Toplumlar arası görüşmeler hakkında herkesin görüşlerini ve endişelerini ortaya koyması, çok normal ve yararlıdır.
Yalnız, her ne pahasına olursa olsun Rumla birleşmekten...
Toplumlar arası görüşmeler hakkında herkesin görüşlerini ve endişelerini ortaya koyması, çok normal ve yararlıdır. Yalnız, her ne pahasına olursa olsun Rumla birleşmekten yana olan , KKTCye eskiden beri inanmayan, anavatanın fiili garantisini gereksiz sayan ,iki bölgeliliğin sulandırılmasını kabul eden, mülk sorununun kişisel bazda kurulacak komisyonda halledilmesini uygun gören, Rum tarafının taleplerinin olumlu karşılanmasını ve her ne pahasına olursa olsun acil bir anlaşma yapılmasını isteyen bazı kişilerin, farklı görüş ortaya atanları suçlayarak hakaret ederek ve aşağılayarak susturmağa çalıştığı görülüyor. Çözüm ve birleşme saplantısı nedeniyle Rumların gizlemek gereği bile duymadığı niyetlerini dikkate almamakta kendileri gibi düşünmeyenlere ; barış düşmanı, faşist ,çözüm karşıtı, Rum malını gasp eden, hak yiyici, düşmanlıktan kazancı olan, gerici, geçmişte yaşayan, sahte milliyetçi gibi sıfatlarla hakaret etmektedir. Bunlara göre; olası bir çözüm; halkımızı hak ettiği yere taşıyacak, uluslararası toplumun parçası yapacak, onlara göre yasadışı yaşam tarzı ortadan kalkacak, gençlerin geleceği belirsizlikten kurtarılacak ve önü açılacak, tüm sıkıntılarımız da ortadan kalkacak. Sırf Rumlarla birleşme saplantıları nedeniyle, Rumların çözüme razı edilmesi amacı ile, Kıbrıs Türk halkının çıkarları yerine, Rum tezlerini savunanlara, gerçekleri hatırlatmakta yarar görürüm: 1.Görüşmelerde iki kurucu devlete kalacak alanın belirlenmesinde, halen KKTC sınırları içinde bulunan alanın büyük bir kısmının, ekonomik değeri olmayan Beşparmak dağı ile bilimsel kriterlere göre çöl sayılanMesarya ovasından oluştuğu , Güzelyurt bölgesindeki yeraltı sularının ise tuzlanma nedeniyle kullanılamayacağı ve burasının da sulu alan olarak kabul edilemeyeceği dikkate alınmalı.Öte yandan güneyde kalan Türk mallarının, alan olarak daha az olmasına karşın, ekonomik kullanım bakımından, daha değerli olduğu göz ardı edilmemeli; 2.barış harekatından sonra kuzeyde kalan eski Rum malları,1974de çatışmalar nedeniyle tahrip olmuştu vekullanılabilecek durumda değildi.Kuzeye gelen Türklere verilen evler, iş yerleri ve bahçeler önemli maddi harcamalar yapılarak, kullanılabilecek duruma getirildi; 3.Eski Rum malları, güneyden gelen göçmenlere verilmemiş, değerlendirilmemiş ve 41 yıldan beri bakım ve idameleri yapılmamış olsaydı, şimdi yok olacaklardı .Ayrıca1975te Viyana anlaşması uyarınca kuzeye göç eden Türklerin yaşamlarını idame ettirmeleri de mümkün olamayacaktı; 4.KKTC uluslararası tanınmış olmamakla birlikte varlığı ve yasaları ABD Federal Mahkemesi http://online.wsj.com/pu…/resources/documents/PLOPAbrief.pdf) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (.. (AİHM’in http:hudoc.echr.coe.int/sites/eng/gapes/search.aspx…) tarafından tanınmıştır. Bu nedenle KKTCnin verdiği tapular yasal ve geçerlidir. Elinde KKTC tapusu tutan Türklerin bir de oluşturulacak komisyonda uğraştırılması hatadır. AİHMne göre "Kıbrısın kuzeydeki rejimin uluslararası tanınması eksik olsa da, kuzeydeki alandaki rejimin eylemlerinin bir de facto tanınması pratik amaçlar için gerekli görülebilir. Bu yüzden, "KKTC" OTORİTELERİNİN MEDENİ, YÖNETİMSEL VEYA CEZAİ HUKUK TEDBİRLERİ BENİMSEMESİ, VE KUZEYDEKİ ALANDAKİ REJİM BÖLGESİNDE BU TEDBİRLERİN UYGULANMASI VEYA YAPTIRIMSAL YÜKÜMLÜLÜĞÜ Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun (AİHK) amaçları için iç hukukta yasal bir dayanağa sahip görülebilir.Bu karara göre KKTCninverdiği tapular geçerlidir,yeniden tartışılır duruma getirilemez. 5.Uluslararası hukuka göre, saldırgan taraf zarara uğradığı takdirde, tazminat talebinde bulunma hakkına sahip olamaz.(Çekoslovakya Almanların kendilerine saldırmasına karşılık 25 bin Almanı öldürdü,3 milyon Almanın mülküne ödeme yapmadan el koydu(Benes Yasası) 2009 Lizbon Anlaşması ile Avrupa Birliğinin Birincil Hukuku oldu yasalaştı. Böylece 3 milyon Almanın AİHMde dava açma hakkı ortadan kalktı. 6.Sahtecilikle Rumların adına tapulanan Maraş ve güneydeki vakıf malları gözardı edilmemeli. Kısaca belirtmek gerekirse Rum yetkililer, niyetlerinin Türk ordusundan kurtulmak ve yeniden kuzeye kök salmak olduğunu gizlemek gereği bile duymuyor. Bu açık gerçeğe rağmen, ‘bir çözüm olsun da nasıl olursa olsun havası içinde olanların, geleceğimizi risk altına sokabilecek Rum taleplerinin kabul edilmesine karşı çıkanlara saldırması, halkımızın yararını değildir.