Belki farkında değilsiniz ama on üç Marttan beridir bu ülkede çok şeyler değişti!
Yetmiş binin üzerinde nüfus artık aramızda yok, adayı terk etti, çekti gitti. Üniversitelerimiz sessizliğe gömüldü, otellerimizi mevsiminde %95-100 doluluğa taşıyan turist yok artık, altın kumlu sahillerimizde bizleri yapa yalnız bıraktılar. Caddeler bom, boş, her etraf siftah yapamadan kepenk indiren iş yerleri ile doldu, iflaslar sıradan olarak görülmeye başlandı.
Devlet otoritesi zayıfladıkça, zayıfladı, çarşı murakabe diye bir şey kalmadı, fırsatı bulan önüne geleni öpüyor, halk fakirleştikçe fakirleşti, aldıran yok!
Dünyayı kasıp, kavuran pandeminin olumsuz etkileri günlük yaşamın birer parçası haline geldi.
İnsan hatta akraba ilişkilerinde çok net bir şekilde zafiyetler oluştuğu ortada!
Ülkenin tek istediği yaşanmakta olan bu zor ve anomali ortamda, halkı yöneten hükümetin tutarlı, birleştirici ve her kesimi kucaklayabilen, olumsuzlukları çözmeye yönelik icraatları gerçekleştiren bir yönetim gerçekleştirmesi.
Tek bir yumruk halinde pandemiden ve yarattığı ekonomik sıkıntılardan ülkenin kurtulması!
Onlar ise halkın yaşamakta olduğu felaketi hafifletmek yerine ne yapıyorlar?
Koltuk kavgası yapıyorlar!
Sadece Meclis Başkanlığına dönük olarak değil, bu ortamlarda iktidarı ile muhalefeti ile erken seçim istemek bile koltuk kavgası derdinde olduklarının kanıtı değil midir?
Bir diğer taraftan uygulamalarla vatandaş iki sınıfa ayrılmış vaziyette!
Devletten maaş çekenler ve çekmeyen, kendi yağında kavrulanlar.
Hayat pahalılığı ödeneklerinin hesaplanmasında bile insani olmayan uygulamalar yapılıyor.
Halbuki hayat pahalılığı oranı 15 bin TL maaş çeken için de aynıdır, asgari ücreti çeken için de aynıdır. Tek farkla ki asgari ücretle yaşamak zorunda kalanlar ayın belli bir döneminden sonra açtır!
Pazara çıktığınızda, temel ihtiyaç olsun ya da olmasın bir metanın ederi 10 TL ise bu rakam 10-15 hatta 20 bin maaş alan için de geçerlidir, asgari ücret alan için de.
Öyleyse toplumsal sınıflar arasındaki uçurumu derinleştirmek niye?
Pandeminin de ağırlaştırmış olduğu bu sınıfsal aralıkların kapatılması doğrultusunda çalışmalar yapmak yerine koltuk kavgaları almış başını gitmiş durumda.
Ülkenin en büyük partisinde disiplin diye bir şey kalmamış. Parti içinde bir türlü dur durak bilmeyen hesaplaşmaların önünü kesmek için erken seçim silahına sarılıyorlar.
2017 de yapılan “hodri meydan” çekmelerin sonuçlarını unuttunuz mu?
Sorarım, vatandaş seçim sonunda tümünüzü cezalandırırsa ne yapacaksınız?
Olumlu işler yaparak sandığa gitmek yerine, intikamcı duygularla sandığa gitmeyi tercih etmek arasında bir fark olduğunu herhalde biliyorsunuzdur umarım!
Sorarım, bunun adına “kendi ayağına kurşun sıkmak” denmez de ne denir?