Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi  BM Güvenlik Konseyinin 541(1983) ve 550(1984) sayılı kararlarının ve de uluslararası Anlaşmalara aykırı olarak ABne tam üye olarak kabul edilmelerinin arkasına sığınarak , onlardan aldıkları güçle   kendilerini Kıbrısta tek meşru hükümet ve/veya tek meşru devlet olarak gördükleri sürece , tüm Kıbrısta hak iddia ettikleri sürece, Kuzey Kıbrısı  ,KKTC topraklarını işgal bölgesi olarak gördükleri sürece  Kıbrıs sorununa siyasi çözüm bulunamaz.

1960da kurulan sistem geçerli ise GKRYnin  1990da ABne tam üyelik  başvurusu , Garanti Anlaşmasının  teminatı altında olan  Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 50. Maddesini  göz önünde tutarak değerlendirilmesi gerekmekteydi. Anayasanın 50. Maddesi  , Kıbrısı sadece  Türkiye ve  Yunanistanın üye  olduğu  uluslararası kuruluşlara  katılmasını   mümkün görmektedir. Kıbrıstaki uyuşmazlığın ; bir federal devlet modeli ile giderilmesi , Rum toplumunun Kıbrısta hakim bir ulus olma ve Enosis hayali nedeniyle ancak Rumların bir hayali olabilir.

Uluslararası camianın Kıbrıs Rum Yönetimine , “meşru Kıbrıs Hükümeti” muamelesi yapmaya   devam ettikçe Rum tarafının  stratejisini değiştirmesini beklemek iyimserlik olur.   Uluslararası camiaya düşen görev, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Devletinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla  ikiye bölündüğünü  ; her iki halkın kendi kesimlerinde  diğerine eşit egemenlik yetkilerine   sahip iki ayrı bağımsız ve egemen  devletin olduğunu ; her iki halkın  self-determinasyon hakkı   Rumlara anlatılmalıdır. Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ve egemenliği dikkate alınmalıdır.

 Kıbrıs Rum Yönetimi , tüm Kıbrıs üzerinde iddiasını sürdürdüğü müddet,  meşru hükümetin sadece kendisi olduğunu iddia ettikçe Kıbrıs sorunu siyasi olarak çözümlenemez

Kıbrıs Türk halkı,  ‘Garanti Anlaşmalarında teminat altına alınan  hakları doğrultusunda 1975de KTFDni ve ilerleyen  yıllarda da yine self-determinasyon hakkını kullanarak  15 Kasım  1983de KKTCni ilan etmiştir. Bugün Kıbrısta , Kıbrıs Türk ve  Rum halklarının Kıbrısta self-determinasyon hakkı vardır ve ayrı ayrı kullanılan  self-determinasyon hakkına istinaden Kuzeyde  bütün unsurlarıyla bağımsız ve egemen KKTC devleti   ve Güneyde ayrı bir devlet ortaya çıkmıştır. Siyasi çözümün bu gerçekler üzerine  inşa edilmesi gerekmektedir.

Kıbrısta Türk ve Rum halkları iki ayrı self-determinasyon hakkı olan , siyasi açıdan eşit ve egemen iki halktır.1974 Barış Harekatı da uluslararası anlaşmalardan  doğan  hakkın kullanılmasıdır, o anlaşmanın yüklediği vecibelerin yerine getirilmesidir.

Rum liderliğine göre, Garanti Anlaşmaları  iptal edilecek, Türk ordusu Kıbrıstan gidecek, Türkiyeden gelen göçmenler , onlara göre yerleşikler gidecek, KKTC ortadan kalkacak, Rum göçmenler Kuzeye evlerine dönecek!.. Daha neler neler….

Rumların gördükleri rüyaya göre;  Kıbrısta, Federasyon/Birleşik Kıbrıs gibi siyasi çözümle “AB normları” ve dört özgürlüğün   uygulanmasıyla birlikte çoğunluk/Azınlık gündeme getirilecek, Kıbrıs Türk halkı ‘azınlık olarak ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyetine yama olacak ve Enosise giden yol açılmış olacaktır..

Kıbrıs Türk halkı olarak biz de herhangibir siyasi çözümde; Garanti Anlaşmaları devam edecek, Kıbrısta barışın tek güvencesi olan Türk askeri  Adada  kalmaya devam edecektir. Kıbrısta bağımsız ve egemen iki devletin  birbirlerini tanıyacakları , giriş-çıkışlarının  ancak   pasaportla/kimlikle  olabileceği  belirli sayıda sınır kapılarının olacağı , bağımsız ve egemen  iki devlet olacaktır diyoruz.

 

Böyle bir siyasi çözümde  Kıbrıs Türk ve Rum halkları yan yana iki devlet içinde barış ortamında , huzur dolu bir hayat süreceklerdir….Neden olmasın ki!....