KKTC Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı, 9-10-11 Ocak’ta gerçekleşen Cenevre görüşmeleri sırasında 11 Ocak 2017’de ; KKTC halkına ve KKTC hükümetine rağmen siyasi bir çözüm adına “Harita’ vermiş ve de daha önceden almak istediği tavizler fazlasıyla almış olan GKRY lideri Anastasiadis, 12 Ocak’ta garantör devletlerin de katılımı ile gerçekleşen Cenevre Konferansı’nda garantiler konusunda almayı umut ettiği tavizleri alamaması üzerine Yunanistan’la birlikte söz konusu konferansı masadan kalkarak terk etmişti!... Çünkü nasıl olsa Anastasiadis, 50 yıllık görüşme sürecinde olmayan ve olmayacak şekilde bir taviz koparmış daha fazlasını isteyecek duruma gelmişti!...
Hatırlardadır, Anastasiadis, bu ‘harita’ tavizini aldıktan sonra siyasi eşitliğe ve dolayısıyla dönüşümlü başkanlığa karşı çıkacak ve de bunu garanti anlaşmalarına karşı koz olarak kullanmaya başlayacaktı!...
Nitekim, bu gelişmelerin ardından “Azınlıkolan Kıbrıs Türkleri devletin yönetiminde söz sahibi olamaz” demeye başlayan Anastasiadis, Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesini istedi ve de aksi taktirde çözüm olamayacağını dile getirmeye başlarken devreye girerek Kıbrıs Türklerine seslenen Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos: “Bu defa Türkçe söyleyeyim, çözüm olmayacak” demişti.
Bilindiği gibi bu gelişmelerin ardından Rum Temsilciler Meclisi 10 Şubat 2017’de “15 Ocak 1950 EnosisPlebisiti’nin Rum okullarında kutlanması” yönünde bir karar alınıyordu.
Tüm bu gelişmeler, Rum liderliğinin Kıbrıs Türk halkının kendilerine eşit bir halk olarak görmediklerini ve de adada ortaklığa dayalı siyasi bir çözüm istemediklerini bir kez daha gözler önüne serilmesiydi.
Yakın geçmişte 16 Mart 2017’de basınımızda da yer alan ve de önemli itiraflarda bulunan AKEL Genel Sekreteri Kiprianu “Anastasiadis, Dönüşümlü Başkanlığa karşıdır.. Karşılığında bir şey almadan bir şey vermiyoruz. Dönüşümlü Başkanlık taviz değildir. Bunu görüşmeyi 1993’te kabul ettik. Ulusal Konsey Dönüşümlü Başkanlığı reddetmedi. Dönüşümlü Başkanlık, Toprak, Mülkiyet, Etkin Katılım ve Güvenlik gibi özlü konuların bir paket haline getirilerek ilerlemesi gerektiğini” söyledi.
Zor konular halledilirse Güvenlik/Garantiler konusunun göğüslenmesinin kolaylaşacağını söyleyen Kiprianu: “Kıbrıs sorunu açıklamalar ve karşı açıklamalar arasında kayboldu. Her iki lider krizi yatıştırma yöntemi bulmalıdır… AKEL’in herhangi üçüncü bir ülkenin garanti ve müdahale haklarını kabul etmesi asla söz konusu değildir.. Kıbrıs sorununun bir istila ve yasadışı kolonizasyon sorunu olduğunu herkes kabul ediyor” diyordu.
Kıbrıs’taki gerçekleri görmezden gelen BM ve AB, Türkiye’ye baskı kullanarak görüşmelerin başlamasını istiyordu. Dünya Kamuoyu bilmelidir ki, Rum tarafı ‘sözde’Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanındığı ve AB üyesi olduğu sürece bundan güç alan GKRY Kıbrıs’ta siyasi bir çözüme yanaşmayacaktır. Rum tarafı zamana oynayarak Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmeleri bir 50 yıl daha sonuçsuz kalmasını hedeflemektedir.
Günümüzde olası bir Cenevre Konferansı için ön şartlar ileri sürerek; Konferansın ilk gününde “Garanti ve Güvenlik” konularını çözelim, ikinci gününde de toprak meselesini çözelim, ondan sonra da sözüm ona beyefendi, rahatladıktan sonra da Dönüşümlü Başkanlık ve diğer idari konuların görüşülmesini hedefliyor. Kabul edilemeyecek bu ön koşullar da tabii olarak KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı tarafından reddedilmesi kaçınılmaz olmuştu…
Sonuç olarak; BM ve AB Kıbrıs’ta gerçekten siyasi bir çözüm istiyorsa Rum-Yunan ikilisine baskı yaparak Kıbrıs’taki gerçekleri kabul etmeleri sağlanmalı ve de Kıbrıs’ta bağımsız ve egemen iki devletin varlığına dayalı bir siyasi çözüm için yeni adımlar atılmalıdır…