklaşımda o sergiledi. Barış Burcu da “sadece mülkiyet konusunda değil hiçbir konuda etik ayırımcılık yapılmasını kesinlikle onaylamıyoruz “dedi. Bunlar kulağa hoş gelen, insani değerleri simgeleyen ve global dünyayı temsil eden sözler. Ne yazık ki bu güne kadar Rum lider Anastasiadisten, Akıncının yaklaşımına paralel sözler hiç mi hiç duymadım! Benzer sözlerin Anastasiadisin ağzından çıkması halinde, o koltukta oturtmazlar düşüncesindeyim! Karşı tarafın tepkilerini elbette hesaba katarak hareket etmek çözüme katkı sağlar. Ne var ki karşı tarafın hakkını gözetmeyi, adil ve dengeli olmayı talepkarlığınız ın önüne çıkararak uzlaşı arama yolunu tercih ederseniz, temsil ettiğiniz kesimin haklarını gözetmek yerine, karşı tarafa hizmet verirsiniz! Çünkü aynı yaklaşım içinde olmak gibi bir düşünceye sahip olmayan muhataplarınızın taleplerini yerine getirmiş olursunuz. Aynı davranış biçimi sayın Akıncının sözcüsü Barış Burcunun açıklamaları içinde geçerli. ***************** İsim bulmakta zorluk çekiyorum! Kimedir bilinmez, yaranmak uğruna kendi kendini kemirmeyi tercih eden, mensubu olduğu kesimi yermeyi marifet bilenler bunlarla da sınırlı değil. Bir düşünün 1956 dan başlayarak, 1963 Aralığından 1974 e Rumların Kıbrıs Türklerine uygulamış olduğu toplu katliamlarda öldürülenlerin sayısı, 200 çocuk, 122 si kadın, 268 i yaşlı (60 üzeri) erkek olmak üzere 600 civarında. Yaşları 18-45 arasında olan ve yollardan alınıp götürülenlerle çarpışmalarda şehit düşenlerin sayısı ise 714. Bu güne kadar her hangi bir Rum araştırmacının ya da yazarın Türklere yapılan katliamlarla ilgili bir kitap oluşturduğuna ya da net açıklamalarda bulunmalarına şahit oldunuz mu? Ama bizde yaşanmış ve haklı tahrik edici tarafları olan tek olay , 12 Haziran 1958 de İngiliz sömürge döneminde aşırı fanatik eylemlerinden dolayı tutuklandıktan sonra İngiliz askerlerinin nezaretinde köylerine götürülmeye çalışılan Rumların histeri nöbetleri içinde “bize Türk gösterin kanlarını içeceğiz” hezeyanı karşısında, İngiliz askerlerinin “öldürmek için Türk mü istersiniz, alın size Türk” diyerek Gönyeli ovasına salınan Rumların başına gelenleri ağıt yapanlar çıktı! Bunun adına ister şirinlik deyin, işgüzarlık deyin, dalkavukluk deyin, ne isterseniz söyleyin! Acaba bu insanlar kime yaranmaya çalışıyorlar, doğrusu bunu anlamakta güçlük çekmekteyim!