6 Mart 2017 tarihli yerel basınımızda yer alan  Alithia gazetesi kaynaklı haberde: Kıbrıs sorununun çözümün eşiğine geldiğinin bir faraziye olmadığını, son 2 yıl içerisinde varılan yaklaşımların ve üstlenilen  taahhütlerin, Kıbrıs sorununun  en zor  konularında dahi elverişli düzenlemeler için ön koşullar   yarattığını yazıyordu.

Gazete, Rum Yönetimi Başkanı  Nikos Anastasiadis’in  yılbaşı dolayısıyla  yaptığı açıklamalardaki  şu vurgularını  hatırlattı: “Son  aylarda   yaptığımız çetin mücadeleler aracılığıyla  vatandaşların tamamının   bütün temel insan haklarını tesis etmeyi başardık. Ülkenin  demografik  niteliğini, ülkenin   dönüşeceğini (üniterden  federasyona), tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti   ve tek vatandaşlığı   güvence altına aldık.”

Gazete,  Cumhurbaşkanı sayın Akıncı ve Rum Yönetimi  Başkanı Nikos Anastasiadis arasında son 20 ayda elde edilen  ve Kıbrıs  sorununu, Annan Planı’nı ve Zürih Anlaşması’nı  iyileştirecek  çözümün eşiğine  getirdiğine  işaret ederek  “büyük başarılar”  diye  nitelediği   noktaların bir kısmını şöyle sıraladı:

Federal anayasa  birleşik Kıbrıs’ın  iki oluşturucu  eyaletten (devlet) oluşacağını  tayin edecek, böylece bu eyaletlerin  kurulacağını   ve meşruiyetlerini   önceden var olmalarından değil, Anayasa maddelerinden   alacakları izah ediliyor.  Tam da bu nedenle  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin   mihenk taşı, yani  1960 Kuruluş Anlaşması  yürürlükte  kalacak, Kıbrıs BM  ve AB üyesi olmaya devam edecek, kurulduğu günden beri imzaladığı bütün uluslararası sözleşmeler de yürürlükte kalacak. Uzlaşılanlar, detayların  bir kısmı da şöyle özetleniyordu.

Avrupa müktesebatı  ve insan hakları  ve temel  özgürlüklerin   uygulanması  güvenceye alındı. Kıbrıs hükümranlığının   herhangi bir yerinde  dolaşım, yerleşim, mülk edinme, meslek icra etme ve yatırımcılık  faaliyetleri. Kişisel mülkiyet hakkı  ve iç yargı imkanlarından  tatmin olunmaması halinde  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru hakkı güvenceye alındı” deniliyordu.

Yakın geçmişte yapmış olduğu  bir açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı:  “..Tarihimizdeki kötülüklerin anası Enosis’tir… 1963 ve 1974’teki olayların sorumlusu Enosis’tir demişti. Ancak yine ayni günlerde  sayın Akıncı: “..Bugün Rum tarafında yeniden bir Enosis Plebisiti yapılsa  Enosis’in  onaylanmayacağına eminim..” diyordu!..

Enosis’in Rumların Ruhuna işlediği bilinirken, Rum-Yunan ikilisinin  Enosis hayalleri günümüze kadar taşınırken  sayın Akıncı’nın bu değerlendirmesine katılmadığımızı ve bugün  bu Enosis Plebisiti’nin   yenilenmesi durumunda   1950 yılında olduğu gibi yine %96 oranında ‘evet’ oyu çıkacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Rum 1821’de, 1921’de, 1931’de, 1950’de, 1955’te, 1963’te Enosis’i düşünürdü da şimdilerde düşünmüyor diyerek Birleşik Federal Kıbrıs gibi bir siyasi çözüme evet diyemeyiz.  İnsanoğlu bir kere aldanır!...

Sayın Akıncı: “…Bir çözümle birlikte  Kıbrıs’ın bütünü, hem  şimdi, hem de gelecekte , bir bütün  olarak  1960’lı yılların  başlarından beri  eksik olan emniyet ve güven  hissine  kavuşacaktır. Kıbrıs, iki toplumlu bir federasyon olarak  Avrupa Birliğine  tam üye olacaktır. AB’nin üyesi olan  birleşik bir Kıbrıs , Doğu Akdeniz’de istikrar ve  refahın merkezi olacaktır …” dedi.

AB normlarının ve de 4 temel özgürlüğün  sınırsız uygulanacağı,  Birleşik Federal Kıbrıs’ta mı güven içinde olacağız? Bunun teminatını hiç kimse veremez, bedeli çok ağır olur!... Rumların Enosis hayali ve Enosis sevdası varken, Rum liderliğinin  esas hedefi bilinirken,  Rumlarla birlikte Kıbrıs Türk halkına gelecek vaat eden  siyasi bir çözüme varılamaz. Rum-Yunan ikilisi Enosis diye haykırırken, Enosis Rumların beyinlerinde yaşarken, Rumlarla hiçbir ortak noktamız olamaz.

19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarının imzalanması ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edildiği günlerde de;  gerek  Kıbrıs Türk halkı ve gerekse Türkiye çok iyi niyetlerle geleceğe umutla bakıyorlardı ama olmadı, çünkü Rum-Yunan ikilisinin bir Enosis hayali vardı!... Nitekim daha attıkları imzanın mürekkebi kurumadan Makarios, Kıbrıs Türk halkına anayasada hayat veren 13 maddenin değiştirilmesini ister. Bunu başaramayınca da Enosis’i gerçekleştirmek için  21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planı devreye konuluyordu. Şimdilerde ayni senaryoların gündeme gelmeyeceğini kim ve nasıl garanti edebilir ki?

Rum liderliği olası bir siyasi  çözümde  Kıbrıs Türk halkının eşitlik, egemenlik ve self-determinasyon haklarına   saygı duymadığı açıktır.  Kıbrıs Türk halkını Girit misali yok etmektir…Daha neyi bekliyoruz? Birlik ve beraberlik içinde hareket ederek  anavatanımızla el ele omuz omuza en kısa süre içinde  Kıbrıs Türk halkını ve de bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni  geleceğe taşıyacak hedefler için  kendimize bir yol haritası çizmeliyiz…