Gerilere dönüp bakacak olursak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilir ve de   Kıbrıs’ta İngiliz Yönetimi sona ererken; egemenlik Adadaki iki halktan birine değil, ortaklaşa  her iki halka devrediliyordu.
1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını Başbakan Adnan Menderes, Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis,   Kıbrıs Türk halkının lideri Dr. Fazıl Küçük  ve Rum halkı adına Makarios, Yunanistan adına Dışişleri Bakanı EvangelosAverof ve İngiltere adına Başbakan Mac Millan   imzalamışlardı.
Yine o günde konu anlaşmalar çerçevesinde 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilir ve de 950 kişilik Yunan Askeri Alayı ve 650 kişilik Türk Askeri Alayı adaya ayak basarken 82 yıllık bir aradan sonra Kıbrıs Türk Halkı, Türk Askerine yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu. 
Ancak Kıbrıs Türk ve Rum halklarının siyasi eşitliğine ve egemenliğine dayalı olarak ilan edilen 1960  Kıbrıs Cumhuriyeti Rum-Yunan ikilisinin Megali-İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis’i gerçekleştirme hayalleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacak ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile yıkılacaktı.
Rum Liderliği, on bini aşkın  Yunan Askerinin  desteğinde  11 yıl boyunca adanın her yerinde Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulundu. Bu yetmiyormuş gibi Yunan Cuntası desteğinde 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı gerçekleştirilen darbenin ardından  Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson tarafından 17 Temmuz 1974’te  Kıbrıs Helen devleti ilan edildi.
O günde Garantör Devlet anavatanımız Türkiye’nin  Başbakanı Bülent Ecevit,  birlikte hareket etmek için diğer garantör devlet İngiltere’ye kadar gidecek ancak eli boş dönecekti. Netice itibarı ile Kıbrıs Türk Halkının;  Rum-Yunan ikilisine karşı 11 yıl boyunca verdiği mücadelenin ardından anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirdiği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Yıllarca devam eden toplumlararası müzakerelerde bir sonuca varılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te  bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Kıbrıs Türk Halkı, anavatanımız Türkiye’nin desteğinde dünden bugüne verdiği mücadelelerle  gelinen noktada bağımsız ve egemen bir devlete sahiptir. Buna karşın Kıbrıs’ta siyasi çözüm adına yıllarca devam eden müzakerelerde bir sonuca varılamayacak ve de 07 Temmuz 2017’de Crans Montana Konferansını Rum-Yunan ikilisinin terk etmesi üzerine Federasyon çözüm sürecinin bir kez daha başlamamak üzere sona erdiği kabul edilmelidir.
Çok iyi hatırlardadır, o günde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi” derken, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: “Federasyon Görüşme Süreci Bir Kez Daha Başlamamak Üzere Sona Ermiştir” demiştir.
O günde hatırlardadır, Rum-Yunan ikilisi Garanti Anlaşmaları iptal edilmeli, Türk Askeri adadan gitmeli, Rum göçmenler evlerine mülklerine dönmeli diyorlar başka bir şey demiyorlardı. Şimdilerde de hedefleri olası bir siyasi çözümle birlikte Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ hakları ile ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamaktır.
Rum-Yunan ikilisi çok iyi bilmelidir ki; gelinen noktada Kıbrıs Türk halkının Federal bir zeminde değil, Kıbrıs’ta egemen eşitlik temelinde kalıcı bir barışa ulaşabileceğine inandığını ve siyasetini de bu yönde ortaya koyduğunu ifade eden KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar “Rum tarafının pişirip kurtardıkları Güven Artırıcı Önlemleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne egemenliğini yayacak önerileri kabul etmeyeceğini” dile getirdi.
Gerçek şu ki; göreve geldiği günden beri her vesileyle KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar; iki devletin işbirliğine dayalı bir çözümü desteklediklerini egemenlik haklarından asla vazgeçmediklerini ve vazgeçmeyeceklerini vurgulamaktadır.
Her vesileyle Rum tarafının pişirip kurtardıkları güven artırıcı önlemleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne egemenliğini yayacak önerileri kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini dile getiren sayın Ersin Tatar “İki devletin işbirliğine dayalı bir çözümü desteklediklerini  ve egemenlik haklarından  vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Gerçek şu ki; 17 Haziran 1983 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi aldığı Self-determinasyon kararında; Kıbrıs Türk halkı, 1960 Anlaşmaları ile ilan edilen “İki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kurucu Ortaklarından biridir.
13 Kasım 2022 tarihli yerel yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında da  KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin statüsünün yükseltilmesi engellenemez” diyordu.
O günde yerel yazılı basınımıza yansıyan açıklamasında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar;  Güney Kıbrıs ile Yunanistan’ın  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin  9’ncu Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Liderler Zirvesi’nde Gözlemci Üye olarak kabul edilmesine karşı harekete geçmesi ve eleştiride bulunmasını değerlendirerek, “Tanınma Yolunda KKTC’nin Statüsünün Yükseltilmesi Engellenemez” dedi.
