Megali İdea hayalleri çerçevesinde  Enosis’i gerçekleştirmek isteyen  Rum-Yunan ikilisine karşı özellikle 1950’li  yılların ilk günlerinden beri büyük mücadeleler veren Kıbrıs Türk Halkı açısından Kıbrıs davası; Kıbrıs’ta  eşit egemen  halk ve  Adanın  eski sahipleri olarak varlığını , eşitliğini egemenliğini sürdürme davasıdır.  Kıbrıs Türk Halkının davası  bu ada üzerindeki   hak, hukuk ve çıkarlarını   idame ettirme davasıdır.
Dün  olduğu gibi  bugün de   Kıbrıs Türk Halkının davası, kendi geleceğini tayin etme davasıdır ve bu hakkını Rum’a teslim etmeme davasıdır.  Kıbrıs Türk Halkının davası dün olduğu gibi bugün de  güvenlik ve refah içerisinde yaşama davasıdır.. Kıbrıs Türk Halkının davası, Anavatanımız Türkiye’nin güvencesinde yaşama davasıdır.
Rum liderliği;  Kıbrıs Türk Halkının siyasi eşitliğine , egemenliğine ve ortaklığına  dayalı  ; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde,  16 Ağustos 1960  Lefkoşa Antlaşmaları ile  kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini hazmedemedi  ve de 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planını uygulamaya koyarken hedefleri  8 saat içinde Lefkoşa’da Türkleri teslim almak ve 24 saat içerisinde tüm adada Kıbrıs Türk Halkını etkisiz hale getirmekti..   Kıbrıs Türk halkı  TMT etrafında bütünleşerek    büyük mücadeleler verecek ve Rum-Yunan ikilisinin hedeflerine ulaşmasına engel olacaktı..
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde RMMO ve EOKA-B tarafından Makarios’a karşı düzenlenen darbenin  esas hedefi Enosis’in bir an önce  gerçekleşmesini sağlamaktı… Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Samson 17 Temmuz 1974’te Rum Televizyonunda yapmış olduğu konuşmasında Kıbrıs Helen Devletini ilan edecekti...
O günde Anavatanımız Türkiye  tam da zamanında gerçekleştirmiş olduğu   20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın   ardından  13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edilmiştir. 2 Eylül 1975’te Viyana’da Rauf R. Denktaş ve Klerides arasında BM Genel Sekreteri’nin huzurunda imzalanan antlaşma ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik gerçekleşecekti..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.. Yıllarca süren  toplumlararası görüşme sürecinde  Rum liderliğinin Kıbrıs Türk Halkı ile hiçbir şeyi paylaşmak istememesi  ve de konuyu BM’e taşıması sonucu  BM Genel Kurulu  aldığı 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı kararında  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve birliği ile bağlantısızlığı  yeniden   desteklenmesi kararının ardından  Kıbrıs Türk Halkı Self-Determinasyon hakkını kullanarak,  KTFD Meclisinin oybirliği ile aldığı  kararla  Kıbrıs Türk Mücahidinin, kahraman Mehmetçiklerimizin, Gazilerimizin , Aziz Şehitlerimizin  20 Temmuz  1974 Barış Harekatı ile  sınırlarını çizdikleri topraklarda 15Kasım 1983’te  bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir...
Ama ne yazık ki; KKTC’ni Anavatanımız Türkiye’nin dışında tanıyan olmazken 24  Nisan 2004 Annan Planına ‘hayır’ diyen Rumlar  bir hafta sonra  1 Mayıs 2004 itibarıyla  AB’ne üye kabul edileceklerdi..
Kıbrıs Türk Halkının bu  adadaki varlığını sürdürme ve geleceğini tayin  etme hakkını ve egemenliğini, ulusal değerlerini kimse elinden  alamaz ve de alamayacaktır.. Kıbrıs’taki gerçekler ortada iken, Kıbrıs’ta dünden bugüne yaşananlar varken; ‘sözde’  federasyon gibi bir çözüme Kıbrıs Türk  Halkı asla ve asla ‘evet’ demeyecektir.
Rum liderliğinin  hedefi; 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla birlikte kendi işgalleri altında bulunan ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne  Kıbrıs Türk Halkını; ‘azınlık’  hakları ile   yamalamaktır: Rum liderliği için  olası bir siyasi çözümde Federe Devlet birimlerinin adı önemli değildir; önemli olan içeriğidir ve hedeflenen ayrı egemenlik ve ayrılma haklarının  olmayacağı self-determinasyon  haklarının olmayacağı, Federe Devlet  birimlerinin  olmasıdır..
Kıbrıs Türk Halkının  Rum liderliğinin bu hedeflerine federasyon adına ‘evet’  demesi; bağımsız ve egemen Kıbrıs Türk Halkının  KKTC’den vazgeçerek  Rum’a yama  olması demektir.  Diğer bir değişle Kıbrıs Türk Halkının  Rum devletine dönüştürülen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin,  Rum devletinin çatısı altına girmesi demektir..
Başta Rum-Yunan  ikilisi olmak üzere dünya kamuoyu çok iyi bilmelidir ki; Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü ve ırkı, örf adet ve gelenekleri tamamen farklı iki ayrı halk vardır, bu iki Halkın arasına kan girmiştir, ölüm girmiştir, Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk Halkına soykırım uygulamıştır, Kıbrıs Türk halkına karşı toplu katliamlarda bulunmuştur.. Kıbrıs Türk ve Rum halkları ayni devlet çatısı altında biraraya gelmesi  söz konusu olamaz..
