Türkiye nin Suriye de başlatmış “Barış pınarı” harekatına yönelik olarak KKTC Cumhurbaşkanı Akıncının sarf etmiş olduğu ifadelerin Türkiye-Akıncı ilişkilerini gergin bir ortama sürüklemesi henüz sıcaklığını korurken,
25 Kasım da Berlin de BM Genel Sekreteri himayesinde Anastasiadis le üçlü görüşmeye katılma kararı sanırım iplerin daha da gerilmesine neden olacak, belki de iplerin kopmasına kadar derinleşen bir yarayı da beraberinde getirecektir!
Gerçek şu ki KKTC Cumhurbaşkanına Türkiye nin duymuş olduğu güven yerlerde sürünmektedir.
Rüştünü ispatlama inadı içindeki delikanlının bu tutumu acaba KKTC yi nerelere kadar sürükleyecektir?
Bir defa şu gerçeği ortaya koymak lazım. Sayın Akıncının politikaları Kıbrıs Türk halkının büyük çoğunluğu tarafından onay bulmamakta, hatta homurtulara neden olmaktadır, tepki yaratmaktadır.
Futbol adamları “topu çizgide sürmek her zaman risk taşır” derlerdi de güler geçerdik.
Anastasiadisin doyumsuz talepleri olmasa topu çizgide götürmekte olan Akıncının kalesinde gol görmesi anlık meseledir.
Kalemizde göreceğimiz bu gol Kıbrıs Türkünün sonu demektir!
Sayın Akıncı bu gün çoğunluğu kaybetmiş durumdadır ama KKTC de Akıncıya karşı olanların çoğunluğu elde edebilecek birlik ve bütünlüğü zafiyettedir.
Kendini Cumhurbaşkanlığı makamında görenlerin hayalperest tutumları sayesinde bu makam yeniden tepside Mustafa Akıncıya sunma kıvamındadır!
Hatta Cumhurbaşkanlığına adaylığı bile entrikalarla, dama taşındaki kurnazlıklarla başka, başka emellere taşıma arzusu içinde olanlar bile vardır.
İşte Kıbrıs Türküne asıl kötülüğü yapacak olanlar bunlardır!
Bir tarafta sayın Akıncının politikalarını ve de yaklaşımlarını yerden yere vuracaksın ama Akıncının yeniden seçilebilmesine zemini sen hazırlayacaksın!
KKTC de Cumhurbaşkanlığı sadece Anayasanın hükümlerine uygun icraatları yerine getiren şahıs değildir,
aynı zamanda Kıbrıs Türlerini görüşme masalarında temsil eden kritik bir makamın da sahibidir.
Seçilmiş kimselerin tutum ve davranışlarının geniş halk kitleleri tarafından benimsenip benimsenmediğini anlamak çok basittir!
Elde edilen sonuçlara göre yeni bir aday belirlemenin yolu büyük halk kitleleri tarafından seçilecek bir ismi öne çıkarmadan başlar!
Bu isimin aktif politikaların içinde yer alanlar arasından olması da şart değildir.
Gerçek anlamda o görevi büyük çoğunlukların görüşleri doğrultusunda yerine getirebilecek kimseyi seçtirebilmek kişisel ihtiras ve kalleşlikleri bir tarafa bırakarak çalışmaktan geçer.
Kişisel hırs ve beklentileri bir taraflara koyamadıkları takdirde sayın Akıncıyı yeniden o makamda görmek kaçınılmazdır.
En belirgin örneğini sayın Eroğlu- rahmetli İrsen Küçük sürtüşmelerinin sonuçlarında göstermek mümkün.
“Kimse partisine küsmesin” çağrıları yerine “kimseler partisine küsülmesine olanak vermesin, oyunlar içine girmesin” olarak değiştirmek bütünlük içinde hareket edilmesine zemin yaratmak demektir.
Bilmem anlatabildim mi?