Günümüzde Megali İdea çerçevesinde Enosis hayali ile yaşamaya devam eden Rum liderliği bunun bir nişanesi olarak 10 Şubat 2017’de Rum Temsilciler Meclisi’nde “15 Ocak 1950 Enosis Plebisinin” Rum okullarında kutlanması yönünde aldıkları karar sonrası kopan görüşmelerin; konu kutlama yetkisinin 7 Nisan’da Rum Temsilciler Meclisi’nin Eğitim Komitesinden alınarak Eğitim Bakanının yetkisine verilmesi sonrası esas konu ile ilgili niyetlerde farklı bir gelişme olmamasına rağmen KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı bu gelişmeyi yeterli görerek 11 Nisan’da görüşme masasına oturmuştur.
2 Mayıs Salı günü gerçekleşen liderler toplantısının sonunda yapmış olduğu açıklamada sayın Akıncı, Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı konusunda Rum tarafı ile ayrılıkların sürdüğünü söyledi ve “Henüz bir uzlaşma noktasında değiliz. Bu şekilde gidilirse Temmuz ayına kadar ilerleme kaydedilemez” diye konuştu. Dönüşümlü Başkanlık’ta da ilerleme kaydedilmediğini ifade eden sayın Akıncı, ayni konuların tekrar tekrar görüşülmesi ile ilerleme olamayacağını vurgulayarak, “Kaç defa daha pozisyonları anlatacağız. Ayni konuların etrafında konuşmak artık bitmeli. BM daha fazla yardımcı olmalı” dedi.
BM’nin ve de AB’nin devreye girmesi demek bu davayı kaybetmemiz anlamına gelmektedir. Zaten görüşmelerin bugünlere gelmesinde en büyük rolü oynayan BM Güvenlik Konseyi’nin 186(1964), 541(1983), 550(1984) sayılı kararları ve de Rumların 1 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla AB’ne üye olmaları değil midir?
Yakın geçmişte de Dönüşümlü Başkanlık ile ilgili maddenin anlaşma metninde mutlaka yerini alması gerektiğini, aksi taktirde anlaşma metnine imza atmayacağının altını çizen sayın Akıncı: “Dönüşümlü başkanlıkla ilgi olarak öteden beri söylüyorum, bu konu Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitlik anlamında olmazsa olmazıdır. Dönüşümlü başkanlık konusu çözüm metninde mutlaka yerini alması gereken bir konudur” diyordu.
Özetle Kıbrıs’taki toplumlararası görüşmeler, Rumların bilinçli tutumu nedeniyle tarafların anlaşma zemini bulamaması nedeniyle çıkmazdadır. Sayın Akıncı’nın göreve geldiği günden beri verdiği tavizler dışında görüşme masasında bir ilerleme olmamıştır. Nitekim konu ile ilgili olarak 21 Şubat 2017’de sayın Akıncı, “Kıbrıs Türk tarafının şimdiye kadar atılmayan adımları cesaretle attığını, Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliği konusunda bir adım atması gerektiğini, çünkü artık müzakerelerin son aşamasında bulunduğunu” dile getiriyordu.
Günümüzde Anatsasiadis; Kıbrıs’ta yaşayan ve KKTC vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti kökenli soydaşlarımızın Kıbrıs’ta Yunanistan kökenlilere tanınacağı gibi 4 temel özgürlüğün tanınmasına karşı çıkmakta ve “Bu AB’nin sorunudur, bu konu bizim görüşme masasındaki konularımızın dışındadır” diyor.
Neticede Anastasiadis , sayın Akıncı’nın verdiği tavizleri cebine koydu. Anastasiadis, Akıncı’dan alabileceğim tavizleri aldım düşüncesinden hareketle siyasi çözüme giden yolda bundan sonraki muhatabım Ankara’dır düşüncesi içerisinde hareket edecektir. Anastasiadis’in hedefi garanti anlaşmalarının iptali ve Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi yanında Ankara Anlaşması’ndan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesini isteyecektir.
Türkiye’nin AB ile ilişkileri ortada!.. Anastasiadis, Türkiye’nin limanlarını ve hava alanlarını Güney Kıbrıs’a açmasını ve dolaylı olarak da ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınmasını isteyecektir. Nitekim konu ile ilgili olarak Rum Müzakereci Hristodulidis’in açıklamalarını yorumlayan Rum basını, “Limanların açılması şartının” önümüzdeki günlerde çok daha güçlü olarak Ankara’nın önüne konabileceğini iddia etti.
Günümüzde mevcut görüşme sürecinde görüşmecilerin ve liderlerin yüzlerinden görüşme sürecinden memnun olmadıkları gibi görüşme sürecinin de geleceğinden endişeli oldukları gün gibi ortadadır. Görüşme süreci çok yakın bir gelecekte mutlaka sonlanması beklenirken Rumların hedefi, KKTC ve Türkiye üzerinde baskılar kurarak KKTC’ni zayıflatmak ve tanınmasını engellemek olacaktır.
Kıbrıs Türk halkının birlik ve beraberlik içinde hareket ederek tek ses verme zamanı gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı olarak, Sivil Toplum Örgütlerimizin ve de Siyasi Partilerimizin, Hükümetimizin, KKTC Cumhurbaşkanının ve de anavatanımız Türkiye’nin en büyük görevi KKTC’ne sahip çıkarak tanınmasını sağlamaktır …