Kıbrıs Türkünün silaha dayalı mücadelesinin sonlanmasıyla ve çok partili sürecin devreye girmesiyle oluşan UBP nin tarihini bilenler, elde edilen her zaferin arkasından UBP de travmaların yaşatıldığını iyi bilir.

Yaşanılan her zaferin arkasından o başarıların verdiği şımarıklıklarla, kendi, kendini tökezleten, zor günler yaşanmasına neden olan gelişmeler ortaya çıktı.

UBP den koparak DHP nin kuruluş günlerini anımsayın.

Demokrat Partinin doğuşuna neden olan olayları, Enver Eminle girilen yarıştan sonra olanları, tek başına iktidar konumundan 13 milletvekiline zar- zor sahip olabilen parti konumuna getirildiği günleri hatırlayın!

UBP adayı olarak Cumhurbaşkanlığına seçilen Ersin Tatarla yaşanılan zafer kutlamaları sıcaklığını korurken, Ersin Tatar dan boşalan UBP Genel Başkanlığı için gerçekleştirilen olağan üstü Kurultayda yaşanılanlar, koltuk için göze alınan madrabazlıklar, beceriksizlikler, ortaya konan tutarsızlıklar.

Yarışı kaybedeceğini anlayanların tevessül ettiği yollar.

Bir gerçek var ki UBP deki ana temel görüş Türkiye ile asla ters düşmemek üzerine kuruludur. Rahmetli Denktaş la o günlerin Başbakanı sayın Erdoğan ın zıtlaşmalarını hatırlayın.

“Git siyasetini adada yap” çıkışlarını anımsayın!

24 Nisan 2004'te yapılan Annan Planı referandumuna Kıbrıslı Türkler %65 ile "evet", % 35 “hayır” çıkmıştı. Buna karşın referandumda Rumlar % 75.83 "hayır" demişti.

Türk kesiminden çıkan %35 “hayır” ın başını rahmetli Rauf Raif Denktaş ve UBP çekiyordu.

Bir düşünün, rahmetli Denktaşın ve de UBP nin KKTC nin siyasal yapısındaki oy oranlarının gerçek anlamda %35 civarında olabilmesi mümkün olabilir miydi?

Ne var ki o dönemde KKTC deki sol oluşumlarla birlikte referandumdan “evet” çıkmasını destekleyen bir Türkiye vardı.

Rahmetli Denktaş ve UBP Türkiye ye karşı açık bayrakla savaşa girmeyi uygun bulmamışlardı.

Bu gün toz bulutları oturduktan sonra ortaya çıkan, UBP Kurultayının ikinci turunda dayanağı bulunmayan “çekil” telkinlerine bu düşüncelerle uymak durumunda kalınmıştı.

Bilmem anlatabildim mi?

********************************

Rahmetli Demirelin tarihe mal olmuş veciz sözlerinden bir tanesi de “yollar yürümekle aşınmaz” değişidir!

Yolların sadece yürümeye bağlı olarak aşınmadığını, bakımsızlıktan harap duruma geldiğini yaşayarak görüyoruz. Yağmur “siftah” ını yapar yapmaz Lefkoşa sokakları göl oldu, göl!

İş başına geldiği günden beri tüm Lefkoşalıyı kucaklamak yerine, politik yakınlaşmalar içinde olduğu kesimlerle haşır- neşir olan, hele pandemi nedeni ile maskelenmiş yüzünü ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bir de protesto gösterilerinde gördüğümüz Belediye Başkanı bu kez “Demokrasi ve İrade “ yürüyüşünde başı çekenler arasındaydı.

Solda, yeni yapılanmaların provası konumundaki yürüyüşte TDP liderliğine Harmancının talip olduğu izlenimi veren bir hava estirildi. İşin ilginç yanı bu yürüyüşe figüran konumunda katılan CTP Genel Başkanının durumuydu!

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarındaki hazımsızlığın sürmekte olduğu izlenimi veren ve toplumu kesin çizgilerle ikiye bölmenin provaları görüntüsünde olan bu protesto yürüyüşü geleceğin çok şeylere gebe olduğunun habercisi gibiydi!