11 Şubat 1959 Zürih ve 19 Şubat 1959 Londra Antlaşmaları temelinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmaları ile ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti; Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak Türkiye Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde kurulan bir devletti.. Ancak, Kıbrıs Cumhuriyeti Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayalleri çerçevesinde hayat bulan Enosis hayalleri nedeniyle uzun ömürlü olmayacaktı..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya konularak Enosis’e giden yol açılmak istenirken Kıbrıs Türk Halkının ortaklık hakları, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında yaptıkları değişikliklerle tamamen Rumlardan oluşan bir Anayasa ve rejim ortaya çıkarmışlardı. Anayasada yapılan değişiklikler çok açık ve net olarak 1960 Antlaşmasının ihlali demekti..
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne taşınmasının ardından alınan 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı karar Kıbrıs’ta siyasi çözümsüzlüğün en büyük nedeni olacaktı.. Nitekim konu karar çerçevesinde 3 ay için Kıbrıs’a gelen BM Barış Gücü askeri maalesef tam da 57 yıldan beridir Kıbrıs’tadır.
21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarının ardından Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek büyük mücadeleler vermiştir.
15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası desteğinde, RMMO ve EOKA-B’nin Makarios’a karşı düzenlemiş olduğu darbenin esas hedefi Enosis’in gerçekleşmesini sağlamaktı. Nitekim Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson 17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen devletini ilan etmişti..
Bu gelişmenin ardından Anavatanımız Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te düzenlediği Barış Harekatı ile iki bölgeliliğin oluşmasının ardından Kıbrıs’a barış ve huzur geldi.. Yıllarca devam eden görüşme sürecinden olumlu bir sonuca varılamaması üzerine Kıbrıs Türk Halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
24 Nisan 2004’te gerçekleşen Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk Halkı ‘evet’ derken ‘hayır’ diyen Rumlar 1 Mayıs 2004 tarihi itibarı ile AB’ne üye olarak kabul ediliyorlardı..
Şimdilerde dosta düşmana sormak lazım; Anavatanımız Türkiye 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nı düzenlememiş olsaydı, Kıbrıs Türk Halkının geleceği ne olacaktı? Çok açık ve net olarak diyebiliriz ki; bugün Kıbrıs Türk Halkı Girit misali yok olmuş olacak ve de Enosis gerçekleşmiş olacaktı..
Nitekim günümüzde , sayın Akıncı’nın birlikte çözüm yaratmak için çok mücadele ettiği Anastasiadis: “ Gerçek anlamda bağımsız, egemen, garantilerden ve yabancı askerlerden arınmış” bir siyasi çözümden söz ediyor ve de kurulacak devlette tek söz sahibi Rumlar olacaktır. Türkler, Rumların alacakları kararlara uymak durumundadırlar” diyor. Anastasiadis’in hedefi federasyon değil, üniter bir devlettir.
GKRY Lideri Anastasiadis, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün , gerçek anlamda bağımsız ve egemen bir devlete, herhangi bir üçüncü ülke bağımlılığından, askeri birliklerinden ve garantilerinden arınmış, uluslararası ve Avrupa hukukuna uygun modern bir AB üye devletine yol açması gerektiğini belirterek tüm Kıbrıs vatandaşları, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler için barış içinde birlikte yaşama umutlarını yaratacağını söyledi.
Rum liderliği çok iyi bilmelidir ki; Uluslararası Antlaşmalar taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile değiştirilemez. Söz konusu antlaşmalar ilgi tarafların ortak iradesi olmadan hiçbir antlaşmanın ilke ve hükümleri yok sayılamaz ve de ihlal edilemez..
1968’de başlayan görüşme sürecinde federasyon hedeflemesine karşın Rum liderliğinin söz konusu görüşmelerde merkezi hükümetteki kararlarda tek egemen statüsünü korumayı ve garanti antlaşmalarının iptalini pazarlık konusu haline getirmeleri nedeniyle KKTC ve Türkiye “Federasyon” görüşmeleri tezini gündemine almaktan vazgeçmiştir.
KKTC Cumhurbaşkanı sayın Ersin Tatar’ın Özel Temsilcisi M. Ergün Olgun tarafından yapılan ve 2021 tarihli yerel basınımızda yer alan yazılı açıklamada; 1960 ortaklık düzenlemelerinin ve Kıbrıs Türk Halkına ayrılan hakların 1963 yılında Rum ortak tarafından gaspı ve buna bağlı olarak yüzde yüz Rumlardan oluşturulan rejimin ortaya çıkışının, 1960 Antlaşmaları ve Anayasasının açık ihlali olduğu ifade edildi..