Açıklamasında KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar: “Kıbrıs konusu ile ilgili müzakere süreci 1968 yılında başlarken, Rum-Yunan ikilisinin  uzlaşmaz ve dayatmacı  tutumu nedeniyle olumlu bir sonuca ulaşamazken, özellikle Annan  Planı Referandumu ve Crans Montana görüşmelerinde  federal temele dayalı bir antlaşmanın mümkün olamayacağı bir kez daha  ortaya çıkmıştı. Rum-Yunan ikilisi, federal temele dayalı bir antlaşmada anavatan Türkiye’nin kaldırılmasını, güvencemiz olan  Türk askerinin adadan  uzaklaştırılmasını  ve Kıbrıs Türk halkını, Rum devletine dönüşen  Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘Azınlık’  olarak yama yapmayı  hedeflerken, bunları kabul etmemiz mümkün değildir. Rum-Yunan ikilisinin  değişmeyen bu tutumu karşısında  Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak olan egemen eşit iki  ayrı devletin varlığına dayalı çözüm önerisini gündeme getirdik..
 ..Bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi Anavatan Türkiye tarafından da desteklenen  bu çözüm önerimizi ilk kez Cenevre’de müzakere masasına   koyduk ve egemen eşitlik ile  eşit uluslararası  statümüzün  kabul edilmesi çağrısında  bulunduk.  Ama ne var ki; kendisini Kıbrıs’ın tek sahibi olarak gören Rum tarafı, bu olumlu çağrımıza da karşı çıktı..
..Kıbrıs Türk tarafı olarak egemen eşit iki ayrı devlete dayalı çözüm önerimizden  geri adım atmayacağımızı belirtirken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da BM 77’nci Genel Kurulu’nda  yaptığı tarihi konuşmada tüm ülkelere: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni  Tanıyınız” çağrısında  bulunarak  yeni dönemin ilk adımını atmış oldu..
..Bunun sonrasında  da Özbekistan’ın  Semerkant kentinde düzenlenen  9’ncu  Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde tarihi bir adım daha atılarak devletimiz ilk kez uluslararası bir örgüte Anayasal adı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla Gözlemci Üye olarak kabul edildi. Bu çıktığımız yolda büyük bir başarı olup Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yeni bir statü kazanmıştır..
..Bunu hazmedemeyen Rum-Yunan ikilisi , bu başarıyı engelleyebilmek için  Kıbrıs konusunda yaşayan gerçekleri gizleyerek Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne  yönelik  yeni bir saldırı kampanyası başlatmıştır. Başta Rum Dışişleri Bakanlığı  ve Rum siyasi partileri  tarafından yapılan  açıklamalar, Rum-Yunan ikilisinin  Kıbrıs konusunun  çözümüyle  ilgili hakimiyetçi ve olumsuz tutumu ile  egemen eşitlik ve eşit uluslararası statümüze  karşı  olduklarını bir kez daha gözler önüne sermektedir” dedi. Kaynak: 13 Kasım 2022 tarihli Kıbrıs Gazetesi, s.9
Yine 13 Kasım 2022 tarihli Kıbrıs Gazetesinin 10. Sayfasında yer alan açıklamasında  GKRY Dışişleri Bakanı YoannisKasulidis’ten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin TDY’ye Gözlemci Üye Kabul Edilmesine Tepki: “Türkler Eşit  Statünün Mümkün Olmadığını” anlamalı başlıklı açıklamasında GKRY Dışişleri Bakanı YoannisKasulidis ile Rum siyasi partilerinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin  Türk Devletleri Teşkilatı’na  (TDT) Gözlemci Üye olarak  kabul edilmesini değerlendirdi.
Haravgi Gazetesindeki, “Kasulidis: KKTC’nin Gözlemcilik Pozisyonu Olumsuz Bir Gelişme” başlığıyla yer alan habere göre  Rum Yönetiminin, Türk dili konuşan Kazakistan ve Özbekistan’a  diplomatik misyon  gönderdiğini ifade eden Kasulidis,  Özbekistan ile Kazakistan’ın uluslararası meşruluğu  etmelerinin  söz konusu  olmadığını  açıklığa kavuşturduklarını ileri sürdü. Daha sonrasında Türkiye’nin  gözlemcilerin devletler veya uluslararası örgütler olması  gerektiğini belirten tüzüğün değişmesini istediğini ve  buna  oluşumların/ varlıkların eklenmesini istediğini iddia eden  Kasulidis, Özbekistan’ın  geri adım attığını, Kazakistan’ın ise bugüne kadar tek başına tüzük  değişikliğinde  direndiğini öne  sürdü..
..Bu tüzük değişikliğinin, İslam Konferansı’nda  olduğu gibi KKTC’nin gözlemci olabilmesi için yapılacağını ileri süren Kasulidis,  bunun iyi bir gelişme olmayacağını kaydetti.  Kasulidis, Türklerin arzu ettikleri Eşit Uluslararası Statünün “Yakın gelecekte mümkün olmadığını” anlamaları gerektiğini iddia etti.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk Halkı siyasi eşitlik ve egemenlik haklarından asla vazgeçmeyecektir. Kıbrıs Türk halkına düşen görev birlik ve beraberlik içinde hareket ederek bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..