Bugün Güney’de Rumlardan oluşan bir ‘sözde’ bir Kıbrıs Cumhuriyeti vardır. Diğer bir değişle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Rum devletine dönüştürülmüştür.   Dolayısıyla günümüzde bu devlet Kıbrıs’ın tek meşru devleti değildir ve Kıbrıs Türk Halkı da böyle bir devletin vatandaşı değildir..
 16 Ağustos 1960’ta kuruluşu ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  ardından  Rum-Yunan ikilisi 21 Aralık 1963’deki Kanlı Noel saldırıları ve sonuçları ortada iken Rum-Yunan ikilisinin oluşturmak istedikleri federasyonun kabulü; Kıbrıs Türk Halkının egemenlik, eşitlik ve self-determinasyon haklarından vazgeçmesi demektir, bu da asla ve asla mümkün değildir..
Kıbrıs’ta çözüm 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile gerçekleşmiştir.  Ama ne yazık ki; Rumlarla  federasyon adına  yıllardan beri devam eden görüşmeler; Rum-Yunan ikilisinin Enosis  hayallerinin bir sonucu olarak adil ve kalıcı bir siyasi çözüme varılamaması sonucu  Milli Kıbrıs Davamız maalesef bugün  uluslararası bir dava haline getirilmiştir. 
 Gelinen noktada olası bir Antlaşmada Enosis’e açık kapı bırakılması Rum-Yunan ikilisinin olmazsa olmazıdır ve dolayısıyla  Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs Türk Halkını ve Anavatanımız Türkiye’yi anlaşmaz ve uzlaşmaz ve de barış karşıtı olarak göstermeye çalışıyorlar.
Kıbrıs’ta  adil ve kalıcı bir siyasi çözüm için mutlaka bağımsız ve egemen iki devletin varlığı şarttır.. Günümüzde büyük güçler maalesef KKTC’nin varlığını görmezden gelmektedirler. Kıbrıs Türk Halkına  Batı Trakya Türklerine   uyguladığı gibi ‘azınlık’ statüsü empoze edilmek istenmektedir. Günümüzde Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında değişiklikler yapılarak Federal içerik kazandırılmaya ve Kıbrıs Türk Halkını bu devlete yamalamak istiyorlar.
 KKTC Cumhurbaşkanlığı  seçimleri için günler yaklaştı.  KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı; yeniden aday olduğu günde Kıbrıs meselesinin siyasi eşitlik  temelinde  kurulacak iki toplumlu ve iki bölgeli Federasyon temelinde çözülmesi gerektiği inancını dile getirdi ve de  Ada için en mümkün çözüm modeli olduğunu  yeniden  dile getirdi..  Ancak  Rum liderliği  Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı Federasyon  istemiyor ve bunu en iyi  bilenlerden biri de sayın Akıncı’dır.
Nitekim yıllarca süren görüşme sürecinin ardından   Crans Montana Kıbrıs Konferansının  Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmasının sonrası 7 Temmuz 2017’de düzenlemiş olduğu basın toplantısında hatırlardadır  sayın Akıncı: “Bu Bizim Neslin Son Denemesiydi!” demişti. 
Kabul etmek gerekiyor ki; Federasyon çözüm modeli tarihin derinliklerine gömülmüştür. Kıbrıs Türk Halkı yıllarca görüşülen ve de sonuç alınamayan federasyon görüşmelerine ‘hayır’ diyor ve de bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin yaşatılmasını ve tanınması için  yola çıkılmasını hedefleyen  bir KKTC Cumhurbaşkanı   seçmeyi hedefliyor…
Gelinen noktada  Kıbrıs Türk Halkı birlik ve beraberlik içinde hareket ederek hedefi sadece ve sadece bağımsız ve egemen iki devletin yan yana  varlığının   tanınması olmalıdır... Bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok sayarak yapılacak bir antlaşmaya Kıbrıs Türk Halkının ‘evet’ demesi halinde  Kıbrıs Türk Halkı 150 yıllık egemenlik ve bağımsızlık  mücadelesinde  vazgeçtiğimiz anlamına gelecektir..
Kıbrıs Türk Halkı, 24 Nisan 2004  Annan Planı döneminde yaşananlardan büyük bir ders almış ve de geç de olsa gerçekleri görmeye başlamıştır, diğer bir değişle  Kıbrıs Türk  Halkı hak ve çıkarlarını koruma kararındadır..
Gelinen noktada yakın gelecekte gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi; Federasyon gibi bir siyasi çözüm peşinde koşanlarla bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni yaşatmak ve tanınmasını sağlamak isteyenler arasında  geçecektir.
Gelinen noktada Kıbrıs Türk Halkına düşen görev; kendisini bir 5 yıl daha kaybettirecek Federasyonu  hedefleyen bir siyasi çözümü gündeme   getirmeyecek ve de federasyonu görüşmeyecek;  bağımsız ve egemen devletimiz  KKTC’nin yaşatılması ve tanınmasına  giden yolda mücadele edecek  bir Cumhurbaşkanı seçmek olmalıdır..
Kıbrıs Türk Halkı; Anavatanımız Türkiye’nin de destek verdiği iki devletli çözümü savunan ve de KKTC’nin  yaşatılmasını ve tanınması gerektiğine  inanan  en güçlü adayın kim olduğunu çok iyi bilmektedir ve de  Kıbrıs Türk Halkının geleceği adına, kime oy vereceğini  veya vermeyeceğini çok iyi bilmektedir.
Kıbrıs Türk Halkına düşen görev;  40 yıldan bu yana  devam eden federasyon görümlerine ‘hayır’ diyecek, KKTC’ni  yaşatmayı ve  tanınmasını hedefleyen  bir KKTC Cumhurbaşkanı seçmek için  sandığa koşmak olmalıdır..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..