.. Olgun, Kıbrıs’ta iki asırdır yaşananlara, son 54 yıllık müzakere sürecine, Rum tarafının haksızca kullanmakta olduğu uluslararası statüye ve Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan istikrarsızlığın kök nedenlerine bakıldığında Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve işbirliğinin iki taraf arasında statü eşitliğinin sağlanması ve egemen eşitliklerine saygı gösterilmesiyle mümkün olabileceğini söyledi..
…Kıbrıs Türk tarafının resmi müzakerelerin başlatılabilmesi için ortak müzakere zemini bulunup bulunmadığının değerlendirilebileceği 5+BM gayrı resmi toplantısına bu vizyonla katılacağını yineleyen Ergün Olgun, BM ile sürekli yapmakta oldukları temaslarda bu toplantının Nisan ayının 2. Yarısında ve büyük olasılıkla Cenevre’de yapılması öngörülmekte olduğunu söyledi..
.. Uluslararası camianın bu gaspa göz yummasının, bu uluslararası yasadışılığı meşrulaştırmadığı ve Kıbrıslı Türklerin meşru eşit hak ve statülerini ortadan kaldırmadığı vurgulanan açıklamada, “Nitekim ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarında tarafların ilişkisinin azınlık, çoğunluk ilişkisi olmadığı ve siyasi eşitlik zemininde olduğu kabul edilmektedir. Sorun, bu ilke ve gereklerinin uluslararası toplum tarafından pratikte gözetilmesiyle ilgilidir” ifadesine yer verildi..
… “Rum ortağın ortaklığı işgali sonucunda Kıbrıs’ın iki asli halkını temsilen kendi kontrollerindeki topraklar üzerinde yasama, yürütme ve yargı organlarıyla egemenlik kullanan ve icraat yapan iki ayrı yönetim ortaya çıktığı” hatırlatılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
… Bu husus 30 Temmuz 1974 tarihinde üç garantör ülkenin Dışişleri Bakanları tarafından da teyit edilmiştir. İki halkı kısa zaman içinde toprağıyla , nüfusuyla ve etkin yönetimiyle demokratik iki devlete taşıyan 57 yıllık bu gerçek ve bunun doğurduğu sonuçlar/uygulamalar hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Kıbrıs’ın iki asli halkı, kendi geleceklerini ayrı ayrı tayin etme hakkına sahiptir. Bu hak bağımsızlık öncesi İngiliz Hükümeti tarafından 1956 ve 1958 yıllarında teyit edildiği gibi ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna dair Antlaşmaların , iki kurucu halkın temsilcileri tarafından imzalanmış olması gerçeğinde de görülebilmektedir…
… 1960 Ortaklık Anayasası’na göre iki tarafın temsilcileri eşit veto hakkına sahiptir. Keza 24 Nisan 2004’te Rum tarafınca reddedilip Kıbrıs Türk tarafınca onaylanan BM kapsamlı siyasi ortaklık çözüm Planının (Annan Planı) eş zamanlı referandumlar aracılığıyla iki halkın onayına sunulmuş olması, bu gerçeğin diğer bir tezahürüdür. Özetle Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafının sahip olduğu ve kullandığı bütün haklara sahiptir ve eşit siyasi statüdedir.” Dedi..
Ama ne yazık ki gelinen aşamada 15 Şubat 2021’de yerel basınımıza yansıyan haberlere göre Güney’de yayınlanan Simerini’nin internet sayfasına göre; Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Türkiye’nin hem “Egemen eşitlik” hem de “İki Devlet” ifadesini zaman zaman alternatif olarak kullandığını ve böylelikle , arzu ettiği şeyin Konfederal çözüm modeli olduğunu ima ettiğini kaydederek, böyle bir şeyin “öldürücü” ve “memleketin sonu” olacağını iddia etti..
Unutmayalım ki; GKRY liderlerinden Glafkos Klerides: Kıbrıs meselesini “My Deposition” adlı eserinde şöyle ifade etmektedir: “Kıbrıs Rumlarının amacı adayı, Türkjleri de koruma altına alacakları bir Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürmektir. Türklerin de çabaları ise anlaşmalarla kendilerine tanınan hakları müdafaa etmektir. Durum bugün de aynidir” demişti..
Eylül 2014’te BM Genel Kurulunda yapmış oluğu konuşmada Anastasiadis: “Bulunacak çözüm şeklinin Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı olması gerekir. Kıbrıs Türk Halkına ‘azınlık’ haklarından öte haklar verilemez” demişti..
Sonuç olarak Kıbrıs’ta adil ve kalıcı siyasi çözüm bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasıyla mümkündür..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…