21 Nisan 1967’de Yunanistan’da sabah saat 06.30’da Atinalılar top sesleriyle uyanırken radyolardan yapılan açıklamada Yunan Askeri Cuntası’nın iktidara el koyduğu ifade ediliyordu.. Yunan siyasi tarihine “Albaylar Cuntası” olarak damgasını vuran darbe, Alb. Yorgios Papadopulos, Alb. Nikolas Makarezos ve Kıdemli Alb. Stylianos Patakos’un öncülüğünde gerçekleşmişti.
Yunan Cuntasının iktidara gelişiyle birlikte Yunanistan’ın Kıbrıs’ta bir Enosis darbesi yapacağına ve Kıbrıs meselesini Enosis üzerinden çözümlemek istediğine dair söylentilere karşı Türkiye’de hükümet yetkilileri Türkiye’nin Enosis’i hiçbir zaman kabul etmeyeceğini kesin bir dille belirtmişlerdir.
Türk-Yunan Başbakanları önceden tespit edildiği üzere, heyetler halinde 9 Eylül 1967’de Keşan’da ve ertesi günü de 10 Eylül’de Dedeağaç’ta görüşmeler yapmışlardı. O günde Keşan’da görüşmeler başlar başlamaz Yunan tarafı Türkiye’ye yazılı bir teklifte bulunarak Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesine yani Enosis’e razı olması karşılığında Türkiye’ye Batı Trakya sınırlarında bazı tavizler verme teklifinde bulunmuştu. Böyle bir benzeri teklif 1966 yılında da Stefanopulos Hükümeti tarafından Türkiye’ye yapılmış fakat Türkiye tarafından derhal reddedilmişti. Bu sefer de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Süleyman Demirel ayni şekilde tereddüt etmeden reddederek “Görüşülecek bir şey kalmamıştır” demişti. Ancak Yunan tarafının ısrarı üzerine görüşmelere göstermelik de olsa ertesi günü Dedeağaç’ta devam edilerek ortak bir bildiri yayınlanmıştı.
Ortak bildiride tarafların adada gerginliğin artmasına sebep olacak hareketlerden kaçınacakları belirtilmiş olmasına karşın, Ekim 1967’de Kıbrıs’ı ziyaret eden Yunan Başbakanı Yardımcısı ve Savunma Bakanı “General Spandidakis 21 Ekim’de verdiği demeçte Kıbrıs meselesine Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesinden başka bir çözüm yolu bulunamaz” demişti. Kaynak: Hilmi Dincer, 1967 Kıbrıs Buhranı ve Keşan-Dedeağaç Görüşmeleri, 01.12.2017, Devrim Gazetesi
Netice itibarıyla askeri bir darbe ile yönetimi ele geçiren Albaylar Cuntası, Kıbrıs’ta Enosis’i gerçekleştirmek için Keşan ve Dedeağaç görüşmelerinde Türkiye ile pazarlığa kalkışmış, bundan olumlu bir sonuç alamayınca 15 Kasım 1967’de Kıbrıs’ta Geçitkale ve Boğaziçi köylerine binlerce Yunan askerinin katılımıyla, ağır silahlar, toplar ve tanklarla bir avuç Kıbrıs Türk Halkına karşı büyük bir saldırılar düzenlenmişti…. Anavatanımız Türkiye’nin bu barbarca saldırılara karşı tepkisi büyük olmuş ve de Garanti Antlaşmalarından doğan haklarını kullanarak müdahale edeceği yönündeki ihtarı üzerine başta Grivas olmak üzere 12 bin Yunan askeri Adadan çıkmak durumunda kalmıştı!..
Bu gelişmelerin ardından Makarios Enosis’e giden yolda taktik değiştirerek zamana oynamaya başlarken Yunan Cuntası ile ilerleyen günlerde anlaşmazlığa düşecekti.. 1967’de Geçitkale saldırılarının sorumlusu olarak Adadan çıkması sağlanan General Grivas, 1971’de Yunan Cunta Yönetimi tarafından yeniden Kıbrıs’a gönderilerek Kıbrıs’taki Yunan askeri kuvvetleriyle Makarios’u devirerek Enosis’i ilan etmek için EOKA-B’nin başına getiriliyordu.. O günde Grivas’ın komuta ettiği EOKA-B üyeleri Makarios taraftarlarına karşı silahlı saldırılarda bulunmaya başlar..
1967 Geçitkale saldırılarının ardından yapılan antlaşma çerçevesinde 4 yıllık sürgün hayatı sonrası Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın Kıbrıs’a giriş yasağının kaldırılması üzerine 13 Nisan 1968’de Adaya dönüşünün ardından Türk tarafı adına Rauf R. Denktaş ve Rum tarafı adına Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında toplumlararası görüşmeler başlayacaktı..
