Osmanlı Devleti , Girit’i almak için  1645’ten  1669 yılına kadar tam 24 yıl savaştı ve de  yüzbinlerce şehit vererek fethetti.. Ancak  1821’de Mora’da  başlayan  Yunan isyanı Girit’i de etkileyecekti.  Nitekim, 1830’da Giritli Rumlar, tam bağımsızlık veya Yunanistan’a  ilhak isteyerek isyan ettiler. İsyanı bastıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa 1831’den 1840 yılına kadar Girit’i yönetti.. 1864’te İngiltere’nin, Ege’de kendi himayesindeki  7 Adayı Yunanistan’a vermesi Kıbrıs’ta da  Rumların Enosis hayallerini canlandıracaktı!..
1866’da Girit’te  Rumlar Adada ilk büyük  isyanı çıkararak Adadaki Osmanlı hakimiyetini  tanımadıklarını belirtip Girit’in Yunanistan’a  ilhakını ilan ettiler. Avrupa devletlerinin  meseleye dahil olmasıyla Sultan Abdülaziz Sadrazam Ali Paşa’yı Girit’e gönderdi.  Sadrazam Ali Paşa , 1868’de Girit Vilayet Nizamnamesi”ni ilan etti. Böylece Girit, “Yarı Özerk” yapıya sahip oldu…
.. Sadrazam Ali Paşa  ayrıca  adada af ilan etti, adayı iki yıl vergiden muaf tuttu. Buna rağmen Yunanistan, Girit’teki ayrıcalıkları  desteklemeye devam edince Osmanlı Devleti 1868’de Yunanistan’a bir ültimatom verdi ve  Yunanistan’la  ilişkilerini kesti… Bunun üzerine Avrupa devletleri yeniden meseleye  el koydular. 1869’da Paris Konferansı’nda  Osmanlı Devleti haklı bulundu.  Aslında Rusya ve Fransa , Girit’in Yunanistan’a bağlanmasını istiyordu. İngiltere ise daha temkinliydi;  Osmanlı Devleti dağılırken başkalarının  çok güçlenmesini istemiyordu.  Kaynak:htpps//www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/kibris-girit-olmasin-1926674/
Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanan 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi)   günlerinde  Girit’li Rumlar bir kez daha isyan  eder.. Osmanlı Devleti 25 Ekim 1878’de imzaladığı Halepa Sözleşmesiyle Girit’li Rumlara  çok geniş haklar tanıdı. Sözleşmenin uygulanmasında Avrupa  Devletlerinin Konsolosları da söz sahibi olacaklardı..
Halepa Sözleşmesine göre, Girit Meclisi 49 Hristiyan, 31 Türk’ten oluşacaktı.  Adada dönüşümlü olarak Türk ve Rum Valiler görev yapacaktı. Hristiyan Kaymakamlar, Müslüman Kaymakamlardan fazla olacaktı.. Türkçe ve Rumca  resmi dil olacak, ancak Meclis’teki ve mahkemelerdeki görüşmeler Rumca yapılacaktı.  Adanın vergi gelirlerinin yarısı Osmanlı’ya bırakılırken, yarısı adada kalacaktı.. Halepa  Sözleşmesiyle Girit “tam özerk” hale geldi. Kaynak:htpps//www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/kibris-girit-olmasin-1926674/
1878 Berlin Kongresi’nde Yunan Dışişleri Bakanı; Epir, Teselya ve Girit’in Yunanistan’a verilmesini istemesiyle birlikte  Berlin  Antlaşması’nın 24. Maddesi’nde Yunan toprak isteklerine yer verildi..
 Halepa Fermanı’nın  uygulanmasını isteyen Giritli Rumlar yeniden isyan etti. Bu sırada adada Rumlar Türkleri  katletmeye başladı. Ancak Yunanistan, Türklerin Rumları katlettiği propagandasını yaptı.. Ocak 1897’de  Girit İhtilal Komitesi Girit’in Yunanistan ile birleştiğini ilan etti.  Şubat 1897’de Yunan Prensi Yorgi’nin  komutasındaki bir Yunan filosu   Girit’i işgal edip adanın Yunanistan’a bağlandığını ilan etti..  18 Aralık 1897’de Osmanlı Devleti, Girit’in özerkliğini kabul etti. Adada beş yıl süreyle Hristiyan  bir Vali’nin görev yapmasına karar verildi..
.. 19 Nisan 1899’da Venizelos tarafından hazırlanan   Girit Anayasası Girit Meclisi’nde kabul edildi.. Anayasaya göre Girit’in resmi dili Rumca olacaktı. Ayrıca Girit bayrağı, Girit posta pulu, Girit polis teşkilatı oluşturulacaktı. Böylece kağıt  üzerinde Osmanlı’ya bağlı görülen Girit, gerçekte bırakın  özerkliği, bağımsızlığı , fiilen Yunanistan’a bağlanmış  oldu.. 1908’de büyük devletler birden bire adadan tamamen  çekildiler... 
