21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas Planını

21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas Planını  uygulamaya koyan Rumlar, 25 Aralık günü Türk savaş uçaklarının ,  ihtar uçuşu üzerine Rum  saldırıları durmuştu. Rumların ilk saldırılarında  Lefkoşada 92 Türk şehit edilirken  146 kişi yaralanmıştı. Bu gelişmelerin ardından  Lefkoşada saldırılar azalırken  ada çapında köylere olan saldırılar artıyordu.  Kıbrıs Türk halkı 11 yıl süren   Rum saldırılarından ve katliamlardan kurtulmak için 103 köyden  göç etmek durumunda kalmışlardı.

Mart 1964de Rum saldırıları arttı. 16 Mart 1964de TBMM gerektiğinde uygulanması için   Kıbrısa müdahale kararı alarak İnönü hükümetine  yetki vermişti 

4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı Kararı ile BM Güvenlik Konseyi Adaya Barış Gücü  gönderme kararı aldı. BM Barış Gücü askeri 27  Mart 1964de Kıbrısa geldi.

Bu arada Rum-Yunan Askeri Kuvvetleri 6 Ağustos 1964de Erenköye Grivas Komutasındaki Rum-Yunan kuvvetleri saldırıya geçti.

Bu saldırılar Türk Hava Kuvvetlerinin  9 Ağustostaki  müdahalesiyle püskürtüldü.  Uçağı düşürülen Yzb.Cengiz Topel paraşütle atladı  ancak Rum bölgelerine düştü. Esir  düşen Yzb. Cengiz Topelin   iki kolu, matkapla delindi, sol gözü çıkartıldı. Başının sol tarafına beton çivisi  çakıldı  ve insanlık dışı işkencelerle şehit edildi.

Ağustos 1964de Erenköye yapılan müdahale sonrası Rumların saldırıları azalmakla beraber yer yer devam etti. Kıbrıs Türk halkı bulundukları bölgeden  tecrit edilip her türlü insani haklarından mahrum bırakıldı.

15 Kasım 1967de Grivas Komutasındaki Rum-Yunan birliklerinin  Lefkoşa-Limasol-Larnaka  arasında stratejik  bir yerde bulunan  Geçitkaleye düzenledikleri saldırılar ve yapılan   katliamlar üzerine Türkiyenin Yunanistana ültimatom verip adaya müdahale kararı  almasına neden oldu.

Ancak bu müdahale ABDnin girişimleri ve Türk isteklerinin Yunanistan ve Rumlar tarafından kabulü neticesi yapılamadı ve soruna görüşme yoluyla çözüm aranmaya başlandı. İki toplum arasında BM himayesinde   11 Haziran 1968de Beyrutta  başlayan görüşmelerde Kıbrıs Türk Toplumunu Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş ve Rum Toplumunu ise Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides temsil  ediyordu.

Kıbrıs Türk halkını silahla yok edemeyeceğini anlayan Makarios bu kez, Kıbrıs Türk halkına karşı ekonomik ve sosyal baskılar uygulamaya ve göçe zorlamaya başladılar.

1963- 1974 yılları arasında Batı dünyası , kendi çıkarlarına dayalı  politikaları gereği , Kıbrıs sorununu hep Rum-Yunan ikilisinin açtığı pencereden izlediler. 1974 Barış Harekatı döneminde Kıbrıs Türk halkına ve Türkiyenin  Uluslararası Anlaşmalara uygun olarak yapmış olduğu müdahale sonrası dik   bir duruş sergilemeyen büyük güçler Rum-Yunan ikilisinin etkisinde kalmışlar ve  günümüzde  de Rum yanlısı duruşları ile  Kıbrıs Türk halkına haksızlık yapmaya devam ediyorlar.

Rum-Yunan ikilisinin   belirli güçlerin desteğiyle yaptıkları saptırmaların iki amacı vardı:

Birincisi, uluslararası anlaşmalara göre garantör bir ülke durumunda olan Türkiyeyi  işgalci olarak göstermek .…

İkincisi;  1963-1974 döneminde Kıbrıs Türklerine karşı , Rum-Yunan ikilisinin  11 yıl boyunca uyguladığı katliamları unutturmak vardı…

Kıbrıs Türk halkı 11 yıl boyunca TMT etrafında bütünleşerek ,anavatanına güvenerek verdiği mücadelenin sonunda 20 Temmuz 1974ün mutluluğunu yaşadı. Yıllarca süren müzakerelerden de bir sonuç alınamaması üzerine Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak  15 Kasım 1983de KKTCni ilan etti.

Gelinen aşamada Kıbrıs konusuyla ilgili müzakereler devam ederken,  7 Ekim 2014de Türkiyenin Navtex ilanı  üzerine  Rumlar müzakereleri sabote etmek için  masadan kaçtılar . Anastasiadis , her geçen gün gündem yaratmak için çeşitli ön şartlar ileri sürmeye başladı.

Anastasiadis, “…Türkiye ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin  egemenlik haklarını tanımalı … Türkiye ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanımalı ... Navtex iptal edilmeden görüşme masasına dönmem…” diyor.

Anavatanımız Türkiye, çeşitli vesilelerle ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanımadığını ve tanımayacağını dile getirmiş olmasına rağmen Anastasiadis konuyu gündeme getirmeye devam ediyor. Anastasiadis , devletinin tanınmayacağını bilmesine rağmen gündem yaratarak zamana oynama çabasında…

 Rum Yönetiminin Kıbrısın doğal zenginliklerine tek başına el koyma girişimlerine karşı  KKTCnin ve Türkiye Cumhuriyetinin yapmış oldukları uyarılar dikkate alınmazken  o günde  Rum Dışişleri Bakanının  yaptığı açıklamalar gerçekten önemliydi. Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis, “Sondaj için ABDden güvence aldık” diyordu.…

Unutmayalım ki ABD Başkan Yardımcısı Biden, Güney Kıbrısı  21 Mayıs 2014deki  ziyaretinde  “Güney Kıbrıs enerji konusunda stratejik ortağımızdır” demişti…

ABD, AB, BM, İngiltere ve Rusyadan  destek alan Rum-Yunan ikilisi zamana oynamaktadırlar. Rum-Yunan ikilisi Megali idea hayali içinde yaşamaktadır. Rumlar, Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir şeyi paylaşmak istemiyorlar.

Basında yer alan haberlere göre 16 Martta Adaya gelmesi beklenen  BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı  Eidenin KKTC Cumhurbaşkanı sayın Dr. Derviş Eroğlu ve GKRY Lideri Nikos Anastasiadis ve de  Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum  müzakere heyetleriyle  görüşmeler yapması bekleniyor.

1963-1974 yılları arasında Rumların Kıbrıs Türk halkına uyguladığı katliamlar ortada iken ve de  stratejilerini  Kıbrıs Türk halkının adadan yok olup tükenmesi üzerine  kuran , Megali-İdea hayali içinde yaşayan bir Rum toplumu varken Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halklarının  “ortak bir devlet”  kurması mümkün değildir.

 Büyük güçlerin baskıları ile yeniden başlatılmak istenen görüşmeler zaman kaybından başka bir şey değildir.

 

 Bu düşünce içinde olan insanlarla neyi paylaşabiliriz ki !…