Kıbrıs Türk Halkının  Milli Mücadelesi; Osmanlı Devletinin  Kıbrıs’ın idaresini 1878’de İngilizler’e devri ile birlikte başlar. 12 Haziran 1878’de Lefkoşa’da, bayrağımız indirilir ve İngiliz bayrağı çekilir ve de  Rumlar Enosis naraları atarken Kıbrıs Türk Halkı o günde kan ağlıyordu..
Adanın yönetimi  Osmanlı Devleti tarafından  1878’de İngiltere’ye devrinden sonra  Kıbrıs Türk Halkının hayatı yavaş yavaş, karanlığa gömülmeye başlayacaktı. Nitekim;   bir yandan  İngiliz Sömürge Yönetiminin baskısı, diğer yandan Rumların Yunanistan’dan aldıkları destekle giriştikleri Enosis saldırıları o günde kendini gösterecekti.
 Yıllarca kendine yapılan saldırılara karşı; ayakta kalmak için her türlü zorluğa, acıya, ve  meşakkate göğüs geren ve de yabancı idare ve kültürlere karşı azimle direnen Kıbrıs Türk Halkı, her türlü baskıya rağmen kendi benliğini kaybetmedi, direndi ve   Türklüğünden asla uzaklaşmadı. Kıbrıs Türk Halkı; yüz yılı aşkın bir süre mücadele ederek onurlu ve şerefli bir halk olarak yaşamasını bildi..
Atatürk İlke ve İnkılaplarına yürekten bağlı ve  Türk milletinin kopmaz bir parçası olan  Kıbrıs Türk Halkı; bugünlere işte bu ruh, bu inanç ve bu tarih bilinci içinde geldi.. Türk İstiklal Savaşı günlerinde olduğu gibi; Türkiye Cumhuriyeti döneminde de  hep Anavatanımız Türkiye’yi  yakından izleyen  Kıbrıs Türk Halkı;  Atatürk İlke  ve Devrimlerine sahip çıkarak onun takipçisi olmuştur. Atatürkçü öğretmenlerimiz, elbet bir gün bağımsızlığına ve egemenliğine kavuşacağına inanan nesiller yetiştirerek 1950’li yıllara böyle gelirken Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleriyle karşı karşıya kalacaktı..
1 Nisan 1955’te Enosis’i gerçekleştirmek için İngilizlere  ve Kıbrıs Türk Halkına karşı   bombalarını patlatarak faaliyete geçen  EOKA tedhiş örgütünün  silahlı saldırılarına ve katliamlarına maruz kalan  Kıbrıs Türk Halkı 1955-1958 yılları arasında  çok zor günler yaşadı.  Kıbrıs’ın  her köy ve kasabasında EOKA’nın saldırılarına uğrayan  Kıbrıs Türk Halkı, 1950’li yıllarda olmak ya da olmamak çizgisine gelmişti.
1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilirken ayni gün 650 kişilik Türk Alayı ve 950 kişilik Yunan Alayı Mağusa Limanından Kıbrıs’a ayak basarken Kıbrıs Türk Halkının 82 yıllık hasreti de sona eriyordu..
Ancak bu antlaşmaları  Enosis hedeflerine giden yolda engel olarak  gören Rum Liderliği bu antlaşmaları kabullenemeyecek ve de   21 Aralık 1963’te tarihe  “Kanlı Noel” olarak geçen silahlı  saldırıları ile  Akritas Planını Yunanistan desteğinde  uygulamaya koyacaktı..  
O günde Kıbrıs Türk Halkına karşı silahlı saldırılar ve katliamlar uygulanır ve  Kıbrıs Türk Halkı, 103 köyden  18.667 kişi  göçmen durumuna düşerken  yüzlerce şehit binlerce yaralı verdi ama yılmadı, mücadelesine devam etti.
Bu dönemde; Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), “Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim” diyen Kıbrıs Türk Halkının  sesi olur. Yaşamı boyunca Özgürlük Mücadelesini bir bayrak gibi taşıyan  Kıbrıs Türk Halkı;  gücünü Türklüğün şanlı tarihinden, Mustafa Kemal Atatürk’ten ve Kuvay-ı Milliye ruhundan alan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek; Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya  Türk Halkı gibi azınlık durumuna düşmemek ve Girit’teki soydaşlarımız gibi yok olmamak için 11 yıl boyunca büyük bir azimle direnerek 20 Temmuz 1974’ün mutluluğuna erişti..
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde Rum Milli Muhafız Ordusu  (RMMO) ve EOKA-B’nin  ‘Sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı düzenlemiş oldukları darbenin esas hedefi; Enosis’in bir an önce gerçekleşmesini sağlamaktı.   O günde diğer garantör devlet İngiltere ile birlikte hareket etmek için 16 Temmuz’da  Londra’ya giden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sayın  Bülent Ecevit;  İngiltere’den eli boş dönecekti.
Uluslararası Hukuk ve Antlaşmalara dayanılarak Anavatanımız Türkiye tarafından gerçekleştirilen 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı; adamıza barışı, huzuru ve istikrarı getirmiş, yepyeni bir tarihsel  süreci başlatmış, Kıbrıs Türk Halkını soykırıma  uğramasını engellemiştir.
