Ülkemizde bir gün arayla işlenen iki kadın cinayeti karşısında başta bazı kadın örgütleri olmak üzere, hükümeti her fırsatta protesto etme alışkanlığı içindeki bazı tabela örgütlerinin eyleme baş vurmalarını olağan karşılamak lazım!

Her şeyi devlete, devleti yöneten hükümetlere yükleyerek politik amaçlarını yüceltme eğilimdeki yapıların zaman, zaman fesat çizgisinin de ötesine geçtikleri ve de ortaya koydukları bu halleriyle “ot bitmez” bir ortamı özledikleri bilinen bir gerçektir.

Susuz ortamlardaki akrep zehri gibidirler!

Gelelim konumuza!

İşlenen her cinayetin ve benzer suç olaylarını en aza indirmek devletin başlıca görevlerindendir ama nasıl?

Amerika gibi gelişmiş olarak değerlendirilen ülkelerde zaman, zaman öylesi vahşi cinayetler gerçekleştiriliyor ki, dudağınız uçuklar.

Basında sık sık devletin üniformasını taşıyan Amerikan polisinin işlediği ırkçılık tüten cinayet haberlerine rastlıyoruz.

Allaha şükürler olsun ki ülkemiz polisinde, emniyet güçlerinde böyle bir yaklaşım yok!

KKTC de bu gibi durumlarda yapılan en başlıca suçlama, ülkemize “girişler denetlensin ya da pasaportla giriş sağlansın” deniliyor.

En çok da bu nedenden dolayı hükümetler suçlanıyor!

Olsun, girişler daha sıkı bir şekilde denetlensin.

Her türlü önlem getirilsin!

Ülkeye bundan böyle pasaportla girişlere başlansın.

Pasaport zorunluluğu getirildiğinde, pasaportla girişler yapılsın diyenlere sesleniyorum,  benzer cinayetlerin ya da uyuşturucu kaçırmaların veya başka, başka suçların gerçekleşmeyeceğini mi sanıyorsunuz?

Elinde pasaportla gümrük kapısına dayanmış kişiye “adaya cinayet işlemek yada hırsızlık yapmak için mi geldiniz” diye soramazsınız ya!

Memleketinde kavga ettiği eşinin ya da sevgilisinin peşinden adaya gelen kişinin anlında ne için geldiği yazmıyor ya!

Ülkeye turist kılığında, hatta cebinde parasıyla geliyor, yapacağını yapıyor,

ya yakalanıyor ya da yakalanmadan çekip kaçıyor.

Bu gibi durumlarda devlet ne yapsın?