İlerleyen yıllarda Makarios, 25 Nisan 1974’te yayınladığı bir bildiri ile EOKA-B’yi yasa dışı ilan eder ve 2000 kadar üyesini tutuklarken EOKA-B’nin yeraltı faaliyetleri yine de devam ediyordu… Makarios, 2 Temmuz 1974’te Yunanistan Cumhurbaşkanı General Gizikis’e göndermiş olduğu mektubunda Ulusal Muhafız Alayı’nda görev yapan 650 Yunan Subayının geri çekmesini istedi ve Yunanistan’daki Cuntanın kendisine ve hükümetine suikast planlamakla suçladı.. Kaynak: Yunan Darbesi ve Kıbrıs Barış Harekatı; users.metu.edu.tr/birten/kibris_baris.html
Neticede Makarios’un Cunta Yönetimi Lideri Gizikis’e gönderdiği 2 Temmuz 1974 tarihli meşhur mektubu , bardağı taşıran son damla olmuştu... Yunan Cuntası ve EOKA-B’ye göre daha fazla beklemeye gerek yoktu; bu zaferin kazanılması için EOKA-B ve Yunan Cuntası daha fazla bekleyemez ve zamana oynayamazdı..
3 Temmuz 1974’te Metaksas Meydanı’nda askerler ile polis arasında çatışma çıktı . Makarios da Yunanistan’daki Cuntayı , EOKA-B’nin şiddet eylemlerinin arkasında yer almakla suçladı.
Neticede 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan Cuntasının desteğiyle Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO)’nun, Yunan Alayı’nın ve EOKA-B’nin ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas amacı Enosis’in bir an önce gerçekleştirilmesini sağlamaktı..
Peki ama, Makarios neden hedef olmuştu?.. Makarios Enosis’e karşı mıydı? Kesinlikle Hayır. Her şeyden önce 15 Ocak 1950 Enosis Plebisitini düzenleyen ve Enosis yemini eden Makarios’tu.. Makarios’a göre o günde Enosis’in gerçekleşmesi için konjektür ve zaman uygun değildi.. Makarios’a göre gelinen noktada Enosis’e gidebilmek için Kıbrıs Türk Halkı yavaş yavaş yok edilmeliydi.. Makarios’un da , Cunta Yönetiminin de hedefi kesinlikle Enosis’in gerçeklemşesini sağlamaktı. Nihai amaç Enosis’ti . Ama önemli olan bunun kimin tarafından ve hangi yoldan gerçekleştirileceğiydi. Makarios’la, Cunta Yönetimi Enosis’in hangi yoldan gerçekleştirileceği konusunda ters düşmüşlerdi.
Diğer bir değişle; 46 yıl önce, 15 Temmuz 1974’te , Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasının , Enosis’in daha fazla geciktirilmesine karşı olan EOKA’cı Rumlar ile Yunanistan’daki Albaylar Cuntası’nın Kıbrıs’taki subay ve askerleri, Kıbrıs Türk Halkının direnişi nedeniyle ertelemek durumunda kaldıkları Enosis’i bir an önce hayata geçirmek için hedefi daha uzun vadede gerçekleştirmeyi hedefleyen Makarios’a karşı bir darbe gerçekleştirilmişti..
Bugün Yunan Cuntasının desteğinde EOKA-B ve RMMO tarafından düzenlenen 15 Temmuz 1974 darbesinin 46. Yıl dönümüdür. O günde Rum tarafında siyasi görüşleri farklı diye, Enosis’e giden yolda yürüyüşleri farklıdır diye; Lefkoşa’da, Mağusa’da, Limasol’da, Baf’ta yaklaşık 2000 Rum öldürülmüştü.
O günde darbeden sağ kurtularak Baf’a kaçmayı başaran sonra da İngiliz Helikopteri ile Adadan çıkması sağlanan Makarios; İngiltere üzerinde ABD’ne gitmeyi başaracak ve de 19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde yapmış olduğu konuşmada: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır, Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz” diyerek yardım çağrısında bulundu..
Sonuç olarak; darbe ve Rumlar arasında yaşanan çatışmalar, Kıbrıs Türklerini de harekete geçirdi. Darbe haberini, uzun yıllar TAK Müdürü olarak da görev yapan Kemal Aşık’tan alan Rauf R. Denktaş, Kıbrıslı Türklere “Bu Rumlar arası bir olaydır sakın karışmayınız” mesajını iletirken, dönemin Türkiye başbakanı Bülent Ecevit’e de “Enosis için son adım atılmıştır. Müdahaleden başka çare yoktur” mesajını göndermişti. Kaynak: kibrispostasi.com/c35-kibris_haberleri/n291253-15-temmuz-1974-kibrista-fasist-yunan-darbesi-45inci-yili
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını önlemiştir. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkının varlığı güvence altına alınırken Yunanistan’a demokrasi geliyordu..20 Temmuz 1974 Cumartesi günü kahraman Mehmetçiğin gelmesiyle Kıbrıs’ta güneş bir başka doğacaktı…
15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkının “self-determinasyon” (Kendi Kaderini Tayin Etme) hakkına dayanılarak ve siyasi eşitliği vurgulanarak ilan ediliyordu..
15 Temmuz 1974 darbesi, Enosis’e giden yolda; Makarios’un Albaylar Cuntasıyla ters düşmesinden kaynaklanıyordu. 15 Temmuz 1974’te Albaylar Cuntasının Makarios’a karşı düzenlediği darbenin esas hedefi Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.. 15 Temmuz 1974 darbesi olmasaydı 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı da olmayacaktı. 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı olmasaydı ,bugün KKTC de olmayacaktı..
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev; temellerinde kahraman Mehmetçiklerimizin, Mücahit Halkımızın, aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin canı ve kanı olan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır..