Müzakere sürecinin çöküşünün ardından nihayet el yordamı ile yol alışımızın sonlandırılması düşüncesi içine girildi ve yol haritası için ilk adım atıldı ama ne adım!

Güneydekinin aksine bizden maalesef tek ses çıkmadı, çıkarılmadı.

Türkiye Dış İşleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu nun, Güney Kıbrıs ın ve Yunanistan ın uzlaşmaz tavırlarını masaya koymasına rağmen bizim refikler görüşme maskaralığının devamında direndiler.

Müzakere sürecinin kesilmemesi düşüncesinde olduklarını söylediler.

Var sayalım ki zamanımız bol, sabır gösterdik ve müzakerelerin, Güney Kıbrıs ta ki Başkanlık seçimleri sonrasına sarkmasını bekledik.

Ortaya koyduğu şahin politikalarla öyle gösteriyor ki önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek seçimlerde Anastasiadis yeniden Cumhurbaşkanlığını alacak.

Ve seçim sonrası Anastasiadis bizi temsil eden muhteremin karşısına çıkacak.

Rum liderin görüş ve yaklaşımlarında bir değişim var mı, olacak mı, böyle bir ihtimal söz konuşumu, yok!

Güney Kıbrıs’ın ve Yunanlıların sıkıntıları ve de takıntıları sadece mülkiyet ve toprak düzenlemeleri değil.

Mesele sadece mülkiyet ve toprak olsaydı daha makul yaklaşımlar içinde olunurdu ama amaç bu değil.

Anastasiadis  esas amacı tereddütsüz ortaya koyarak  varılacak çözümün ancak Türkiye nin garantisi ve askerinden kayıtsız, şartsız  kurtulmak olduğunu söylüyor.

Esas niyetin Kıbrıs Türklerini yalnızlaştırıp istedikleri çözüm şartlarını, yani çoğunluğun hakimiyetini dayatmaya yönelik olduğunu ortaya koyuyor.

Hasmını önce yalnızlığa sonrasında ise tenhalara çekip emellerine ulaşma amacına yönelik davranışlar içinde hareket ediyor.

Anastasiadisin bu görüşlerde ısrarcı olmasındaki güven kaynağı ise şu ifadelerde gizli.

Anastasiadis şöyle diyor “Türkiye’ye ilhak iddialarını ortaya atarken, bizim taraf ( Kıbrıs Türk siyasi partileri ) siyasi tezlerden bağımsız- en azından Türkiye’ye ilhaka karşı çıktıklarına göre böyle bir şeyin(ilhakın) gerçekleşmesi kolay değildir” diyor.

İşin temiz Türkçesi, “ey insanlar her ne kadar Türkiye ilhak tehditleri savursa bile Kıbrıs Türkleri arasındaki bazı siyasi partiler buna karşı oldukları sürece, hiç korkmayın böyle bir şey söz konusu olamaz “ diyor.

Anasyasiadis rahat!

Gelinen aşamada Rum ve Yunanlıların tutumları karşısında bundan sonraki sürecin BM parametreleri çerçevesinde sürdürülemeyeceği ortaya konmasına karşın, bizim bazı siyasi yapılar “hayır biz süreçten memnun ve umutluyuz, bu şekilde devam etmesinden yanayız” diyebiliyorlar.

Bir anlamda Kıbrıs Türklerinin Rum egemenliği altında hiçbir güvenceye sahip olmadan karanlık yarınlara çekilmesine, yalnızlaştırılmasına rıza göstermiş oluyorlar.

Anastasiadis görüşme sürecine dönmeye ancak sıfır garanti, sıfır güvenlik, sıfır asker kabul edildiği takdirde dönebileceğini bas bas bağırırken bizim iş birlikçiler hala daha rüya aleminde pembe hayaller içinde uzlaşının sağlanabileceğinden dem vurabiliyorlar.

Allah aşkına buna en hafif ifadeyle gaflet denmez de ne denir?