Cenevre deki gayrı resmi toplantı için son hazırlıkların, daha doğrusu kıpırdanışların giderek arttığını gözlemliyoruz!
Üç gün gibi çok kısa bir zaman kala, iki devletli çözüm karşıtlarının bilhassa sosyal medyada varlıklarını, iki devletli çözüm şekline olan tepkilerini dünyaya duyurma gayreti içine girdikleri izliyoruz.
KKTC nin değişik bölgelerinde yakılan ‘federasyon’ ateşleriyle vermeye çalışılan mesaj, ana rahmine düşen cenini yok etmeye yönelik!
Elli iki yıl, dile kolay! Uğruna şarkılar bile yaptık.
Yöresel şarkıdaki “federasyon temelimiz, seve, seve veririz” nakaratındaki “verme” olgusunun boyutunu hiç düşünmeden ortaya koyarken, hep kendimizde bir şeyler vermeye hazır bir resim koyduk.
Hatta çok sonraları “bir adım önde” bonkörlüğü ile yine ileri fırladık ama buna karşılık veren bir davranış bulamadık.
Zamanı ve de o zaman içinde yaşanacak olanları geriye “sarma” şansımız olabilse, son şekillendirmelerin Rumlar tarafından yapılacağı bir Federasyona dayalı çözümü kabul edelim.
Şiirsel dokunuşlarla dillendirilen “Birleşik Kıbrıs” a evet diyelim!
Garantörlüğü hasır altı edelim, Türkiye ye “buraya kadar ana vatan” çekelim.
“Tek vatan, tek bayrak “ başlığı altında halvet döşeğine girelim!
Ne yazık ki bu filmi yeniden başa çekebilme şansımız yok!
Elimizde sadece 1963 Aralığından itibaren yaşananların resimleri var, geride bırakılan hep acı hatıraları!
Görüşme masalarında olması hesaplanan federasyona dayalı çözümün her iki taraftan da farklı algılandığı ortada.
Güneyin federsayon resmi başka, Kuzeyinki başka!
Güney “ben” odaklı, güçlünün zayıfa tahakkümü esasları üzerine inşa edilecek bir yapıyı arzu ediyor.
Kuzey, arşivdeki resimlere ve geçmişte yaşanan olayların yeniden yaşanması korkusunu ortadan kaldıracak esasları barındıran federal bir çözümü arzuluyor.
İki farklı federasyon yaklaşımının, neresinde olma tasavvurunu ortaya koyma cesaretini gösteremeyenlerin Dikmenden başlayarak yakmaya başladıkları Federasyon ateşi işte bu ateş!
Kıbrıs ta oynanacak filmin yeniden başa sarılabilme olanağı bulunmayan, geçmişte yaşananları “yok” varsayan düşünceyi, ateşin gerisindeki karanlığa gömmeye çalışan bir yaklaşım şekli!
Aralarında, babası şehit, ya da ailesinden bazıları kayıp olanlar, 1963 Aralığından beri evinden, yurdundan olanlar var. Bir şekilde ateşin etrafında kümelenmiş bu insanlar gücendirilmiş, öfkelendirilmiş, mağdur edilmişler.
Kimileri de nostaljinin sihrine kapılmış, yaşanmışları hiç olmamış, yeniden olmayacakmış gibi görenler var!
Ne acıdır ki içinde yaşadıkları topluma, Rum tezleri içindeki karanlık emeller taşıyan bozuk federasyon mayasına arka çıkarak en büyük kötülüğü yapıyorlar!