Duygusal bir toplum yapımızın olduğu bilinen bir gerçek!

İstisnalar olsa bile çok ağır hatalar karşısında affetme eğiliminde olanlarımız çok!

Haslet mi desem, enayilik olarak mı görsem, hemen yumuşayıveriyoruz!

Bu hoşgörülü yaklaşım yargı kararlarına kadar uzanabiliyor. Verilen cezaların daha insaflı olabilmesi için elden gelen yapıla biliniyor.

“İyi hal, çocuklarının bakıma muhtaç olması, daha önce sabıkası olmaması,  v.s, ” Başlıkları uzatmak mümkün! Bana görede  insani bir yaklaşım!

Hatta Korona virüsü gibi beklenmedik felaketler karşısında bile duygusal kararlarla yüz binleri bulan toplumun varlığı tehlikelerin kucağına atılabiliniyor.

Bilhassa, İngiltere gibi virüse karşı önlemlerin geç alındığı,

toplumuna verdiği sağlık hizmetlerinin çağ dışı kaldığı, cesetlerin sokaklara atıldığı,

Korona virüse yakalananların tedavileri yapılmadan yaşlarına bakılarak evlerine gönderildiği İngiltere gibi salgının odaklandığı, ölüm vakalarının 20 binlere dayandığı bir ülkeden sırf vatandaştır diye uçaklar dolusu öğrenci ve sivilin İngiltere de karantina işlemine tutulmadan KKTC ye taşınması göze alınabileceken büyük riskti!

Bu risk göze alındı ve kalacakları yer beğendiremediğimiz bu insanları bağrımıza bastık.

Almanya dan adaya turist olarak gelmiş, Korona virüsü kapmış ve bir otelde karantinaya alınmış vatandaşlarının karantina süreleri dolmadan ülkesine alınmasına izin vermediğini hatırlayın!

Nihayet sanırım bu gün adaya yolcu getirecek son uçak da KKTC ye vasıl olduktan sonra adaya girişler durdurulacak.

Bana göre geç alınmış bir karar!

En önemli önlemigecikmeli, rötarlı olarak alıyoruz. İşin başından beri Korona virüsünün dış ülkelerden adamıza geldiği biliniyordu.

Önce Alman turistler ve onları taşıyan otobüs sürücüsü, ardından İngiltere den adaya gelen vatandaşların aile ziyaretleri sonrası yaşananlar.

KKTC nin Korona virüs macerası üç aşağı beş yukarı böyle. Halbuki ada olmamızın avantajları işin başından beri kullanıla bilinseydi, Çin de başlayıp dünyayı sarmasındaki süratin  farkına varıla bilinseydi süratle kapılar kapatılacak, güneyin kapı kapatmasına karşı çıkılmayacaktı.

Ardından kontrollü olarak adaya gelecekler 14 günlüğüne değil, en az 21 gün veya bir ay karantina şartını kabul ettikleri takdirde KKTC ye girişlerine müsaade edilecekti.

(Hatta gelenlerin mali gücüne göre arzu edenlere beş yıldızlı otelde konaklama olanağı tanına bilinirdi!)

Günümüzde bile bilir kişiler tarafından karantina sürelerinin en az 21 gün hatta bir ay olması gerektiğinden söz ediliyor.

Bu gün 14 günlük karantina sürelerini dolduran ve evlerine gönderilen gençler var, yurt dışından gelen insanlar var.

Bu tehlikenin ötelenmesi anlamına gelmiyor mu?Ya on dört gün yeterli olmayıp virüs kendini gösterirse ne olacak?