Kıbrıs ta sadece Türkler ve Rumlar yaşamıyor!
Bu iki toplumun dışında kalan Maronitler var, Ermeniler var !
Nüfus bakımından...
Kıbrıs ta sadece Türkler ve Rumlar yaşamıyor! Bu iki toplumun dışında kalan Maronitler var, Ermeniler var ! Nüfus bakımından diğerlerine oranla daha çok olan İki toplum arasındaki sorunların ta Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine kadar uzandığı tarih sayfalarında mevcut! Biz EOKA nın kuruluş tarihi olan 1955 lerde başladığını kabul edelim. O güne kadar yan, yana yaşayan, hatta bazı bölgelerde evleri iç, içe bile olabilen bu insanlar neden kanlı bıçaklı oldular? Birden bire mi? Yoksa kademeli mi? Hiç biri değil! Zira o kavga ezelden beri sinsi, sinsi devam etmekteydi! Kilise faktörü bu düşmanlığı besleyen en önemli faktördü ama rahat insanlar olan Türkler çok sonra kendine gelebildi! Yünanistanın tam desteğinde ve ordusunda yetişen Grivasın önderliğinde önce sömürge idaresine sonra da Türklere çevirdi namlularını. Biz Türkler hala işin ciddiyetini ve vahametini kavrayamamış bir şekilde bir avuç vatanperverin önderliğinde önce Kara Çete, daha sonra Volkan adını verdiğimiz oluşumlara gitti ama Rum ve Yunanlıların yarattığı örgütün boyutunun çok altındaydı. Bunlar defaten anlatılan ve anlatıla, anlatıla bazı kesimlerde bıkkınlık yaratılan başlıklar. Neden yazmak ihtiyacını duyduğuma gelince ! Aradan yıllar geçti ama ne şartlar değişti, ne anlayışlar, ne yaklaşımlar. Sayın Akıncının Cumhurbaşkanlığına gelişiyle birlikte Güney Kıbrıs taki hareketlenmeyi fark etmemek mümkün değil! Cumhurbaşkanı Akıncının politik duruşunu bir fırsat olarak nitelendiren ve “nasıl değerlendirebiliriz” heyecanına giren Rum liderliği içte ve dışta sempatik tavırlar sergilemeye başladı. Ne var ki yukarıda da vurguladığım gibi, Rumların anlayış biçiminden, yaklaşımlardan her hangi bir değişikliğin söz konusu olmadığı esas görüşmelerin başlamasıylas ortaya çıkacak. Nikos Anastasiadisin Mustafa Akıncının arkasını sıvazlaması, ve son haftalardaki muhabbet ortamları boşuna değildir! Her ne kadar Cumhurbaşkanı sıfatıyla görüşmeleri sürdüren en üst makam olması bir tarafa, Akıncının başta Muhalefet partileri olmak üzere, toplumun tüm kesimleriyle istişare içinde olmaları halisane dileğim. Güneyde uygulanmakta olan yöntemlere benzer uygulamaların bizde de hayat bulması, uzlaşı sürecinin boyutunun toplum tarafından takip edilebilir hale sokulması uzlaşının sağlığı açısından önemli bir ortam yaratacaktır diye düşünüyorum! Yoksa kapalı kapılar arkasında pişirilen yemeği işin sonunda tatmakta tereddütlerin olacağı aşikardır!