Bugün 8 Ağustos, 2024...  Erenköy çarpışmalarının üzerinden tam 60 yıl geçti.  1963’te Rumların başlatmış olduğu dışlanma operasyonu ve ambargolar, ta o zamandan uygulamaya konmuştu.
            1963 olaylarının başlaması ile, yüksek öğrenimde olan Türk gençleri aldıkları haberlerden o kadar rahatsız olmuşlardı ki, sırf davaya katkı koymak için kararlarını vermişlerdi, Kıbrıs’ın Erenköy sahillerine çıkmaya ve cepheye koşmaya.
            O günlerde açılan bürolara başvurarak, isimlerini kaydetmek suretiyle Ankara’daki askeri ZİR kampına gidecekler ve orada silah eğtimi alacaklardı.  Nitekim öyle olmuştu.
            ZİR kampına gitmeden önce bir grup öğrenci Başbakan İsmet İnönü’nün huzuruna çıkmışlar ve dertlerini anlatmışlardı.  İnönü hiç taraftar olmadı yüksek tahsil gençliğinin cepheye koşmasına.
            İnönü onlara şöyle demişti:
            “Sizin işiniz ne cephede?  Sizin işiniz kitaparınız ve defterlerinizdir.”
            Esasında bu bir zorlamaydı.  Belki Türk askeri Kıbrıs’a çıkarma yapar diye.  İnönü hiç oralı değildi.  Kurtuluş savaşından yeni çıkmış bir Türkiye henüz hazır değildi böyle bir savaşa.
            Sonunda 500 Kıbrıslı yüksek öğretim genci ZİR kampına girerek silah eğitimi almış ve çıkarma gemileri ile Erenköy sahiline çıkmışlardı.
            Rumlar çıldırmıştı.  Hatta kudurmuştu diyebiliriz.
            Grivas büyük bir orduyla Erenköy’e saldıracak ve oradaki gençlerimizi katledeceklerdi.
            Takvim 8 Ağustos 1964’ü gösterdiğinde Erenköy’de bütün cepheler tutulmuş ve olacakları bekliyorlardı.
            Denktaş hatıralarında o günü anlatıyor.
            8 Ağustos’ta Denktaş, Bayraktar Rıza Vuruşkan ve gazeteci Ömer Sami Coşar’ı da yanına alarak Erenköy’e çıkmıştı.  Denktaş’ın Erenköy’e çıkışı, Erenköy’e çıkan öğrencilere moral vermek içindi.
            Grivas bütün askeri donanımları ve ordusu ile 8 Ağustos günü saldırdığında maksadı anlaşılmıştı.  Oradaki gençliği ve yerli halkı yok etmekti.
            Durumun ciddiyetini anlayan Ankara, Türk jetlerini Erenköy’e göndermişti.  İhtar uçuşları filan derken Grivas saldırıya geçmişti.  Cengiz Topel de o jetlerden birini kullanıyordu.
            Grivas saldırıya geçince Türk jetleri Grivas’ın ordusunu vurmuş ve küle çevirmişti.  Maalesef Cengiz Topel’in uçağı Rumlar tarafından vurulmuş ve Cengiz Topel güneyde bir yere düşmüştü.  Cengiz Topel düştüğünde hayattaydı. Lakin Rumlar onun kanlar içindeki cesedini vermişti bize.  O nedenle Cengiz Topel bizim için önemli bir şehittir.  Hala daha onu tazimle anıyoruz.  Geçen zaman içinde Cengiz Topel’in anısına anıtlar ve heykeller dikilmişti.
            Ünlü şairlerimizden Süleyman Uluçamgil’le tıp fakültesi talebesi Salahi, Rumların gizlice Erenköy meydanına koydukları bomba paketini açınca, her ikisi de şehit olmuşlardı.
            Harekatta, maalesef Erenköy KKTC’in ana toprağından ayrı bir toprak parçası olarak orada kaldı.  Her 8 Ağustos geldiğinde Erenköy’e gitmek isteyen şehit aileleri için askeri makam özel deniz araçları koyarlar.  Genellikle Erenköy çarpışmalarında hayatını kaybeden gençlerimizin aileleri giderler böyle bir günde Erenköy’e.
            Oradaki şehit mezarları ve çevre bakıma alınmış ve şehitlerimize yakışır hale getirilmişti.
            Bir başka anı...
            Rumlar hala unutamıyorlar Grivas’ın ordusunun bozguna uğratılmasını.  Böyle günde yas tutarlar.  Daha sonraki yıllarda kahraman ilan ettikleri Grivas’ı vatan haini ilan ettikleri gibi, büstü için ayrılan parayı da onaylamamıştı Rum meclisi.
            Kıbrıs Grivas ve onun gibi fanatikler yüzünden bu hale gelmedi mi?
            15 Tammuz 1974, Makarios’a yapılan süikast girişimiydi.  Baş aktör de Nikos Sampson’du.  Nikos Sampson yıllar sonra yayınladığı hatıralarında Yunan Juntasını hainlikle suçlamıştı.
            Rumlar yedikleri tokattan sonra ENOSİS kelimesini unutmuşlardır.  Ne de EOKA’dan söz eder oldular.
            İşte biz bu davayı, Erenköy’de destan yazan kahramanlarımız ve cepheye koşan mücahitlerimiz ve Mehmetçiğimiz sayesinde kazandık.