On bir yaşlarında çocuktum, Küçük Kaymaklıya acı haber ulaştığında Türklerin içinde düştüğü yeis büyüktü. Akın, akın Lefkoşa sokakları giderek büyüdü, büyüdü. İnsan seli her tarafı kapladı.

“Tavşana kaç tazıya tut” politikalarının mimarı olan İngiltere nin koloni askerleri ilk kez Türklere karşı bu denli sert uygulamalara baş vurmuştu.

27-28 Ocak olaylarına kadar adada İngiliz sömürge yönetimi ile Eoka çatışmalarının, köşe kapmacasının yaşandığını söylemek mümkündü.

Hatta Eokaya karşı Türklerden oluşan “komando” birlikleri oluşturmuştu.

Rumlardan gelecek tehlikeler açık bir şekilde ortada duruyordu ama İngiliz sömürge idaresinin bu sert çıkışı beklenmiyordu.

İşte bu tarih dönüm noktası olmuş uysal ve yasalara saygılı Kıbrıs Türk toplumu gitmiş adada var olma azmindeki kimlik kendini ortaya koymuştu.

27-28 0cak 1958 tarihi o güne kadar tevekküle dayalı yaklaşımlar içinde bir toplum olarak görülen Kıbrıs Türklerinin adada varlığını yaşatabilmek için mücadele bayrağını açtığı gündür.

Bu bakımdan 27-28 tarihlerinde Lefkoşa ve Mağusada verilen şehitler bir hiç uğruna ölmediler!

Kıbrıs Türkünün o güne kadar içine düştüğü çemberi ortadan kaldıran, Osmanlının adayı terk edişinden sonra yaşanan travmaların sonunu getiren, zincirlerin kırılmasına yol açan bir gelişmedir.

Osmanlıdan gasp ettiği adanın gerçek sahiplerine o güne kadar müsamahalı davranan İngiliz sömürgesinin bu sert ve ölümler getiren tutumu bir anlamda Türkler arasında silkinişi getirdi.

Bir anlamda bu hadiseler ölü toprağının atıldığı, var oluş kavgasında ateşleyici etkisi oldu!

Sömürge idaresi ile 62 yıl önce yaşanan acı gelişmeleri günümüzde saptırmaya çalışan, tıpkı Kumsal baskınındaki saptırmalara benzer tutumlar içinde mağdur Türklerin karşısındaki unsurları haklı çıkarmaya çalışanlar olacaktır.

Bu davranış şekli eğitimimizdeki yetersizliklerden kaynaklanabileceği gibi başka emelleri hayata geçirebile düşüncesinden de kaynaklanmaktadır!

Kumsal baskınında Dr Binbaşının eşinin ve çocuklarının yanında şehit düşen Meriç (Mora) lı Feride teyze gibi, 27- 28 Ocak 1958 de Girne kapısında İngiliz askerlerinin kullandığı Land Roverin altında kalarak şehit düşen dört Kıbrıs Türkü arasındaki Şerife Mehmet teyze de aslen Meriç (Mora) köyündedir.

O tarihte yaşananlar sadece dört şehidimizle sınırlı kalmaz!

Günümüzde Mücahitler Sitesi olarak anılan yerde yaralı bir Türkü hastaneye yetiştirmeye çalışan üç Türk İngiliz askerlerinin açtığı ateş sonrasında şehit düşerler.

O günlerde Çocuk Bahçesi olarak anılan sonradan Çağlayan Parkı diye isimlendirilen bölgede Ahmet Bondigo sömürge askerleri tarafından öldürülür. Benzer olaylar Mağusada da yaşanır ve iki Kıbrıs Türk şehit edilir.

Bana göre 27-28 Ocak 1958 e sığdırılan bu olaylar planlı bir hareketin getirdikleridir.

O güne kadar etkili olmayan örgütlenmelerle adadaki Türk varlığını kanıtlamaya çalışmanın yararsızlığı ortaya çıkmış, daha aktif ve etkili mücadelenin hayata geçirilmesi kaçınılmaz olmuştu.

Var oluş mücadelesinin fitilini ateşleyen, Bayraktarlığını yapan, Kıbrıs Türküne rehber olan şehitlerimizi saygıyla anarken içinde yaşadığı topluma her vesile ile hıyanet edenleri esefle kınarım.