Geçen akşam basın resepsiyonunda kısa bir konuşma yapan KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, “Şu anda halkın evet veya hayır diyeceği bir durum yok. Garantiler konusunda anlaşma yok. Mülkiyet ve toprak konularında da herhangi bir anlaşma yok.” dedi. Yukarıdaki başlığa bakıp KKTC ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin referandum yapılmadan anlaşacaklarını sanmayın... Bu başlık, tarafların anlaşamayacağı, referandum yapılamayacağı ve iki devletin ayrı ayrı yollarına devam edecekleri vurgusunu yapıyor, o kadar... Bu görüş, 33 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devletinin devamı ve eninde sonunda tanınacağını savunmaktadır.

Sn. Akıncı’nın belirtmiş olduğu gibi, garantiler, mülkiyet ve toprak konularında anlaşma yok. Cenevre’de bu konularda anlaşma sağlanabilecek mi? Görünen o ki sağlanamayacak. Peki, o halde “ Kıbrıs sorunu” görüşmelerinin çıkmazın içinde olduğu açıkca ortaya çıkmadı mı? Rumlar, “ birleşik federal Kıbrıs” hayallerinin gerçekleşemeyeceğini anladıkları an ne yapacaklar ? Kuşkusuz, “hiç”in içinde dövünerek yeni oyunlar peşinde koşacaklar.

Bu oyunlardan biri, şimdi, Cenevre öncesi sahnelenmeye çalışılıyor. Rumlar, AB ve BM’nin “aktif” olarak devreye girmelerini sağlamak amacıyla girişimlerini başlatmışlar bile. Şimdi, Rumlar kendi yetkililerini AB ve BM’ye gönderip, bu iki kuruluşun Cenevre’de kendi leyhlerine bir sonuç çıkarmak için çalışmalarını başlatmışlar. Bu devreye giriş, AB ve BM’nin bazı üst düzey yetkililerinin Cenevre’de “aktif” bir biçimde “birleşik federal Kıbrıs” çözümünün gerçekleşmesi için girişimlerde bulunmalarını sağlamaktan ibaret. Bu girişimlerde Rumlar istediklerini elde edebilecekler mi? Hayır. Bir defa, BM “ Kıbrıs Sorunu” müzakerelerinin tekrar başlamasının baş aktörü. BM, “çözüm bulma” yönünde taraflara “destek “ vermiştir. Yani BM’nin verip verebileceği sadece görüşmelere “destek”. BM’nin “aktif” bir biçimde devreye girmesi söz konusu değildir...

AB’ye gelince:  AB, üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin istediğini elde etmesi için şimdiye kadar her türlü desteği vermiştir. Bu ortada. Ancak AB’nin eli artık güçlü değildir. AB, üyesi olmayan Türkiye ve KKTC devletlerine zorla “birleşik federal Kıbrıs” çözümünü kabul ettiremez. AB’nin yanlışını tüm dünya görmüştür... AB halâ “tüm Kıbrıs AB üyesidir” söylemi ile inanılmaz bir yalanı kabul ettirmek için çaba harcamaktadır. Tüm dünya bu gerçek dışı iddiayı kabul edemez. Gerçekler ortadadır.  Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesidir. KKTC ise AB dışında 33 yıllık bağımsız, egemen bir devlettir. Bu gerçekler ortada dururken, tarafsız dünya güçleri, AB’nin Rumların istediği “ birleşik federal Kıbrıs” çözümünü gerçekleştirmek için başlatacağı herhangi bir politik girişimi ciddiye alamaz, kabul edemez.

Demek oluyor ki, iş dönüp dolaşıp yine KKTC’nin ayrı bir devlet olarak devamı ve sonunda tanınmasına bağlanmaktadır. Bunu da 33 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devleti Türkiye’nin desteği ile gerçekleştirecektir. Referandumsuz çözüm budur...