4 Haziran’da gerçekleşen New York Zirvesi’nde varılan mutabakat göre , Haziran Ayı’nın 2’nci yarısında garantör devletlerin de katılımı ile 2’nci bir Cenevre Konferansı söz konusu. Sayın Akıncı, GKRY Başkanı Anastasiadis’in “Ön şartlarından vazgeçtiğini” söylüyor ama Anastasiadis, “ön şartlarım kabul edildiği için Cenevre’ye gidiliyor” diyor ve de Rum Hükümet Sözcüsü Nikos Hristodulidis “ Garantilerin tartışmaya açılması ile yeni bir garanti sisteminin gündeme getirilmesini başardık” diyor. Rum tarafı bayram ediyor, bayram!...Çünkü Garanti Anlaşmaları masaya yatırılıyor!...
Günümüzde, Birleşik Federal Kıbrıs gibi siyasi bir çözüm için çalışmalar yapılırken; Kıbrıs Türk halkı olarak Şubat 1959 Zürih ve Londra anlaşmaları temelinde kurulan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin neden yaşamadığını düşünmek durumundayız. Şöyle ki;
19 Şubat 1959’da Londra’da imzalanan Zürih ve Londra Anlaşmalarını imzalayanlardan biri olan Yunanistan Dışişleri eski Bakanı Evangelos Averof o günde Yunan Meclisinde çok tenkit edilirken yapmış olduğu konuşmada: “Beyler düşününüz bir kere, Enosis’e İngiliz Sömürge Yönetiminden mi , yoksa Kıbrıs Cumhuriyeti’nden mi daha kolay gidilir” diye cevap verirken 6 Mart 1959’da, Londra’dan Lefkoşa’ya dönüşünde Rum halkına seslenen Makarios: “Bu anlaşmalar Enosis’e sıçrama tahtası olacak, merak etmeyiniz” diyordu. Bu mesajlar, Rum-Yunan ikilisinin Enosis hedeflerinde bir değişiklik olmadığının bir ifadesi idi.
16 Ağustos 1960’da Lefkoşa’da anlaşmaların imzalandığı gecenin sabahında Mağusa Limanına ayni anda gelen 950 kişilik Yunan Alayı ve 650 kişilik Türk Alayı karaya çıkar. Mağusa’da ve Lefkoşa-Mağusa yolu üzerinde Türk askerine karşı yapılan tezahüratlar görülmeye değerdi… 82 yıllık bir ayrılıktan sonra ne heyecandı o, heyecan bir bilseniz!...
Çok geçmeden Makarios 1960 Anayasası Türklere çok haklar verdi diyerek Kıbrıs Türk halkına hayat veren 13 maddenin değiştirilmesini ister. Dr. Fazıl Küçük’ün, Makarios’un bu değişiklik isteklerini reddi üzerine Makarios 1962’de taa Ankara’ya kadar gidecekti!..
Ancak Ankara’dan da istediği sonucu alamayan ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmeyi başaramayan Makarios, bu hedeflerine ulaşmak, Kıbrıs Türk halkını etkisiz hale getirmek, yok etmek ve çok kısa bir sürede Enosis’i gerçekleştirmek için 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planı devreye konulur. 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkına silahlı saldırılarda ve katliamlarda bulunulur.
Neticede 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir. Bugün var olan bu barış ve huzuru Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığına borçluyuz. BM gözetiminde yıllarca süren toplumlararası görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te KKTC ilan eder. Günümüzde Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devlet vardır. Eksik olan barış anlaşmasıdır, ateş-kes anlaşmasıdır.
Günümüzde Kıbrıs’ta var olan bağımsız ve egemen iki devlet gerçeğine rağmen Kıbrıs birleştirilmek isteniyor. Rum liderliği kesinlikle Kıbrıs Türk halkı ile eşit ortaklığı aklının köşesinden bile geçirmiyor, Rum hiçbir yetkiyi Kıbrıs Türk halkı ile paylaşmak istemiyor… Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkı, siyasi eşitlik hakları görmezden geliniyor.
Günümüzde anavatanımız Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı emrivakilerle karşı karşıyadır. AB ve diğer büyük güçleri arkasına alan Rum liderliği öncelikle KKTC’ni ortadan kaldırarak egemenliğini kuzeye de yayarak, Birleşik Federal Kıbrıs adı altında üniter bir devlet kurmak, Kıbrıs Türk halkını ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyetine yamalamak ; anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini sonlandırmak, Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkışını sağlamaktır.
Bilinmelidir ki anavatanımız Türkiye, Kıbrıs’ın bir Yunan adası olmasına asla müsaade etmeyecektir. Bilinmelidir ki Türkiye, Kıbrıs Türk halkı üzerindeki tarihi ve kültürel sorumluluğunun bilinciyle ve de uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri çerçevesinde sadece Kuzey Kıbrıs’ın değil, tüm adanın garantörü olarak Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de barış ve huzura katkı sağlamaya devam edecektir...
Kıbrıs sorunu sonsuza kadar masada kalamaz. Kıbrıs’ta mevcut görüşme süreci ile adil ve kalıcı bir barış anlaşmasının sağlanması mümkün değildir. Kıbrıs’ta adil ve kalıcı barış adına , KKTC’nin uluslararası toplum tarafından tanınmasını sağlamak en doğru yol olacaktır…