1.      Rumlar, kendi medyalarına göre Türkiye ile doğrudan, direkt diyalog ihtimalinin araştırıldığını belirtmiş.

2.      BM Genel-Sekreter Yardımcısı Rosemary Di  Carlo “Kıbrıs Sorunu” için “genişletilmiş görüşmenin” yapılması yönünde hazırlık yapmak için  adaya gelecekmiş.

3.      Türkiye Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan, “Rumlar, Doğu Akdeniz ve adada Türkiye ve KKTC ile yaşadıkları sorunları, AB ve ABD’nin meseleleri gibi yansıtmaya çalışıyorlar.” dedi. Gerçekçi bir yorum.

4.      KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Tatar, “KKTC, yoluna Türkiye ile uyumlu ve herhangi bir tehlikeli duruma alet olmayacak  şekilde devam ediyor.” dedi.

5.      Rumların şu andaki hedefi, ABD’nin “Kıbrıs Sorunu”na aktif bir  biçimde girmesi ve istedikleri sonucu elde etmelerine yardımcı olması.

6.      Büyük resime bakıldığı zaman ve ABD’nin genel olarak Orta-Doğu’daki  “stratejik girişimler olasılıkları” göz önünde tutulduğu zaman, en başta gelen sorun hiç kuşkusuz İsrail-Filistin sorunudur. Bu kapsamda İran’ı da unutmamak gerekir. ABD’nin baskı politikası ile  Kıbrıs Sorunu’nu Rumların istediği biçimde sonuçlandırma umudu gerçeklerden çok çok uzak.

7.      Nedeni açık ve net. Şu anda Kıbrıs adasında biri tanınmış, diğeri ise hala tanınmamış ancak kökleşmiş ve Uluslararası Hukuk kapsamında tanınma hakkına sahip kalıcı bir KKTC Devlet var. En önemlisi adada barış var. Sorun, bu iki gerçeğin kabul edilmesi ile çözümlenebilir.

“Genişletilmiş görüşme” gerçekleştiği takdirde, iki tarafın belirlenmiş politikaları masada olacak. Rumların “İşgali sonlandıracağız, iki toplumu tekrar birleştireceğiz.” politikası olası bu görüşmenin tıkanacağını göstermektedir. Diyalog iyidir. Ancak gerçekçi olmak şarttır.