30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’nin imzaladığı  Mondoros Ateşkes Antlaşması, İstanbul’un   işgaline  uzanan süreci başlatacaktı. Müttefiklerin paylaşamadıkları İstanbul’u birlikte  işgal etme planları, 13 Kasım 1918 tarihinde  yürürlüğe  konuluyordu.

13 Kasım 1918’de İtilaf Filosundan 2616 İngiliz, 540 Fransız ve 470 İtalyan askeri olmak üzere toplam 3626 asker karaya  çıkarılmıştır. Kaynak: Zekeriya  Türkmen , İstanbul’un  işgali ve işgal Dönemindeki Uygulamalar,  13 Kasım 1918

O günde I.Dünya Savaşı galibi İtilaf Devletleri Kuvvetleri 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan, 4 Yunan  Gemisi ve 6 Denizaltı’dan oluşan 61 parçalık donanma  ile  işgal ederken 15 Kasım 1918  günü İtilaf Devletleri Donanmasına ait gemilerin sayısı 167’ye çıkacaktı..

O günde  Rumlar ve Ermeniler sevinç çığlıkları atar ve gösterilerde bulunurken  Türklerde acı vardı, gözyaşları vardı.. Neticede  o günde,1453’te Türkler tarafından fethedilen İstanbul, 465 yıl sonra  düşman çizmesi altında  ezilirken Türk milleti büyük bir ızdırap içerisindeydi..

6 Kasım 1918’de  Fransız Donanmasının   İskenderun Körfezine  girdiklerinde Atatürk’ün emri doğrultusunda 41. Tümenin  uyarı atışı  yapması ve topçu ateşiyle körfezden uzaklaştırılmaları   ve de Atatürk’ün   Direniş telgraflarının, teslimiyetçi Osmanlı Yönetimini  çok tedirgin etmesi üzerine   Sadrazam  Ahmet İzzet Paşa’nın 7 Kasım  1918’de Yıldırım Orduları ile 7. Ordu’yu kaldırması ve İstanbul’a çağırması üzerine   Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’a dönerek Milli Mücadeleye yön vermek için harekete geçecekti… 

Yenilgiyi asla ve asla kabul etmeyen  ancak o günde bu acı tabloyu  görmek durumunda kalan Mustafa Kemal Atatürk  13 Kasım 1918’de  Haydarpaşa Garı’nda Trenden iniyordu..

O günde Tren  ve Peron, cepheden gelen subay ve askerlerle doludur.. Mustafa Kemal’i tanıyan ve trenden inişini izleyen bir çavuş, gür bir sesle Perondaki askerlere komut verir: Kaynak: https://odatv4.com/13-kasim-ataturkun-hayatinda-cok-onemli-bir-gundur-1311151200.html

-Dikkaaatt, Gelen Mustafa Kemal Paşa’dır, Selaam Duurr!..

-Haydarpaşa Garı’ndaki tüm  subay ve askerler bir anda yerinde çakılır, hazır ola geçip askerce selam verirler..

Tüyleri ürperten  bir an yaşanır.

-Mustafa Kemal Paşa yavaş adımlarla Çavuşun karşısına yürür, durur ve sorar:

-Nerede Beraberdik?

Cevap Türk Milletine çok şey ifade eden tek bir kelime ile gelir:

-Çanakkale!..

-Mustafa Kemal Çavuş’a şöyle der:

-Emir Geçir, Herkes Köyüne memleketine silahı ile gitsin, bir şekilde silahını götürsün..

“Emir geçirmek” askeri bir terimdir. Emrin yüksek sesle değil, yavaşça kulaktan kulağa sessizce tekrarlanması demektir. Çanakkale’den, yakın siperlerden, cephe günlerinden kalma bir önlem.  Çavuş emir geçirir , peron bir anda boşalır.. Yüzlerce asker silahı ile birlikte ortadan kaybolur, memleketine doğru yola koyulur.

-30 Ekim 1918 Mondoros Teslimiyet Anlaşmasının öngördüğü, Türk ordusunun  tüm silahlarını teslim etmesi şartının aksine Mustafa Kemal daha İstanbul’a indiği ilk anda ilk emrini vermişti..

-“Silahları Vermeyin!..” Çünkü yarın her bir silah milli mücadelede lazım olacaktır..

  • Mustafa Kemal’in Haydar Paşa Garı’nda 13 Kasım 1918’de verdiği bu “silahı vermeyin” emri, onun  silah konusundaki ilk emri değildir.
  • Mustafa Kemal zaten Mondoros Mütarekesi’ndeki silahları teslim şartına rağmen  düşmana tek bir  silah bile  vermemiştir. Güney Cephesi’nde emrinde kalan son birliklerdeki  son silahların; bir bölümünü (Gazi) Antep’e yollamıştı. Bu silahlar daha sonra Antep’te Fransızlara karşı  direnişte  kullanılmıştır. Bir bölümünü Kuşcubaşı Eşref’in Salihli’deki çiftliğine yollamıştır. (Bu silahlar daha sonra Ege’de Kuvay-i Milliye’ye bağlı Efeler tarafından  Yunanlılara karşı ilk direnişte kullanılmıştı. (Kuşcubaşı Eşref Teşkilatı Mahsusa’nın önde gelen isimlerindendi).
  • Bir bölümünü, Ali Fuat Cebesoy’un emrindeki 20. Kolordu’yu silahları ile Konya-Ankara civarına yaya olarak yollamıştı.  (Bu Kolordu İstiklal Savaşı’nın Ankara’daki çekirdek gücü olacaktır.)
  • 30 Ekim 1918 Mondoros Teslimiyetini asla kabul etmeyen Mustafa Kemal, daha o günlerde Anadolu Bozkırında bir isyan ve  direniş ateşi tutuşturmayı kafasına  koymuştu.. Bu yüzden tek bir silah bile düşmana  vermez ve verdirmez..
  • İşte 13 Kasım 1918’de İstanbul Haydarpaşa Garı’nda askerlere  verdiği bu “Silahları Vermeyiniz, birlikte köyünüze  götürün” emri onun bu çelikten  direniş iradesinin en açık göstergesidir. O direniş çoktan  başlamıştı..
  • “Geldikleri Gibi Giderler!..”
  • Mustafa Kemal’in İstanbul’a ayak bastığı 13 Kasım 1918 günü, ayni zamanda İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan  düşman donanmasının İstanbul’u işgal ettiği gündür..
  • Düşün, Mustafa Kemal daha üç yıl önce 1915’te o donanmayı Çanakkale’den içeri sokmamıştır.  “Size Ölmeyi Emrediyorum!..” diyerek Çanakkale’de cepheye sürdüğü Anadolu yiğitlerinin kanı pahasına  o donanmanın İstanbul’a gelişini  durdurmuştur!.. O donanma İstanbul’a  gelmesin diye 60 bin Mehmetçik şehit  düşmüştür..
  • İşte o Mustafa Kemal’in aklından, ruhundan geçen fırtınaları yansıtan üç kelime kalmıştır bizlere, günümüze, Türk milletine tarihe geçen   3 sade kelime “Size Ölmeyi Emrediyorum”
  • 13 Kasım 1918 günü, Zırhlıların arasından geçen o köhne Çatanada o sırada Mustafa Kemal’in yanında olan, Yaveri Cevat Abbas Gürer’in, bizlere ve tarihe aktardığı o müthiş kısacık cümle:
  • “Geldikleri Gibi Giderler!..”

Mustafa Kemal, gemilere bakar ve  dudaklarını kısıp sadece 3 kelimelik  bu cümleyi söyler: “Geldikleri Gibi Giderler!..”   DEVAM EDECEK