30 Temmuz-02 Ağustos 1975 tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Kurt Waldeim  gözetiminde Viyana’da  Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf R. Denktaş ve Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides arasında gerçekleşen Viyana Antlaşmasıyla Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluşurken 65 bin Türk Güney’den Kuzey’e ve  120 bin Rum da Kuzeyden Güney’e geçiyordu..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile   Kıbrıs Türk Halkının Girit misali yok olması önlenirken Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayalleri de tarihin derinliklerine gömülüyordu.      20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile  kahraman Mehmetçiklerimizin ve Mücahit halkımızın  kanlarıyla bu topraklar bir kez daha  vatan yapılırken bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temelleri o günde atılıyordu.
Kıbrıs Türk Halkı; bağımsızlığı ve egemenliğini, meşru hak ve çıkarlarını savunmak ve korumak; azınlık olmadığını, Rumların Kıbrıs Türk Halkını temsil etmediğini dünyaya haykırmak için 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir..
Netice itibarıyla; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla   1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin trajik sonuyla başlayan süreçte; (21.12.1963-28.12.1967) Genel Komite, (28.12.1967- 21.04.1971) Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi, (21.04.1971-13.02.1975) Otonom  Kıbrıs Türk Yönetimi ve (13.02.1975-15.11.1983) Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin  ardından  self-determinasyon hakkını kullanan Kıbrıs Türk Halkının  15 Kasım 1983’te ilan ettiği  bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni günümüzde sadece Anavatanımız Türkiye tanımaktadır..
Gelinen aşamada; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) egemenliğini tüm adaya  yaymak istiyor, AB normları çerçevesinde ve Birleşik Federal Kıbrıs adı altında bir anlaşmaya gidilmesini istiyor.. Garanti Antlaşmalarının iptali, Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkmasını, Türkiye’den gelen göçmenlerin geri gönderilmesini istiyorlar,   tüm Rum göçmenler; evlerine, mülklerine dönmeli diyorlar.
Kıbrıs Türk Halkı olarak Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçemeyiz.  Kıbrıs Türk Halkı olarak; 1955-1958 ve de 1963-1974 yılları arasında  yaşananları tekrar yaşamak istemiyorsak; ulusal egemenliğimize, bağımsızlığımıza ve de bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmalıyız ve de yaşatılması ve tanınmasının sağlanması için harekete geçmeliyiz.
Gelinen aşamada, 21 Aralık 1963’den beri büyük güçlerden, BM Güvenlik Konseyi’nden ve ilerleyen yıllarda AB’den aldıkları destekle,  2004’te  AB’ne üye  olmalarının bir sonucu olarak  uzlaşmaz tutumlarını sergilemeye devam eden  Rumlar, hedeflerine ulaşabilmek için bu yolda engel olarak gördükleri; KKTC’ni, Kıbrıs Türk Halkının egemenliğini, Anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini ortadan kaldırılmasını istemektedir.   GKRY,   Kıbrıs Türk Halkını; Rum devleti haline getirilen ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’ hakları ile yamalamak istiyorlar.  Kıbrıs Türk Halkı bu oyuna gelmeyecek ve de geç de olsa KKTC’nin tanınması için yola çıkacaktır.
Kıbrıs’ta Rumlarla; yan yana  iki ayrı devlet içinde, barış ve  iyi komşuluk münasebetleri içerisinde yaşamak istiyorsak KKTC’nin güçlenmesine yardımcı olmalıyız.   Çünkü, Kıbrıs’ta  barış ve huzurun güvencesi güçlü bir KKTC’nin  varlığı ile mümkündür.. Zaman birlik ve beraberlik  içinde  Anavatanımız Türkiye ile omuz omuza bu yolda  kararlılıkla yürüme zamanıdır; KKTC’nin tanınması ve tanıtılması için önemli kararlar alma zamanıdır.  
Hedefimiz, KKTC’den, egemenliğimizden ve bağımsızlığımızdan vazgeçmemizi isteyen siyasi çözüm önerilerine ‘hayır’ demek olmalıdır. Kıbrıs Türk Halkı, Rumlarla yan yana, iyi komşuluk münasebetleri içerisinde iki ayrı egemen devlet içinde yaşamak istemektedir. Dünyada federasyonlar ve Konfederasyonlar yıkılırken Federasyon gibi bir çözüm için Rumlarla yeniden görüşme masasına oturmamalıyız..
Kıbrıs Türk Halkı , Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ruh ve ilham ve de güçle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, bağımsızlığına, egemenliğine ve özgürlüğüne  sahip çıkmaya devam edecektir ve de KKTC’nin tanınması için harekete geçecektir.
15 Kasım 1983 Kıbrıs Türk Halkının siyasi yaşamının önemli bir  dönüm noktasıdır. 15 Kasım 1983, Kıbrıs Türk Halkının  bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği bir gündür. O günde KTFD Meclisi Balkonunda Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ilan ederken sağ tarafında Mili Mücadelemizin ilk Lideri Dr. Fazıl Küçük ve sol tarafında dava arkadaşları Osman Örek Vardı.. 
Bu vatan toprakları uğruna canlarını seve seve feda eden  aziz şehitlerimizi , Gazilerimizi, kahraman Mehmetçiklerimizi, TMT mensuplarını, Mücahit halkımızı saygıyla selamlıyorum..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…