..Girit Meclisi, 5 Ekim 1908’de  Girit’in Yunanistan’a katıldığını ilan etti.. Osmanlı Devleti  bu kararı tanımadı. Girit’e sahip çıkmak için  Türkiye’de 200’den fazla miting yapıldı. “Ya Girit Ya Ölüm” sloganları atıldı.. Avrupalı devletlerin adadan çekilmelerini fırsat bilen Giritli Rumlar, Adadaki Türkleri katledip göçe zorladılar ve Temmuz 1909’da Hanya kalesine Yunan Bayrağı diktiler. 1910’da Girit Meclisi’nde Yunan Kralı adına yemin edildi.  Osmanlı, Balkan Savaşı’nı kaybedince Girit Adası, 30 Mayıs 1913’teki  Londra  ve 10 Ağustos 1913’teki  Bükreş Antlaşmalarıyla kesin olarak Yunanistan’a bağlandı. Kaynak:htpps//www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/kibris-girit-olmasin-1926674/
 Rigas  Ferraios, 1790’da Yunan Megali İdea’sını hayata geçirmek için   bir program   belirlemişti. Buna göre önce  aralarında Girit ve  Kıbrıs’ında bulunduğu adalar ele geçirilecekti..
Bu noktada insanın aklına  ister istemez şu gelir! Kıbrıs Girit olur mu?  Yunanistan Girit’i ele geçirdi, Kıbrıs için ise hala daha Megali idea hayalleri çerçevesinde  mücadele ediyor.. Girit birden  bire değil, uzun bir süreç sonunda kaybedildi. Bu süreçte Girit’te Türklere yapılan katliamlarla  Türkler göçe zorlandı , Avrupalı devletler Yunanistan’ın yanında yer aldı. Osmanlı Devleti akıl almaz  tavizler verdi, adadan Türk askeri çıkarıldı. Girit önce özerk, sonra bağımsız oldu, sonra da ilk fırsatta Yunanistan’a  bağlandı.. 
Sonuç olarak; Yunanistan, “Girit Benzeri” bir entrika dizisini yıllar sonra Kıbrıs Adasında da oynamaya kalkarken, Anavatanımız Türkiye bu tahrik edici oyunu yıllarca serinkanlılıkla izlemiştir.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planı uygulanmaya başlarken  hedefleri 8 saat içerisinde  Lefkoşa’yı teslim almak ve 24 saat içerisinde ada genelinde tüm Kıbrıs Türk Halkını etkisiz hale getirmekti...
Kıbrıs Türk Halkı 11 yıl boyunca Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler verdi.. Kıbrıs Türk Halkının  gözleri yıllarca Kuzey’e takılı kaldı. Her gün ve her an için Anavatanımız Türkiye ile bütünleşmek için , Türk askerine kavuşmak için  büyük mücadeleler verdi.. Kıbrıs Türk Halkı elbet bir gün Anavatanına kavuşacağının umudu içinde oldu..
 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde  Kıbrıs’ta EOKA-B ve RMMO tarafından Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbenin esas hedefi Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’i gerçekleştirmekti. Nitekim, gerçekleştirilen darbenin ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Televizyonda yaptığı konuşmada Kıbrıs Helen Devletinin kuruluşunu ilan ediyordu. Bu gelişmelerle birlikte    Kıbrıs Türk Halkının Girit misali yok edilmesi gündeme gelirken  Anavatanımız Türkiye’nin  daha fazla beklemesi söz konusu olamazdı..
Netice itibarıyla  11 yıl boyunca Anavatanına güvenerek Türk Mukavemet Teşkilatı  (TMT) etrafında bütünleşerek büyük mücadeleler veren Kıbrıs Türk Halkı özlemini çektiği Anavatanına kavuşacaktı.. Anavatanımız Türkiye’nin  Uluslararası Antlaşmalara dayanan Garanti Antlaşmaları  çerçevesinde 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirmiş olduğu Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.
Yıllarca devam eden  toplumlararası görüşmelerde Rum-Yunan ikilisinin  Megali İdea hayalleri nedeniyle olumlu  bir sonuç alınmasının  da mümkün olmaması üzerine Kıbrıs Türk Halkının self-determinasyon hakkını kullanması ve de KTFD Meclisinin onayı ile  Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf  R. Denktaş;  Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün ve dava arkadaşları Osman Örek’le birlikte Meclis binasının balkonundan  halkımıza     15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu  ilan etmiştir..
Günümüzdeki Kıbrıs sorunu ve geçmişte yaşanan Girit sorunu arasında büyük benzerlikler vardır..  Bugün Girit’te tek bir Türk yoktur.  20 Temmuz 1974’te  Barış Harekatı  gerçekleşmemiş olsaydı şu bir gerçek ki  bugün Kıbrıs Türk Halkı da Girit misali yok olmaktan kurtulamayacaktı..
Makarios, Grivas, Klerides, Papadopulos, Yorgacis ve diğerleri Kıbrıs’ta Girit modelini  uygulamak için Akritas Planını hazırlamışlardı ve “AB yolu ile Enosis”  davası halen devam etmektedir!…
Kıbrıs Türk Halkı için “Tek Çare”; Bağımsız ve Egemen Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk  Cumhuriyeti’ne  ve onun bağımsızlığına dört elle sarılmaktır.  
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa… DEVAM EDECEK …